#tüm kedilimedili entry'leri

herkesin en az 10 defa izlediği bir film var şu hayatta, benimki de "kader" işte ne yapayım..
olmadığı veya yarı yolda bıraktığı durumlarda kendinizi nöbetçi eczaneden ella alırken bulmanıza yol açacak icat.
söz konusu birkaç kişiden biriyseniz kalbinizin çıtçıt edeceği hadisedir, tecrübeyle sabit.
ulucanlar cezaevi müzesi. hemen ardından sanat sokağı takip edilerek yukarıda kalan çıkışına ilerlenebilir; civar sakinlerinin bıraktığı mamaları yemekte olan onlarca kediyle birlikte aşağıda bentderesi ve tam karşıda çinçin manzarasına seyre dalınabilir.
belki kaçtığımız şeyleri bir anda karşımıza çıkardığı için cesaret aldığımız, belki de söyleyemediklerimizi veya aklımıza gelmeyenleri bir başkasının ağzından duyma şansı verdiği için gözümüzün önünden ayırmak istemediğimiz kitaplardır.

benim için ise; genazino-mutsuzluk zamanlarında mutluluk, ali lidar-yolun başı ve ismet özel-erbain'dir.
ismet özel'in yıkılma sakın şiirindeki hemen her cümledir.

"...zorlu bir kış geçirdim, seninki gibi neftî
acıktım, bitlendim, bir yerlerim sancıdı.
sökmedi ama hoyrat kuralları faşizmin
çünkü kalbim aşktan çatlayıp yarılırdı.
her sabah çarpışarak çekilirdi karanlık alnacımdan
acılar bile duymadım kof yürekler önünde.
beynim her sabah devrimcinin beyniydi
ayaklarım donukladı gelgelelim
sağlığın yerinde mi?"
"zirvesine göz koyduğum dağlara bak, koşup takıldığım çitlere bak" mısralarının sahibi şair.

hepimizin takıldıktan sonra "düştümse eğer sana bakarken düştüm" diyerek doğrulduğu o çitleri; çöplerin içinde aradığımız rüyaları ve dilediğimiz güzel hayatları ustalıkla anlatır.
atlanmaması gereken temel ekipmanların dışında; dinlendiğim yerleri biraz daha neşeli hatırlamak için boya kalemlerimi ve her sayfası ayrı telden çalan küçük defterimi de eklediğim çantadır.
birlikte hazırlanan çantalar, otostopta duran araçların arkasından koşmalar ile başlayan; sohbete dalıp haritanın tam tersine yürüdüğünü fark etmek ve ardından uzayan yolun tadını çıkara çıkara keşfedilen sokaklar ile devam eden; otogarlarda, camilerde bir köşe bulup güneşi doğurmaların tuz biber olduğu seyahatlerdir.

ne yendiği, ne kadar paranızın kaldığı, ne kadar yüründüğü önemli değildir. sadece şehirler, sokaklar ve sizin yorgun gülümsemeleriniz vardır. çok sık kurulan "hadi şimdi de ben seni çekiim" tümcesinin ardından buzdolabına yapıştırılacak minik tatlış fotoğraflar elde edilecektir.

dönüş yolunda ise bir sonraki rota ve bütçe hayal edilirken, başın o güzel omuza yavaşça düşmesi ve gözlerin kapanmasıyla son bulur.

mutlaka yaşanmalıdır.