#tüm songlkaradeniz entry'leri
Geçenlerde kamp yaptığım görsel güzellikteki kamp. Yalıçiftlik’te indikten sonra yarım saatlik bir patika yolu yürümeniz gerekiyor. Yol engebeli ve zorlu. Yokuş in-çık bayağı efor harcıyorsunuz. Yanınızda su mutlaka olmalı. Ben salak gibi su almayı planladığım yerden almayı unutum yolda yaşlı bir amcaya ilerde çeşme var mı diye sormuştum. Oda sağolsun biten su şişemi soğuk suyla doldurmuştu. Yoluma devam edip koyu görebileceğim bir noktaya varınca manzaranın keyfini çıkarıp dinlenmiştim. Yolun sonunda çok güzel bir koy beni bekliyordu. Aynı zamanda balıkçılar koyu olarakta bilinen koyun sol tarafında bir iskele ve iskelenin yanına demirlemiş tekneleri görebilirsiniz. Onun dışında birkaç günü birlikçi ve kampçı bir çift vardı. Bende bir ağacın gölgesine çadırımı ve hamağımı kurdum. Birkaç uçan böcek vardı ama onun dışında bir sıkıntı yoktu o sıra. Biraz yüzdüm, kıyı kısmı taşlıktı derine varana kadar zor ayakta durdum taşlar yüzünden fakat derine varınca su çok berraktı. Yüzmek fazlasıyla keyif vermişti. Gün boyu hamakta keyif yapıp ara sıra denize girdim. Akşam gökyüzüne bakıp yıldızları seyretttim. Sonra uyumak için çadırıma geçtim. Fakat gece pek iyi geçmedi. Farkına varmadığım ufak böcekler tarafından ısırılıp durdum. Ayrıca gece bir ara çadırımın etrafında domuz dolaştı. Rahat bir uyku uyuyamadım. Sabah erkenden kalktım. Güneşle birlikte bir sürü böcek çadırımın içinde, dışında her yerinde uçuşup beni rahatsız etti. O kadar fazlaydılar ki, yanıma kendimi koruyacak haşere ilacı almadığım için çok kızdım. Alnımda da koca bir şiş vardı. Böceklere söve söve çadırımdaki ve çevremdeki böcekleri uzaklaştırma çabası içinde çantamı toparlayıp geri döndüm. Şanslıyım ki evinden çok uzağa gitmemiştim. 2 saat içinde eve döndüm. Ertesi gün sağlık ocağına gittim çünkü böcek ısırıkları çok canımı yakmıştı. Buda ilk kötü biten kamp deneyimimdir işte. gidecekseniz ya günübirlik gidin ya da haşere kovucunuzu alın yanınıza. Birde lütfen temiz bırakın. Birkaç insanın bıraktığı atıklar yüzünden arılar ve kötü bir koku vardı sahilin bazı kısımlarında.
Lviv’deki harika kafelerden biri. Kedilere yaşam alanı sunulmuş ve benim gibi kediseverler için mükemmel bir kafe. Tatlı yiyip, lezzetli içecekler içmiştik. Kedileri de sevip hoş vakit geçirmiştik. Tekrar Lviv’e gidersem eğer mutlaka uğrarım bir kez daha.
Türkiye’nin en doğusundaki il. Iğdır 3 ülkeye sınır komşusu olma özelliği taşır. Bunlar İran, Ermenistan ve Nahçıvan’dır. Iğdır’ın al alması diye bir türküsü vardır. Kayısı, elma ve vişne gibi pek çok meyvenin yetiştiği memleketim. Bodrum’da doğup büyümüş olsam da ailem Iğdır’lıdır. Bende 4 kere gittim. Çok güzel anılar biriktirdim. Iğdır’ın köylerinden biri olan Badıllı’ya da gittim. Annemin doğduğu köydür. Yaşıtım olan teyzelerimle koyun otlatmaya gittiğimizde geven adı verilen dikenleri yakarak çay demleyip, yumurta pişirmiştik. çok güzel piknik hatıralarım vardır. Bir sefer koyunları otlatmak için tepeye çıktığımızda suyumuz bitmişti ve keçi sütü sağıp çiğ çiğ içmiştik. Ayrıca tam adını bir türlü söylemeyi beceremem fakat söyle bir şeydi: “gania guri” adında kırmızı renkli bir suyun olduğu iki tane farklı boyutlarda çukur vardır. Şifalı olduğuna inanılır. Ayrıca yazın soğuk kışın sıcak olduğu söylenir. Yazın soğuk olduğunu test edip onayladım fakat kışın nasıldır cidden bilemiyorum. Keşfedilip, görülmesi gereken güzel bir şehirdir.
Bir tanesi benim annem. Eşi tarafından yıllarca şiddet görüp sömürülmüş bir kadındı. 2007’de babamı boşadı. İyiki dediğim bir olaydır. Ardından açıktan ilkokulu bitirdi, motosiklet sürmeyi öğrendi ve bizi tek başına büyütmeye devam etti. Gurur kaynağıdır benim için annem. Zorluklarla tek başına mücadele etmiş bir kadındır. Bir kadının istedikten sonra yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Motosikletlilere ve kadınlara saygı duyun. Bu toplumun saygıya ve eşitliğe ihtiyacı var.
Bodrum’un bir mahallesidir. Sakin bir yerdir. Adını eski osmanlı amirallerinden olan turgut reis’ten almıştır. Çatal adasına bakar sahil şeridi. Dünyanın en güzel günbatımı burada batar. Bodrum her köşesinde olduğu gibi bu mahalledeki evlerde beyazdır ve bir çoğu begonvil döşelidir. Mandalinası eşsizdir. Doğup büyüdüğüm şehrin bir mahallesidir. Sakin ve ucuz bir tatil planlıyorsanız eğer Bodrum’da em ideal yerdir. (bkz: bodrum)
İngiliz feminist yazar. 25 ocak 1882’de Londra’da doğmuştur. Kendisiyle tanışmam doğduğum tarihte doğmuş önemli insanların kim olduğunu merak edip araştırmamla olmuştur. Kendimle özdeşleştirdiğim birçok özelliği vardır. Feminist, yazar ve derin kişilikli olması gibi. 28 mart 1941’de ceketinin cebine taşlar doldurarak ouse nehrine bırakmıştır kendini.
Eşi Leonard’a bıraktığı son mektubunda şu satırlar yazılıdır:
“En sevdiğim,
Yine delirecekmişim; bu korkunç günleri atlatamayacakmışız gibi hissediyorum. Ve sanki giden zamanı geri çeviremeyeceğim. Sesler duymaya başlıyorum ve konsantre olamıyorum. Bu yüzden yapmam gereken şeyi yapıyorum.”
Eşi Leonard’a bıraktığı son mektubunda şu satırlar yazılıdır:
“En sevdiğim,
Yine delirecekmişim; bu korkunç günleri atlatamayacakmışız gibi hissediyorum. Ve sanki giden zamanı geri çeviremeyeceğim. Sesler duymaya başlıyorum ve konsantre olamıyorum. Bu yüzden yapmam gereken şeyi yapıyorum.”
Kendine has bir havası var. Eski güzelliğinde kalmadığını söyler birçok eski müdavimi. Ben ilk kez Ağustos 2015’te gördüğüm için eskiye yönelik bir karşılaştırmada bulunamıyorum. Fakat yine de o kalabalık insanı garip bir şekilde İstiklal’in bir ucundan diğer ucuna ahengle sürüklüyor. Fakat ilk ziyaret ettiğimde “neden bu kadar çok polis var?” diye sorgulamıştım. Bodrum’lu olmamın etkisi olarak o kadar polisi bir arada görmeye alışık değilim çünkü. Sakin şehrin insanıyım ben. Kaosa gelemiyorum.
Nefes alan her canlının yapması gereken şeydir. Doğa hepimize faydası olan bir mucizedir. Bu eşsiz mucizeye saygı duymazsak eğer soluyacak bir gıdım oksijenimiz, yiyecek bir lokma yemeğimiz ve içecek tek bir yudum suyumuz bile kalmaz. Doğa bize değil ama biz doğaya muhtacız. O sebeple haddimizi bilip doğaya saygı duymak zorundayız. Bu inkar edilemez bir gerçektir. Ki doğa gibi eşsiz bir mucizeyle aynı gezegen içindeysek bunu şükran bilip doğaya saygı duyalım. Bu bizim asli vazifemiz olsun.
Saraybosna’daki savaşta çocukluk müzesi. Bosna katliamına tanık olan çocukların hatıra ve eşyalarının sergilendiği müze. Kendisinin de savaş mağduru olduğu jasminko halilovic tarafından kurulmuş bir müzedir. İlk başta kitap olarak yayınlanan hatıralar ocak 2017’de müze kurularak sergilenmiştir.
Ben tam bir sene sonra ocak 2018’de ziyaret ettim bu müzeyi. İnsana hem tebessüm ettiren hem de acı acı yutkunmasına sebep olan bir müze. Çocukların savaşa olan bakış açısını görüyorsunuz ve derinden sarsılıyorsunuz. Savaşın yarattığı yıkımı en iyi anlatabilen bir müzedir. Bosna’daki diğer müzelerden daha çok gidilip görülmesi gerektiğini düşünüyorum bu müzenin.
Ben tam bir sene sonra ocak 2018’de ziyaret ettim bu müzeyi. İnsana hem tebessüm ettiren hem de acı acı yutkunmasına sebep olan bir müze. Çocukların savaşa olan bakış açısını görüyorsunuz ve derinden sarsılıyorsunuz. Savaşın yarattığı yıkımı en iyi anlatabilen bir müzedir. Bosna’daki diğer müzelerden daha çok gidilip görülmesi gerektiğini düşünüyorum bu müzenin.


İlk yurtdışı deneyimini yaşadığım şehir.
(bkz: ilk yurt dışı seyahat deneyimi)
(bkz: ukrayna )
Ukranya’nın Kiev ve odessa’ya nazaran daha güvenli ve sakin şehridir. Çikolata ve kahve fabrikaları görülesi iki lezzet mekanıdır. Yediğim en lezzetli çikolata ve pastalar bu güzel şehirdeydi. Sokak sanatçılarını dinlemek çok keyifliydi. Saksafon çalan bir gence hayran hayran bakakaldım bir seferinde. Yöresel kıyafetleri aşırı güzel. 2017 yazında gitmiştim ve zenginler gibi yediğim halde züğürtler gibi ödedim. Çünkü züğürttüm, öğrenciyken gitmiştim. Uçak bileti, konaklama, yeme-içme her şey dahil toplam bir haftalık harcamam 600 liradır. Daha fazla bir harcamam olmamıştır. Şimdi daha pahalıya denk gelir tabiki. Çünkü Türk lirası günden güne değer kaybediyor, umarım daha fazla değer kaybetmeye devam etmez. Yoksa yurtdışı benim için imkansız hayal olacak.
(bkz: ilk yurt dışı seyahat deneyimi)
(bkz: ukrayna )
Ukranya’nın Kiev ve odessa’ya nazaran daha güvenli ve sakin şehridir. Çikolata ve kahve fabrikaları görülesi iki lezzet mekanıdır. Yediğim en lezzetli çikolata ve pastalar bu güzel şehirdeydi. Sokak sanatçılarını dinlemek çok keyifliydi. Saksafon çalan bir gence hayran hayran bakakaldım bir seferinde. Yöresel kıyafetleri aşırı güzel. 2017 yazında gitmiştim ve zenginler gibi yediğim halde züğürtler gibi ödedim. Çünkü züğürttüm, öğrenciyken gitmiştim. Uçak bileti, konaklama, yeme-içme her şey dahil toplam bir haftalık harcamam 600 liradır. Daha fazla bir harcamam olmamıştır. Şimdi daha pahalıya denk gelir tabiki. Çünkü Türk lirası günden güne değer kaybediyor, umarım daha fazla değer kaybetmeye devam etmez. Yoksa yurtdışı benim için imkansız hayal olacak.