#tüm nes entry'leri

kesinlikle kazanmaya değil muhalefete oynadığını düşündüğüm siyasal parti. muhalefet olarak üstüne düşeni yapsaydı, pek çok şey şimdiki gibi olmazdı. ekmeleddin ihsanoğlu'nu cumhurbaşkanı adayı olarak çıkarması, mehmet bekaroğlu gibi bir adamın yönetimce sürekli korunup-kollanması, parti içinde birliğin sağlanamaması başarısızlığı daha da perçinliyor. bu adamlar partide yer bulabilirken parti tabanından, gençlik kollarından gelen çalışkan insanlar kendine yer bulamıyor. yıllarca oy verdim ama bu haliyle devam ederse genel seçimlerde artık oy vereceğimi sanmıyorum. yerel seçimlerde ise istanbul büyükşehir adayı ekrem imamoğlu çok düzgün ve çalışkan bir insan. ankara büyükşehir adayı mansur yavaş ise mhp kökenli ama hem dürüst hem çalışkan. beypazarı'nda çok iyi işler çıkardı. her şeye rağmen ankara'yı kazanacak gibi. uzun lafın kısası chp böyle oldukça daha uzun yıllar iktidar yüzü göremez. ekrem imamoğlu ve mansur yavaş kazanırsa chp'ye oy verenlerin içine biraz soğuk su serpilir ama o kadarıyla kalır.
arnavutköy sahilinde yer alan salaş ve güzel rakı-balık mekanı. mezeleri lezzetli, dil balığı ile yapılan güveçleri harika, fiyatları hemen yanında yer alan sur'a göre oldukça uygundur. sahibi irfan bey telefonunuzu hemen kaydeder ve sonraki arayışınızda mutlaka adınızla hitap eder. keyiflidir...
arnavutköy'de yer alan, pazar günleri canlı müzik dinleyebileceğiniz, küçük ama keyifli mekan.
bebek'te yer alan, cuma-cumartesi doluluğu dışında perşembe geceleri de meşhur olan mekandır. kokteylleri iyidir. dışarıdan bakanlar için kapıda dikilen insanlar komik bir görüntü oluştursa da oranın da olayı budur. diğer gece mekanlarından farklı olarak bir sezon uçup sonraki sezon çakılan mekanlara benzemez. seveni vazgeçmez.
istanbul'un en güzel gece mekanıydı. bir orada bir de novo'da eğlendiğim kadar hiçbir yerde eğlenmedim. kapandığında yerine açılan klein garten benim için büyük hayal kırıklığı oldu.
füsun demirel'in "sus kız öyle deme abiye" repliği sanırım hiç aklımdan çıkmayacak. farklı ve çok keyifli bir diziydi.
beşiktaş ve etiler'de şubesi olan, zencefilli çıtır tavuk ve sebzeli noodle'ı çok iyi olan çin-japon-thai lokantası. beşiktaş'ta daha çok evlere servis hizmet veriyorlar. fiyatları rakiplerine göre daha uygun. çalışanları güler yüzlü. seviyorum kendilerini.
gezegen ve yıldızların insanlar üzerinde yarattığı etkiyi yorumlayan kişidir. bugüne kadar takip ettiğim astrologlar arasında açık ara en iyisi juno'dur. juno - kendi halinde bir yıldız gözlemcisi adında facebook grubu var. sadece yıldızları değil, hayatı da yorumlar. tatlı tatlı anlatır, güldürür, düşündürür ve hatta "yuh bunu da mı bildi" dedirtir, şaşırtır. beni sürekli gözetlediğini düşünmeye başladım mesela. ancak bu kadar nokta vuruş tespitler yapılabilir! juno astrology
5-28 mart tarihleri arasında balık burcunda gerçekleşiyor. derinde duranı keşfetmeye itecek bir retro ancak keşfettiklerimizin üzerine fazlaca senaryo yazmak, tepkileri abartmak, kırık camı gördüğümüz halde gidip çıplak ayakla üstüne basmak gibi tuhaf şeylere yatkın olabilirmişiz. daha detaylı bir retro yazısı için: juno astrology
kültürel altyapısı kuvvetli (bkz: tiyatro) sanatçısı.

"bir sen kaldın yalnızlık gelince" kitabındaki kısa öyküsü "(bkz: can yücel) şiiri" olarak servis ediliyor pek çok yerde:

"şunları bir araya toplayayım, bir güzel muhabbet edelim, diye düşündüm. mutfak işinden de anlarım...
donattım sofrayı... bayağı uğraştım. hepsinin ayrı ayrı ne yemekten, ne içmekten hoşlandığını iyi bilirim..
bayağı da para gitti. birinin yediğini öbürü yemez... ötekinin içtiğini beriki içmez...
dört kişilik sofra kurdum. mumları da yaktım.
bak hepsi, erick satie severdi. hatırladım. müziği de ayarladım...
geldiler...
yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
kırk yaşımın karşısına da ben geçtim..
yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu...
kırk yaşım, ikisinin de salak oldugunu söyledi...
yatıştırayım dedim.
"sen karışma moruk" dediler...
büyük hır çıktı.
komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
evin de içine ettiler.
bende kabahat.
ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine..."