#tüm jackie-brown başlıkları

kutusu açılır açılmaz gözler ilk ona çevrilir, eller ilk ona uzanır.
denizli’nin bekili ilçesinde üretim yapan, denizli merkez’de şaraplarını nereden alabileceğinizi sorduğunuzda sizi sokak arasındaki tekel bayisine yönlendiren amatör şarap üreticisidir.

ilgili görsel için
çocukluğumdan beri ailemden öğrendiğim bir şey var, o da bir yere geç dahi kalsam mutlaka kahvaltı yapıp öyle çıkarım.

ancak nedir bu hafta sonu dışarda kahvaltıya gidelim olayı bir türlü anlayamadım. öğle yemeği ya da akşam yemeği olur tamam anlarım, gidersin yersin kebabını, balığını, ne bileyim evde yapması zor olan, dışarda daha iyi yapılan şeyleri keyif için ara sıra git ye tamam da yahu milletin evde yüzüne bakmadıkları peynire yumurtaya zeytine dışarda adam başı minimum 50 lira bayılınca ne oluyor?

2-3 ay önde kızın biriyle tanıştım. bir kaç defa cafe vs tarzı yerde buluştuk. sonra iş ciddiyse akşam yemeğine gidersiniz de, ulan kız bana kahvaltıya gidelim demez mi! en nefret ettiğim şey.

beykozun, çatalcanın bilmem ne köyünde böyle yerler var. adam boş arsasına 2 tane hamak koymuş, 3 tane tavuk salmış ortaya, sineğinden doğru dürüst yemek yiyemezsin ama serpme köy kahvaltısı ayağına ailece gittiysen 250-300 liranı alıyorlar. işin ilginci bu mekanlar her daim full çekiyor. ben daha sinek avlayan kahvaltı mekanı görmedim. mesela avcılar’dan küçükçekmece yönüne giderken yanyolda sabah adamın biri arabasını çekmiş, tabakta kahvaltı veriyor ve önü bildiğiniz sıra oluyor.

sabah daha afyon patlamadan aç karnına evden çık, bir dünya yol git, sonra evdekinden daha kalitesiz şeylere 1 aylık kahvaltılık parasını bırak gel. merak ediyorum bu işten ne keyif alınıyor?

edit: imla
bünyesinde eca ve serel gibi yapı malzemelerine ait 20 şirketi barındıran elginkan holdinge ait bir vakıftır. elginkan vakfı, 1985 yılında elginkan ailesi’nin son temsilcisi ekrem elginkan tarafından şirketlerinin sonsuza kadar yaşaması amacıyla 1985 yılında kurulmuştur. vakfın mütevelli heyeti, aralarında itü, boğaziçi, odtü gibi üniversitelerin yanı sıra, tübitak gibi 20 kuruluş temsilcisi ve 14 değişmez üyeden oluşuyor.

kaynak: hayrına holding

vakıf bünyesinde öğrencilere burs, ücretsiz eğitim, konaklama gibi hizmetler sunuluyor. manisalı bir aile olduklarından mütevellit, manisa organize sanayi içinde meslek lisesini andıran büyük bir komplekste eğitim faaliyetlerini sürdürmekteler. eğitim saatleri içinde koridorlarda konuşmak dahi yasaktır. bu eğitim işini oldukça ciddi yapıyorlar. yemekhane ve yatakhaneler askeriyeyi andırır.

web sitelerinden eğitimlerin başlıkları, yeri ve saati gibi bilgileri alabilirsiniz. aynı zamanda burs duyuruları da yapılıyor.

her ne kadar eğitim alanında gösterdikleri bu ciddiyet ve katkılar için takdir etsem de geçtiğimiz günlerde yaşadığım bir olay dolayısıyla bu “ücretsiz eğitim” dedikleri şeyin parasının nasıl ve kimlerden çıkarıldığı hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.

geçen akşam işten geldim. valide banyodaki musluğun kırıldığını söyledi. suyu açtığımız başlık göbekten kırılmış. neyse dedim alırız bir tane. ertesi günü koçtaş'a gittim. kalite kalite, marka marka bataryalar var. aldık mı iyisini alalım dedim. verdim parayı eca aldım yine. 250 lira bataya + 60 lira da montaj için aldılar.

dün sabah geldiler montaja. konu garantisinden açıldı. adamlar 20 yıl garanti veriyor bataryaya. eleman dedi ama abi garanti şartnamesi var aç bak oku. ben okumadan çocuk anlatmaya başladı. şebeke suyunuz 5 bar'ın üstündeyse tazyik düşürücü valf var eca'nın ondan takmanız gerekiyor ve lavabonun altındaki muslukların da değişmesi lazım, filtreli musluklardan var yine eca'nın ondan almanız, filtreleri de 2 yılda bir değiştirmek gerekiyor dedi. yoksa diyelim bu musluk yine diğeri gibi kırıldı. aradınız müşteri hizmetlerini, geldiler ve musluğa baktılar. musluğun içinde kireç, kum gibi taneler görürlerse garanti dışı kalır. fiyat nedir bunların dedim. valf 120 lira eca'nın olmak zorunda. filtreli musluklar 50’şer lira.

250 + 60+ 120 + 100 = 530 lira

elginkan'ın burs paraları böyle çıkıyor demek..

edit: kaynak eklendi

edit2: işbu başlık, adı geçen holding ve vakfı karalama değil, sözlük ahalisini yaşanılan tecrübe üzerinden bilgilendirme amacı taşımaktadır.
asıl başlık “gezginlerin gitmek istediği ama paralarının yetmediği yerler” şeklinde olacaktı ama başlık sınırına takıldı.

şu hayatta yapmak istediğim ama yapamadığım hiçbir şey, gitmek isteyip de gidemediğim hiçbir yer olmadı. sadece zamansızlktan gidemediğim yerler arasında bali var.

edit: imlâ
başlık çok farklı olabilirdi sözlük ahalisi ama farklı mecralara çekilebilir diye şimdilik böyle yazdım. çok uzatmadan konumuza gireceğim. biliyorum böyle şeyler anlatılmaz ama yardımrail’de kendisini öğrenci, yardıma ihtiyacı olan şeklinde lanse ederek insanların hassas noktalarını kullanan tiplere dikkat etmemiz için bunları yazıyorum.

x bir şehirden y şehrine okumak için gelen bir hanım kızımız yardımrail’de evinde eşyası olmadığını belirterek bir konu açmıştı. en az benim kadar duyarlı pek çok üye kendisine yardım etmiştir, bundan şüphem yok. ben de kendisine özelden mesaj göndererek en azından durumları toparlayana kadar istediği takdirde yemeksepeti aracılığıyla yemek göndermek istediğimi belirttim. bu arada ben istanbul’dayım, hanım kızınız başka şehirde. kızımız önce yadırgasa da daha sonra kabul etti bu yardım talebimi.

özel sektörde çalıştığım ve oldukça yoğun bir sosyal hayatım olduğu için kendisi hakkında detaylı bilgi edinecek, kendisiyle az da olsa messenger aracılığıyla konuşabilecek zamanım hiç olmadı. bırakın iş - yaşam dengesini, özyaşamıma bile ayıracak zamanım yok, ki kendisiyle 10dk bile konuşacak zamanı bulayım.

bu hanım kızımızın tüm yemek isteğini geri çevirmedim. ne istediyse gönderdim. kebap dedi, bir buçuk porsiyon gönderdim; pide dedi yine bir buçuk gönderdim; o istemeden salatalar, yanında içli köfteler yollattım, helal hoş olsun.

ancak bu gönderme olayı artık bir süre sonra otomatiğe bağlandı. messenger’da bana sadece “yemeeek” diye yazıyor, ben de siparişi alıp gönderiyordum. bu yaklaşık 4 ay kadar böyle sürdü. bu 4 aylık sürede bu hanım kızımız bir selam dahi vermedi. “merhaba, nasılsınız?” diye bile sormadı. haliyle sosyal olarak iletişime hiç geçmedik. bir zamanını bulup bu soruyu kendisine yönelttiğimde, benim kendisine yazabilme ihtimaline karşı böyle bir iletişime girmekten kaçındığını söyledi.

o günden sonra kendisine yaptığım yardımları kestim, hatta yardımrail grubundan da ayrıldım.

grup yöneticileri biliyorum bu başlığı okuyacaklar ama kendisini öğrenci olarak tanıtıp yardım isteyen, kendisine istiyor gibi imaj vererek eşine dostuna arkadaşına indirim ya da prime kodu isteyenlerin sayısının her geçen gün arttığını farkettim (birkaçını enseledim de).

konunun özeti şu ki, gerçekten hiçbir karşılık beklemeden aylardır yardım ettiğiniz bir insanın kendisine asılacağımı düşünerek bir merhabayı bile çok görmesi insanda derin bir üzüntü bırakıyor. kendisi göya eğitimli, hatta eğitim fakültesi mezunuydu ancak genetiğinizde kötü insan kodu varsa herkesi de kendiniz gibi biliyorsunuz.
yurtdışında dil eğitimi almış tecrübeli gezginlerin, bu şekilde dil eğitimi almak isteyenleri bilgilendireceği başlık olmasını diliyorum.

kendimce birkaç tüyo vererek başlayayım. kanımca bu işleri aracı ya da eğitim danışmanlık firması sokmayarak da yapabilirsiniz. konaklama ve sosyal hayatın ucuz olduğunu düşündüğünüz ülke, eyalet, şehiri gözünüze kestirin. bunun için google bulunmaz fırsat. daha sonra google haritaları açarak o bölgede “language school” yazıp aratın. o bölgedeki neredeyse tüm yabancı dil eğitimi veren okul veya kursları haritada gösterecektir. daha sonra web sitelerinden contact kurarak ön başvuru yapabilirsiniz. pek çok okul başvuru sırasından bazı evraklar göndermenizi isteyecektir ve tabi belirttikleri hesaba bir miktar da para. ancak neredeyse tüm okul veya kurslar, vize çıkmaması halinde bu ücreti iade edeceğini belirtiyor. amerika’da şu anda haftada 25-26 saat eğitim veren kursların/okulların aylık istediği ücret ortalama 450 dolar.
şimdi mesela tatile gidersin ve konaklamak için bir otel tercih edersin. o otelde de haftasonu kaçamağına gelmiş birkaç tane çiftlerden olur. nedense bu çiftler, kimseye görünmemek için kahvaltıya ya herkesten en önce ya da en son çıkarlar. kahvaltı alırken çaktırmadan bunları süzdüğünüzde kızın suratında gerdek gecesinin ertesi günüymüş gibi hep muzip bir utanç ifadesi olurken erkekte aşırı asabi tavırlar görülür. kazara erkek olanla gözgöze gelsen dalacak gibi bir agresiflik mevcut. atıyorum, lobiden restorana giderken otelin en kuytu köşelerini tercih ederler. eve giren hırsız misali hep bir tedirgin ruh hali. sanki mahalledeki pakize teyzeye yakalanacaklar.

zorunlu edit: birkaç yazardan özel mesaj geldi. o yüzden tespitlerime devam ediyorum.

bu kaçamak önerisi genelde “aşkım bir haftasonu kapadokyaya gidelim” diyen kız tarafından gelir. erkeğin suratındaki sinirli ifade işte burada başlar. bu sinir “ulan altüstü sevişeceğiz, bu kadar masraf yapmaya ne gerek var şimdi” demenin yüze vuran ifadesidir. uçak biletleri, otel rezervasyonu, kiralanan araç, yeme içme derken bu organizasyon ortalama 2500 liraya patlar çocuğa. bu asabiyet eve dönene kadar da devam eder erkeğin suratında. bu çiftler evlenmezler. bunu bir kenara yazın. ancak bu 2 günlük kaçamak boyunca erkeğin suratı yukarıda tasfir ettiğim kızınkiyle aynıysa bunlar evlenirler.
evde kahve eşliğinde kürk mantolu madonna kitabını story atan kızın dış mekan versiyonudur. bunun için salaş bir mekana gidilerek rakı söylenir. rakı bardağını tuttuğunuz elin parmakları arasına slim bir sigara yerleştirilir. fotoğraf instagram’a gönderilecekse x-pro ii filtresi ile olay daha da dramatize edilebilir. altına can yücel ya da nejat işler’den özgürlük ya da aşk temalı bir söz yapıştırdınız mı sizden entelektüeli yoktur.