#tüm jackie-brown başlıkları

tatil beldesinde oluru vardır ama şehirde bu vaziyet buluşmaya giden adamlara anlam veremiyorum.

tanım: sevgilisine saygısı olmayan tiptir
sözlüğü canlandırmak adına yapılan über üstü çözüm. sözlük yönetmek kamp atmaya benzemez admin kardeş.
İzmir’in Urla ilçesinde bulunan Sanat Sokağı 2010 yılın başlarında sanatseverlerle, sanatçıları bir araya getirmek amacıyla kurulmuş. Gerçek adı Zafer Caddesi olan Sanat Sokağı ellili yıllarda İzmir ve Çeşme’yi birbirine bağlayan aktif bir yolmuş. 2010 yılında birkaç sanatçı burayı keşfetmiş ve burada atölyeler ve etkinlikler yapmaya karar vermişler. Bu sanatçılar ilk “Urla Sanat Geceleri” adında bir etkinlik düzenlemiş ve bu etkinlik sonrasında sokağa “Sanat Sokağı” denilmeye başlanmış. 1800’lü yılların ortalarından kalma nitelikli taş binalara sahip bu sokakta sanatın birçok dalında kurs ve atölye veriliyor. Sanat dolu bu sokakta her gün yeni mekanlar açılmaya devam ediyor.

kaynak
hande yener’in bu yüzden adlı parçasında “bil ki yeni gelenler” kısmını hep “bikiniyle gelenler” anlıyordum. aklıma geldikçe editleyeceğim.
malum ramazan yaklaşıyor. ramazan da olsa biramı, şarabımı içerim diyen kızlı erkekli tanışma vesilesi olacak yazar veritabanıdır. mekan ilerleyen günlerde belirlenecek. şimdilik istanbul ile başlatıyorum.
çok değil bundan 5 seneye kadar bile önce pek çok insan spor salona sosyalleşme, kız/erkek arkadaş bulma vesilesiyle giderdi. 3 aydır gittiğim salonda gözlemlediğim şu, artık insanlar birbirinden o kadar umudu kesmiş ki, kimse birbirinin suratına dahi bakmıyor.

geçenlerde bir şarap tadım etkinliğindeydik. 30 yaş üzeri kurumsal ablalar vardı. plazadan çıkıp gelmişlerdi belli. eskiden kafalar güzel olunca kakara kikiri, sonra kızı evine bırakırdın ve derken muhabbet gideceği yere kadar giderdi. etkinlikte 20 kişi vardı. önce içtiğimiz şarapların bölgeleri, topraklarının karakteristik özellikleri, şarap yapım serüvenlerini slayttan izledik. öyle bir ciddi ortam vardı ki, sanırsınız uzaya roket gönderdik de yörüngesine oturacağı anı bekliyoruz. tüm etkinlik boyunca da kim kiminle geldiyse mekandan da onunla ayrıldı. kimsenin başka birisiyle selamlaştığını dahi görmedim.

velhasıl başa döneceğim. artık ilişkilerden hatta aynı şeyleri tekrar yaşamaktan bıkmış insanlar ve çevresindeki diğer insanlarla da aynı şeyleri yaşayacağını bildiği için artık kimse kimseyle ilgilenmiyor, kimse kimse için de çabalamıyor. hatta çabalamayı aklından dahi geçirmiyor, çünkü karşısında yılların yorgun ve kırgını bir insanı inandıramayacağının o da farkında diyerek parçamı bırakıyorum.
nam-ı diğer dj ercik ya da ercik diye tanınan türkiye tarihinin ilk youtuber’ıdır. aynı zamanda şurada görüleceği üzere baya gezginmiş de kendileri.
paketin açılması gereken yerinden açmayıp abuk subuk yerlerden kanırtmaya çalışmalarını, çamaşır makinesine daha iyi yıkar diye 1 tas deterjan koymalarını geçtim de, 2018 yazında yüksek lisanstan mezun olmuştum, yaşımız da kemâle erdiğinden eşten dosttan, konu komşudan kız bakmaya başlamışlar. bizim oğlan “yüksek okul” bitirdi falan diyerek kız aramışlar. yüksek okul ne?!?!.. liseden hallice bir yer. ulan ne kızlar kaçırdım sizin yüzünüzden!..

not: tok kapı sesli golf sahibi, doktora öğrencisi (kız bulamayınca phd rulazz), özel sektör kölesi ve bekarım. kedi, şarap ve kitap severim. ilgilenenler yeşillendirin anacığımm..

edit: imlâ
denizli merkeze 65km uzaklıkta, eskiden askeri havalimanı olarak kullanılmış havalimanıdır. uçaktan inince sanki köye inmişsiniz gibi tezek ve saman kokuları karşılar sizi ki bu da denizli ili hakkında size epey ön bilgi verir.

havalimanında cezaevi görüş salonunu andıran 2 adet bekleme salonu bulunmakta. birisi giden, diğeri gelen yolcular kullanır. havalimanından denizli merkeze ve otogara baytur adlı şirkete ait otobüslerle ulaşım sağlanmaktadır. 4-5 ay önce 25 liraydı. bunun dışında avis , budget , rentgo ve baytur adlı şirketlerden araç da kiralayabilirsiniz. uçuşunuzdan epey önce havalimanına dönerseniz aracı aldığınız ofisler kapalı oluyor. çalışan elemanlar uçuşlara 1,5 saat falan önce ofise geliyorlar. bilin diye anlatıyorum bunları, sonra yıkmayın ortalığı arabayı bırakacağım, nerde bu millet diye.

havalimanında biri güvenlik kontrolünden önce, diğeri de bekleme salonunda olmak üzere 2 adet cafe, turizm danışma bürosu, birkaç tane de atm bulunmakta. en çok merak ettiğim çalışan personel işe gelmek için hergün 65+65km yol mu yapıyor yoksa havalimanının çevresindeki köylerden mi geliyorlar?

tek dış hat uçuşları qeshm, mahan, iran air havayolları ile karşılıklı (inen uçağa yarım saat sonra giden yolcuları alıyorlar) olarak iran’a, iç hat uçuşları ise yine karşılıklı olarak türk havayolları ile istanbul atatürk havalimanı’na, pegasus havayolları ile de istanbul sabiha gökçen havalimanı’na yapılmaktadır.

edit: imlâ
nerede bir baltaya sap olamamış, yıkık, silik tip varsa kendini yola vuruyor. gezmek bir kaçış aslında. örneğin ben de geziyorum ama iş yaşamımdaki zor, değiştirilmesi imkansız (bkz: akp seçmeni) (bkz: çomar) ve askerde dahi görmediğim bir ton cahil insanla bir arada çalışıyorum. iyi para kazanıyorum ve tatillerimi de genelde yurtdışında geçiririm. üstelik öyle tahta kurulu hostellerde değil, isim yapmış otellerde konaklarım. bir konser için bile avrupa’nın herhangi bir şehrine atlayıp 1-2 günlüğüne gidebiliyorum (bkz: yüksek kura rağmen avrupa seyahati yapmak). her 15 günde bir izmir’e gitmesem zaten olmaz.

ancak gözlemim şu ki, bu insanlar yenemediklerinden, uyum sağlayamadıkların, değiştiremediklerinden kısacası “başaramadıklarından” ve tüm bunları yapabilecek donanımda olmadıkların kaçıyorlar ve bu kaçışı da gezme maskesiyle örtüyorlar. bunun en belirgin emareleri şunlar;

*cepte 1 yılda biriktirebildiği 400 dolarla 1 ay ukrayna’da tatil yapma hesapları yapanlar. bunu bir de övünç kaynağı olarak anlatanların ağzına kürekle vurasım var.

*araba kiralayacak, uçağa binecek, otobüse binecek kadar bile parası olmadığı için türkiye gibi bir ortadoğu ülkesinde otostop çekmek.

* adam kız arkadaşıyla tanımadığı heriflerin evinde kalmak için ilan açıyor. çaresizliğe bak (bkz: couchsurfing). “omo ovrupo’da da couch sistemi vor” diye ağlayarak gelmeyin, avrupa’da da loser var. hıı bir de gecenin bir yarısı sokakta kalıp couch arayanlar var. bir insan evladı, x ülkesinde, gecenin bir yarısı sokakta hangi akla hizmet kalır? hiç mi hesabını yapmaz?

* günlük 5 dolara bitli hostellerde konaklamak zorunda kalmak. “omo çok gozol network oluyor” diye gelmeyin, o insanların ne kendine, ne de size faydası dokunur. güler eğlenir, yer içersin o kadar. (bkz: istisnalar kaideyi bozmaz)

örnek veremediğim daha pek çok olaylar ileride çocuklarınıza, eşinize, arkadaşlarınıza anlatacağınız gurur verici değil, garibanlık anılarından öte şeyler değildir (bkz: gezginlerin garibanlık anıları).

kız arkadaşını alıp tatiline uçakla gitmek, indiğin havalimanından kiraladığın aracı almak, tertemiz odaları, mis gibi çarşafları olan oteline yerleşmek, kaliteli ve iyi hizmet alabileceğin mekanlarda yemek yemek ve eğlenebilmek, tüm bunları yaparken rahat ve kaygısız gezmek, keşfetmeye devam etmek dururken facebook gruplarında örnek gösterilen bu sefil hayat loser’lıktan başka bir şey değildir.