#tüm songlkaradeniz entry'leri

Sualtından çıkarılan ekmek parası. Deniz gurbetçilerinin denizin altında aksona yaparak çıkardığı deniz canlısı. Vücut temizlemesi ve cilt bakımı için kullanılırmış deniz süngeri. Sünger avcılığı Türkiye’de 1986’dan beri yasaklanmıştır. Sünger avcılığını bir süngercinin hatıralarından okumak ve dinlemek isterseniz Aksona Mehmet olarak bilinen Mehmet Baş’ın Son süngerci adlı kitabını mutlaka alıp okuyun, içinde belgesel dvdsi de var. Sadece D&r’de bulabilirsiniz muhtemelen kitabı.
Doğup büyüdüğüm yer. Hiçbir zaman kopamayacağım muhtemelen. Bodrum yarımadasının 7 kere batmasıyla ilgili efsaneyi lise sıralarında otururken bir hocamdan işitmiştim. Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın sürgün edildiği yer. Halikarnas Balıkçısı’nın kitaplarına da konu olmuş sünger avcılığı yapılırdı bir zamanlar. Fakat artık ne süngeri kaldı ne de avcısı. (bkz: sünger avcılığı) Meslek devlet eliyle suya gömüldü. Birçok sünger avcısıysa şu aralar Sualtı dalış turizmiyle, balıkçılıkla ya da tekne turu işiyle uğraşıyor. Havası ayrı suyu ayrı güzel bir yarımadadır Bodrum. Begonvil döşeli evleri, civit mavisiyle boyanmış pencere kenarları ve beyaz evleriyle meşhurdur. Bir hikayeye göre zamanında Yunan kıyılarıyla karşılıklı bakan Bodrum yarımadası birbirine çok yakınmış ve beyaz evler konusunda tatlı bir rekabet halindeymiş iki taraf.
Canım üniversitem. Gazetecilik bölümü bu yıl bizimle birlikte ilk mezunlarını verdi. Bana kattığı şeyler için minnettarım. 3 sene Kampüs Haberde foto muhabirlik yaptım. İletişim fakültemizin kendi binası hala yok fakat bazen her şey bina olmayabiliyor. Fakülte hocalarının katkıları çok büyük. Üniversite’nin Sapanca manzaralı fotoğrafını görüp ahanda yine deniz manzaralı bir okulda okuyacağım diye düşünmedim değil fakat göl çıktı. Kampüs yerleşkesi inanılmaz güzel. Okula kaydolmak için gittiğim ilk gün aşık olmuştum. Her ne kadar dağ başında eleştirilerinin hedefinde olsa da ben üniversitemi çok seviyorum.
16 Ağustos 2018

Bu tarih kamp ateşinde kendimi bir pervaneye çevirdiğim günün ta kendisi. Yaptığım ikinci kamptı. Gümüşlük’te evimden yarım saat uzaklıkta sahile attığım çadırımla ben bi anlık aşka düşeceğimden habersiz kurulmuştuk sakin gecede zemine. Arkadaşımla hamaklarımızı kurduğumuz sırada, arkadaşımın kamp hamağı yerine normal hamak almasından sebep üzerine oturayım derken yere çakılmasıyla ben yerlere yatıp kahkahamla tüm koyu inlettim. Bunun yarım saat sonrasında 30-40 metre ötemizde ateş yakan ekibin ateş başına davet etmesiyle münasip yerlerimizi kaldırıp davete icabet ettik.

Gittiğimizde ateş başında 7-8 kişilik bir ekip oturuyordu. Tesadüfi karşılaşmalarla birleşen bu ekip gecenin körüne kadar sohbet etti, şarkılar söyledi, dans etti hatta ve hatta hararetli bir tartışmaya bile tanık oldu. Fakat gece tartışma ateşiyle sona yaklaşsa da herkes keyifli bir şekilde çadırına döndü. Tabi o sohbetler sırasında bende serseri bir mayınla arada bir bakışmıştım. İlk kurşun o gece sıkılmıştı işte yürecağzımın kıyısına.

Ertesi gün ekipteki arkadaşlar kısa aralıklarla hamağımda keyif yapma talebinde bulundu. Kampçı hamağımın davetkarlığı yüksetti anlayacağınız. Serseri mayınla gün içinde kısa diyaloglarımız ve kaçamak bakışlarımız olmuştu. Bir ara gözden kayboldu serseri mayınım. Bir şeyler içip dönmüşlerdi. O sırada ben hamak keyfi yapıyordum. Arkadaşım ile ekipteki kızlardan biri de hamağımın önünde sohbet ediyorlardı. Oda yolunun üzerinde olduğumuz için geçerken selam çaktı bize. Fakat bir beş dakika sonra döndü ve benim hamağımın yanına geldi. Hayal meyal hatırlıyorum aramızda geçen diyaloğu çünkü bayağı şaşkındım. İşin sonunda hamakta yan yana uzanmış yıldızları seyrediyorduk. 21 yaşındaydım ama daha önce bir erkekle yakınlaşmamıştım. çünkü aile içi travmatik sebeplerden güven sorunum vardı ve hayatıma kimseyi almamayı tercih etmiştim. Fakat o gece nasıl oldu da bu sağlam pabuç durmayan çapkın çocukla böylesine güzel bir an yaşadığımı bende bilmiyorum. Sanırım onun sözlerinde, gülüşünde ve en önemlisi gözlerinde gördüğüm şeyden etkilenmiştim. Sadece sarılıp yıldızları seyretmiştik ama öpüşüp, sevişmekten daha değerliydi bence bu. İki ruhun yan yana derinlere dalışı. Olay tensel değil ruhsaldı. Bana o gece yıldızlardan bahsetmişti. Zayıf noktamı çözmüş ve beni ordan vurmuştu.

o gecenin benim için en can alıcı yanı şuydu. Ona “böylesi bir anı sadece aşık olduğum adamla yaşamak isterdim” demiştim. Bunun üzerine sarf ettiği sözler sertçe yutkunmama sebep olmuştu. “bana aşık olabilirsin” işte ben bu yalana kandım. Çünkü o da adı gibi biliyordu ona aşık olursam yanardım.
Fakat iş bu ya ben o gece ona aşık oldum. O ise yalanını da alıp gitti.
Olan yine kalbime oldu.

Bir not: ulan şu entryi girdikten iki dakika sonra serseri mayının Gümüşlük’te çektiğim fotoğrafın altına manidar bir yorum yazmasının sebebi nedir? Evrenin espri anlayışı mı?
ilk yurtdışına çıkışımı deneyimlediğim tarihti. 23 haziran 2017.
Hava durumunda fırtına gösteriyordu Ukranya için. Çok umursamadım ama tedbirliydim de aynı zamanda. Lviv uçağı sıkıntısız havalandı. İlk yarım saat iyiydi fakat Lviv’e yaklaştıkça devasa bulut kümeleriyle karşılaşmaya başladık. Türbülansın bol olduğu bir yolculuktu. Fırtına heybetini fazlaca gösteriyordu. Havaalanına yaklaşınca uçak inişe hazırlandı ama camdan dışarı bakınca insanın uçak indiresi filan gelmiyordu açıkçası. Uçak inişe geçti geçmesine de inemedi, hatta az kalsın yere çakılacaktı. Yolcuların tümü korkuyla nefeslerini tutmuş sağsalim inmeyi bekliyordu, tıpkı benim yaptığım gibi. Tekrar yükselen uçak yarım saat havada dolandı. Fakat o sırada bilinçaltımın etkisiyle devasa bulutların ortasında bir şekil gördüm. İki küçük çocuk annesine sarılıyordu. O şekil ben, abim ve annemdi. Çocukluğumla ilgili zihnimde beliren bu özdeşim gözlerimin dolmasına sebep oldu. Aklımdan geçen tek düşünceyse “sanırım ölüyorum, yolun sonundayım” idi. İlk kez ölüm hissini o an yaşamıştım. Sonrasında zorlu bir uçuşa geçti uçak. Tekerlekler Lviv havaalanının zeminiyle tek parça halde buluşunca tüm yolcular coşkuyla alkışlamaya başlamıştı.
Geçen sene Gümüşlük’te yaptığım aktivite. İlk kamp deneyimimdi. Sahil kenarında iki ağacın arasına hamağımı kurup keyfime bakmıştım. Huzur bulmak için birebir. Kesinlikle tavsiye edilir.
Fakat sakın bunu yaparken bir çapkına vurulmayın. (bkz: kamp ateşinde aşık olmak)
En nefret ettiğim şeylerden biridir. Abim yanımda kaldırıma çöp atınca azarlamış insanım doğaya bırakana neler yapmam yani. Lütfen bu güzel doğayı kirletmek yerine nasıl daha güzel bir hale getirebileceğimize kafa yoralım. Bu doğanın bizim bilinçli duruşumuza ihtiyacı var.
En nefret ettiğim gezme sebebi. Tamam gezdiğini paylaşırsın ama sırf popüler diye gezmek çok sığ bir bakış açısı. Sırf bu sebepten uzun zamandır görmek istediğim çernobili popülerite kurbanı ettiler diye göresim kaçtı. Yapmayın, heves kurutuyorsunuz. Gezecekseniz keşfetmek için gezin.
4 ay boyunca staj yaptığım şehir. gitmeden önce görmeyi hep hayal ederdim fakat ilk ayak bastığım anda pişmanlık duydum. Kirli havası, kalabalığı, trafiği bende panik atak tetikleyicisi etkiler yapıyor. Tek güzellikleri Beykoz, Kadıköy, Galata, Taksim ve tarihi yanları. Başka bulamadım. Çok yerini gezemedim çok büyük bir şehir çünkü nasıl gezeyim. Sorarım size nasıl?
İçimde dizginleyemediğim sürekliliği olan his. Amazon ormanlarına, çöllere, uzay boşluğuna fark etmez hepsine gidesim var. Yerimde durmak boğuyor çoğu zaman.