#tüm kedilimedili entry'leri

muazzam yorumladığı şarkıları bir yana; barbaros şansal, ali nesin, mine söğüt, bülent ortaçgil, fazıl say gibi pek çok tanıdık ismin babalarından bahsettiği ve "babadır, ne yapsa yarandır." diyerek bitirdiği "baba öyküler" adlı kitabın yazarı olan hatun kişidir.
şiir sevenler için ufak bir liste ektedir:

ismet özel-erbain*
ali lidar- yolun başı*
ali lidar-aslında herkes haklı
ali lidar-alengirli şiirler
hasan hüseyin-filizkıran fırtınası*
hasan hüseyin-acıyı bal eyledik
hasan hüseyin-acılara tutunmak*
hasan hüseyin-kızılırmak
didem madak-ah'lar ağacı
ahmet telli-çocuksun sen
ahmet telli-belki yine gelirim
hüsnü arkan-naş
hüsnü arkan-hiçe doğru
umay umay-bütün güzel çocuklar şüpheli
ah muhsin ünlü-gidiyorum bu
ismail sertaç yılmaz-iyi yetişmiş bir hayvan
can bonomo- delirmek belirmektir
değiştirilen sistemin olumlu veya olumsuz sonuçlarının somut olarak çok geç görülebiliyor olması bir yana, bir adım atmadan önce nelere yol açacağının da öngörülemiyor olmasından kaynaklanan sorunlardır.

sistemin kendisine yapılan eleştiriler veya eğitim öğretimin ileriki kademelerinde bulunanların şikayetleri bir yana; sistemde asıl korkunç olan ilkokul ve ortaokul ders kitaplarında yer alan metinlerdir. en masum görünen, rengarenk resimli öyküler, çocuklar için yazılmadığı halde çocuklara okutulan hamasi şiirler/metinler ve bütün bunların alt metninde yer alan iletiler; ders öğretmeninin de süreci azıcık güdümlü söylemlerle ilerletmesi sonucunda, o sevimli, zeki ve neşeli bebeleri küçük birer koyuna dönüştürebilmektedir. belki de asıl sorun, her neslin, egemen olan siyasi gücü destekler ve doğrular nitelikte eğitilmesinde yatmaktadır.
dünyanın en büyük 500 şirketinin yönetiminde sadece %5'i söz sahibi olan, insan kaçakçılığında mağdur olanların %71'ini oluşturan; ülkemizde büyük çoğunluğu kendini tam anlamıyla güvende hissetmeyen, okuma-yazma bilmeyen kesimin %84'ünü kaplayan, her üçünden biri hayatının en azından herhangi bir döneminde şiddete maruz kalan kadınların günüdür. bizim günümüzdür.

kutlu olsun.
evde babamın da olmasıdır. kasetçalardan gelen ahmet kaya sesi, bir şeyler tamir ederken kutudan gösterdiği boyutta çivi bulmamı istemesi, karıştırdığım psikoloji kitapları, bi köşede istiflediği dergileri ve gülümsemesi ile birlikte.
doğu anadolu bölgesinde yer alan, görülmeye değer pek çok tarihi ve turistik yere sahip ilimiz.

van gölü ekspresi ile tatvan'a kadar gelindikten sonra, feribot veya otobüsler ile van merkez'e geçilebiliyor. van gölü, akdamar adası ve hoşap kalesi'ni gördükten sonra pek bilinmeyen güzellikler için başkale ilçesine geçmenizi öneririm. burada yöre halkının vanadokya olarak adlandırdığı peribacalarını ve pamukkale'yi andıran travertenleri görebilirsiniz. merkeze uzaklığı yaklaşık 2 saat olan ve iran sınırının da bulunduğu bu küçük ilçede konaklamak isterseniz pek seçeneğiniz olmamakla birlikte, van merkezden daha kısa mesafedeki yüksekova'ya geçerek hakkari'yi de rotanıza ekleyebilirsiniz.
son zamanlarım olduğunu umarak, yaşadığım değil yaşamaya çalıştığım şehirdir; niğde.
size pek çok tarihi güzellik ve unutamayacağınız lezzetler bırakacak şehir. surların üzerinden şehri izledikten sonra, hasan paşa hanı'nda ikram edilen kahveden tadabilir, ulu cami'nin bahçesinde bir liraya simit ve çay alarak açlığınızı bastırabilir; çok acıkmışsanız herhangi bir ara sokakta oldukça lezzetli bir ciğer yiyebilirsiniz. ongözlü köprünün üzerinde davul-zurna ile delalım çalan abilerle biraz karşılıklı oynadıktan sonra ise hevsel bahçelerinin uçsuz bucaksız görüntüsüne dalabilirsiniz. kendinizi "zivzik narının faydalarını biliyor musunuz?" yazan bir büfenin önünde bulursanız ise, büfeci abiden içine portakal da koymasını rica ederek acımtrak ve topraksı tadı biraz kırabilirsiniz.

ahmed arif ve cahit sıtkı'nın evlerini ücretsiz, ziya gökalp'in evini ise müzekart veya 6 tl karşılığında ziyaret edebilir; kültür sanat evinde çok tatlı üç amca sayesinde canlı müziğe doyabilirsiniz.

tüm bunlardan başka, şehrin ruhunu anlayabilmek için, ara sokaklarda yürümeli ve mahalle aralarında oyun oynayan, koşturan, hurdacıya satmak için bakır tel yakan çocuklarla konuşmalısınız. arka mahalleleri görmeli, duvarlardaki izleri okumalısınız.
geçen ay deneyimlediğim, ankara-diyarbakır arası yaklaşık 21-22 saat süren eksprestir.

örtülü kuşetlide üç kişi, sürekli acıkarak ve yemek yiyerek geçirdiğimiz bu yolculuğun benim için en unutulmaz görüntüsü ise, gece yarısından sonra hiç görmediğimiz parlaklıktaki yüzlerce yıldızdan oluşan manzarasıdır. sanırım sadece o gökyüzü için bile yeniden gidilebilir.

diyarbakır gar'da inenler için, sur ve ofis gibi merkezi yerlerin hepsi yürüme mesafesinde. sur'da anacaddede yürürken görülebilecek bir ara sokakta küçük bir tezgahı olan ciğerci ismail'de ayaküstü bir kahvaltı veya ofis'te ciğerci aslan'da güzel bir akşam yemeği önerilir.