#tüm jackie-brown başlıkları

tam başık “müzik eşliğinde torpido çekip story atanların ortak özelliği” olacaktı ama başlık sınırına takıldı.

gözlemlediğim kadarıyla bu kişilikler kesinlikle survivor izleyip her cümlesinde mutlaka “aynen” kelimesini kullanıyorlar. sıkıntı yok karşim, eyvallah, allaha emanet gibi klişeler olmazsa olmazları. beylikdüzü’nde konuşlandıkları konusunda aldığım bilgiler sağlam.
istanbul => paris => new york aktarmalı uçuşumda paris’ten binen jean claude van damme ile seyahat etmiştim. uçakta biraz alkol alınca ufak şımarıklıklar yapmıştı ama her haliyle sempatik bir aktör.

2-3 yaşlarımdayken de diyarbakır => ankara => istanbul uçağında rahmetli bülent ecevit ve kadir inanır binmişti. bir adet ecevit’in kucağında fotoğrafım bile var.
dünyayı geziyorum, özlem tunca tarafından sunulan ve 2010 yılında kanaltürk’te yayınlanmaya başlayan bir gezi programıydı. en son kanal7’de yayınlanıyordu, şimdi ne alemde bilmiyorum. programı sunan kızımızın yetersiz ingilizcesi ekran karşısındaki biz gezginlere saç baş yolduracak derecedeydi. bu kadar berbat bir ingilizceyle zibilyon tane ülke gezdiğine göre ya bizlere “bakın ingilizce gerekmiyor, vur çantanı sırtına, çık yola” mesajı vermek istedi ya da cidden sağlam torpili vardı.
dünyada pek çok konuda kalitesizlikte uzak ara birinci olan ülkemizde gün geçmiyor ki yeni kalitesizlikler de gün yüzüne çıkmasın. bu sefer gezginlerin kalitesiz olanlarından bahsedeceğiz.

avrupa’da birkaç şehirde rastladığım ve özellikle yalnız olan türk ve çinli gezgin kızlarında gözlemlediğim şeyler var mesela. bunların en belirgin özelliklerinden birkaçı;

- gün boyu cebinde para olan erkek avına çıkıp geziyi daha ekonomik hale getirmek.

- ödünç aldığı ekipmanı kaybetmek, zarar verilmiş ya da kullanılamayacak hale gelmiş şekilde geri getirmek
yurtdışında basılan kitapların neredeyse tamamının “hard cover” versiyonu varken malesef türkiye’de bu seçenek yoktur. akademik anlamda da sadece hukuk ve tıp konularında ciltli kitaplar var; sosyal bilimler, mühendislik alanlarında ise çok az. ister akademik alanda, ister sıradan bir okuyucu olun, değer verdiğimiz kitapların 2 günde kenarlarının buruşması beni ciddi anlamda rahatsız ediyor.

bunun dışında onlarca baskı yapmış ve yine akademik alanda referans olma özelliği bulunan kitapların da hard cover’ları çıkmıyor. artık yayıncının mı, yoksa yazarın umursamazlığı mı bilmeyeceğim ama çeviri kitaplarda da durum aynı şekilde. buna iki örnek vermem gerekirse akademik camiada saygınlığını, güvenilirlik ve geçerliliğini kanıtlamış; stratejik insan kaynakları, yetenek yönetimi, performans yönetimi gibi konularda sayısız kitapları bulunan michael armstrong’un “armstrong’un stratejik insan kaynakları yönetimi” adlı türkçeye çevrilen kitabı ince kapaklı olarak basıldı. bir başka örnek yine işletme alanında en güvenilir kaynak olan tamer koçel hocanın 18.baskısı yapılan “işletme yöneticiliği” adlı eşsiz eseri yine ince kapaklı olarak piyasaya sürülmüştür.

akademik alanda kitap ihtiyacı olan bir öğrencinin ya da öğretim görevlisinin bir kitaba bakış açısı sıradan bir roman okuyucusundan çok daha farklıdır. bu alanda öğrenilen bilgilerin bireyin yaşam boyu öğrenme kavramı kapsamında öğrenecekleri bilgilere temel teşkil edeceğinden bu bilgiler ne kadar değerli ise, kitabın basımına da verilecek önem ve titizlik de aynı derecede olmalıdır.
orijinal ismi fjällräven kånken olan ama başlığın ne hikmetse kabul etmediği, üzerine küçük rozetler takıldığında gezgin olduğunuzu belirten iskandinav outdoor markasının çanta modeli. özellikle kendine has renkleri mevcut. açık renk olanları 2 haftada kirleniyor ama leş gibi kullanmak bohem yaşam tarzına sahip olduğunuzu ve gezgin olduğunuzu belirtmek için olmalı. türkiye’de orijinallerini vakkorama, billstore gbi mağazalarda bulabileceğiniz gibi ilovemykanken sitesinden türkiye’ye ücretsiz kargo seçeneğiyle satın alabilirsiniz.
izmir’e yaklaşık 1 saat uzaklıktaki türkiye’nin güzide tatil beldelerinden biri. çok güzel koylara, tertemiz havasına, turkuvaz rengi suyu, sığ plajlara sahip olmasına rağmen belediyesi bir türlü çalışmamaktadır. boş araziler ve yol kenarları çöplük doludur. gece yanmayan sokak lambaları ve aşısız gezen sokak köpekleri çeşme sakinlerine korkulu günler yaşatmaktadır. bergama, seferihisar, kınık gibi yerler bile çağ atladı ama çeşme gelişmişlik açısından yerinde saymaktadır. yazları yabancı turist görmek neredeyse imkansızdır. türk turistlerin ve 35 yaş üstü kurumsal ablaların tercih noktasıdır. ülke olarak otelcilik konusunda dünyada sayılı ülkelerden olmamıza rağmen shereton, boyalık beach, raddison blu dışında dişe dokunur markalaşmış otel yoktur, buna rağmen yazları üç yıldızlı bir otelde konaklamak bile dudak uçuklatır. yazları, temmuzun ortasında bile rüzgarlı plajları ve dalgalı denizleri olabilir. ağustos sonu, eylül başı çeşme’nin en güzel dönemidir.