#tüm begemos başlıkları

Kariyer planlaması doğrultusunda güzel bir iş. Ülkenin yeni siyasetçisi olmaması için hiçbir neden yok!!!
Sanırım bu ülkenin en büyük problemi. Herkesin her şeyi istediği gibi konuşup, istediği gibi tartisabileceğini düşündüren cahil özgüveni... Gerekirse simit ye diyenin simit yememesi, telefon kullanmayı bile bilmeyen dayıların telefonu lüks zannetmesi, ekonomi bilmeyenin hüküm verilmiştir demesi yani özetle herkesin her boku bilmesi... bu ülkede bir bilene soralım demek bu kadar zor olmamalı.
belli kanallar ve belli hesaplar dışında herhangi bir şekilde 'acaba neler oluyor?' diye merak edip azıcık bakınıyorsanız; akıl ve ruh sağlığı içerisinde hiçbir şeyi değerlendiremiyorsunuz. bunu da demiş olamazlar yani olmaz öyle şey diyerekten kendinizi kandırma çabası içerisine düşmeniz kaçınılmaz. zaytunghaberleri bile hafif kalıyor yanında. Hatta zaytung haberlerinin gerçekliği bile söylenenlerden, olanlardan, anlatılanlardan daha anlamlı ve daha tutarlı.

sanırım ülke gündemini takip eden herkesin kendine özel bir küfür külliyatı oluşmuştur. insan hırsını, hıncını başka türlü atamıyor. 'Bilal gibi olmanın' kafasını yaşamak herkesin hakkı olmalı.

gezmenin, tozmanın, yemenin, içmenin, eğlenmenin, sanatın, kültürün konuşulması gereken yerde yemeden, içmeden, gezmeden, anlamadan, bilmeden bomboş kafa ile yaşanması bekleniyor. Bekleyen beklemekte haklı da iletişimin bu kadar kuvvetli olduğu çağda bu kadar anlamsız güruh nasıl oluyor anlamıyorum. neyse cevher 'atlı okçuluk'ta herhalde. 'ya hak' deyip birde onu denemeli.
ömür iklim demir'in hikâye kitabı. Son yıllarda okuduğum en iyi öyküler. Fakat bir yerde eksiklik var belki de fazlalık. Anlatmayı seviyor.

Ama yazarlık rüştünü romancı olarak ispatlayacak sanki.
Türk edebiyatınım ilk gotik romanı. Selim Nüzhet gerçek tarafından tefrika edildikten sonra basılıyor. Sonrasında da unutuluyor.

Korku edebiyatı pek tarzım değil ama edebiyatta ilk olunca ve ölümsüz yerine canvermez kelimesi geçince merakla okumak istedim.
Türk edebiyatının o yıllarından beklenmeyecek kadar iyi bir eser ortada. Sürükleyici, abartmadan, dozajında gerilim ile edebiyat tarihine girecektir.
Kesinlikle öncelikli bir tercih olmaması gereken şey. 45 dakikalık gecikmeyle gelen otobüste yaklaşık 2buçuk saattir yoldayım ve tam arkamda telefon konuşmalarından arta kalan zamanında kendi kendiyle konuşan bir insan evladıyla daha da sürecek bir yolculuğu paylaşıyorum. Adamın oğlu yarım saattir meyve suyunu emikliyor, cappy seftaliymiş, otobüste içtiği için pek keyif alamıyormuş falan -allahtan almıyor yoksa bu emükleme ne boyutlara varacaktı hayal edemiyorum.- Sevgilisine yani lan aşkıma anlatırken kulak misafiri
oldum demek isterdim ama sanırım tek taraflı bir sohbetin içindeyiz. Sevgilisinin yanına gidince neler yapacağını söylüyor ama sevgilisi muhabbete çok dahil değil gibi. Ne bileyim anlamadım!
Mitolojiler diyalektikler üzerine kuruludur. Karşıtlıkların çatışmaları düzeni belirleyen bir şey olmuş. Türk mitolijisi çok bilinmeyen bir alan. Yeterli kadar çalışma yok. Filmler, diziler, resimler, edebiyat, müzik gibi birçok alana kaynaklık sağlayacak kadar güçlü bir damarımız var. Bu damarlardan biri de türk mitolijisinde geçen canavarlar. Yurt dışından ihraç etmemize kesinlikle gerek yok.

Edebiyatta son yıllarda işlenmeye başladı. mehmet berk yaltırık, ömer faruk yazıcı,barış müstecaplıoğlu öne çıkan isimler oluyor. Elbette yeterli değil ama yol açmaları bakımından önemli.

Türk tarihi, türk mitolojisi, türk sosyal hayatı, sözlü edebiyat çok geniş bir alan açıyor. Bu alanlardan biri de türk canavarları meselesi. Çok ilginç yaratıklar var. Mesela oğuz kağan destanında geçen yarı köpek yarı insan it-baraklar, düşmanını gıdıklayarak öldüren arçuri, ıssız yerlerde ortaya çıkıp insanları kaçıran cadı alyabani, yeni ölen insanların etleriyle beslenen ardov,kadın giysileri giyip evlerde gizlice dolaşan biçura, kanatsız ejderhalar bükrek ve sangal, evren kelimesine adını veren dev sürüngen, kızagan, karakoncolos, ubırlar vs vs.

Türk canavarları çok geniş bir alan. Bunlar kullanarak çok güzel işler yapılabilir.
Ahmet Haşim bir yazısında ülkenin kalburüstü kesiminin yazlıklarından dönüşünü anlatıyor. Ancak bu insanlar adalardaki yazlıklarında mutlu olmayı, eğlenmeyi, adanın nimetlerinden yararlanmayı becerememişler. Mutsuzluklarını yanlarında götürüp gerisin geri getirmişlerdir. Bir de yazlıkları olmayan, İstanbul'da mecburiyetten kalmış ama buranın nimetlerinden sonuna kadar yararlanabilmiş, eğlenebilmiş insanları anlatıyor. Yazının sonunu da şöyle bağlıyor:

"Ne kış ne yaz bir dakika mesut olmayı bilmeyenler bir memleketi mesut etmeyi nasıl bilsinler? Sırf memleketin saadeti için şahsen mesut olmanın hünerini öğrenmeye mecburuz."

Ülkenin mutlu olması için önce kendimizi mutlu etmeliyiz çıkarımı çok hoşuma gitti. Mutsuz ve eğlenmeyi bilmeyen insanların yönettiği ülkede neler yaşadığımız ortada. Yılmaz Özdil bir yazısında diyordu ya : "okuldan bir kez kaçsalardı böyle olmazdı." Katılmamak elde değil.
Moğolistan'ın Sibirya bölgesindeki taygalarda rengeyikleri ile birlikte yaşayan halk. Rengeyikleri ile bağları çok enteresan.
Animist dünya görüşüne sahipler ve şamanizmi yaşamaya devam ediyorlar. Ancak çok uzun süre varlıklarını sürdüremeyecekler gibi.
selcen küçükestelin rengeyiği türkleri dukhalar çalışmasından doyurucu bilgiye ulaşabilirsiniz.
selcen küçüküstel'in dukha türkleri arasında yaşayarak onları gözlemleyerek 'kültürel antropoloji' alanında hazırlamış olduğu muazzam çalışma.

Bu alanda okuduğum veya izlediğim şeyler genelde 'siz farklısınız' yaklaşımı ile oluyordu veyahut kitaplar akademik dilin arasında boğulup kalıyordu. Ancak bu çalışma öyle değil. Merak eden, yargılamayan, genel geçer bilgilerin ve düşüncelerin gölgesine sığınmayan, üstten bakmayan bir akademisyen var. Dili, anlatımı muazzam derecede sade ve anlaşılır.
Dukhaların; bakış açısı, yaşayışı son derece net ve doyurucu olarak açıklanmış. Söylenen her şey söylenmesi gerektiğini kadar. Bir konuyla ilgili bilgiyi okuduğunuzda yorulmadan hazmedebiliyorsunuz.