#tüm begemos başlıkları

"bilirsek koruruz" sloganıyla kurulan Anadolu ve balkanlardaki "kültür varlığı" envanterini ortaya çıkarıp bir veritabanı oluşturmak için kurulmuş site. Değerli bi proje. Bir şehrin doğal, tarihi ve kültürel yerlerini harita üzerinden görüp bahsedilen yer hakkında kısa bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Sanırım daha başlangıç aşamasında eksikler var ama zamanla iyi bir boşluğu dolduracak gibi görünüyorlar.
Fırat ve Dicle nehirleri üzerinden bu nehirlerin birleştiği Basra körfezine kadar yapılan yolculuklarda kullanılan ilkel bir ulaşım aracıdır kelek. Kelekler küçükbaş hayvanların derilerinin şişirilmesi ile yapılan bir sal.

İnanılmaz bir macerayı kulağa fısıldıyor. Coğrafyanın güzelliğini düşününce bir de.. tarihin, doğal güzelliklerin en doğal, en sade haliyle gözler önüne serileceği bir macera

Direktör Ali Bey'in seyahat jurnali kitabında bu seyahat çok güzel bir şekilde anlatılıyor. Kıskançlık ve imrenme içerisinde okuduğum bir bölüm.
Direktör Ali bey tarafından yazılan Türk edebiyatının batılı anlamda ilk günlükleri. Bu metne günlük demek zor buna bir seyahatname diyebiliriz. Direktör Ali Bey düyun-u umumiye müfettişi olarak Siirt ve Diyarbakır bölgelerine teftişe gönderilir. Daha sonra kelekle seyahat ederek Bağdat'a geçer. Ordan İstanbul'a dönüş emrini aldıktan sonra hindistan'dan; Aden ve Kızıldenizi geçerek Süveyş kanalı üzerinden İstanbul'a gelir. Genel anlamda gittiği yerler hakkında tatmin edici uzun bilgiler vermez. Ancak bazı bölgelerin nüfus, gelenek, görenekleri, cenaze törenleri vs. Hakkında bilgi vermesi ilgi çekici olabiliyor.

Bence kitabın en güzel, en hoş, en dikkat çekici Diyarbakır'dan Bağdat'a kadar yaptığı yaptığı kelekle seyahattir.
Bu nasıl bir felaketler senesidir. Yangın, savaş, küresel salgın, deprem, meteor, çekirge istilası şimdi de nükleer tehditi... Birileri bir yerde oyun oynuyor sanki... Şuraya biraz deprem verelim, şuraya meteor düşürelim, azcik yangın sosu şaka gibi... Hayatımız geri kalanında anlatacak kadar lanetli anıyı 4 aya sığdırabildik ama hazmetmemiz bir ömür sürecek... Bugünleri yaşamamış birine anlattığımız da ağız dolusu bir " hass..." Alacağımız kesin... Şimdiden geleceğin büyük yalancıları olma ihtimalini düşünmek can sıkıcı.
Lupposuz karantinaya giremem diyen birinin yıllardır muhalefetin yapamadığını yapması. Hafta sonlarımın yükselen değeri olacağı kesin.
Manisa'nın Salihli ilçesinin sart kasabasında bulunan Lidya başkenti..
Dünyada paranın basıldığı ilk yer.
Kral yolunun başlangıcıymış.
Mezopotamya dışındaki en büyük savunma merkezli surları buradaymış.
Dünyanın en eski tiyatro binası da buradaymış.
Efsanevi kral midas' ın lanetinden kurtulmak için sart çayı'nda yıkanmış.
Anadolu'daki en büyük tümülüs buraya bağlıymış. ( bintepeler tümülüsleri )
Karunun hazinelerine kaynaklık eden yermiş.

Çok merak ediyorum. Bakalım Corona günlerinin ardında midas'ın, karun'un gölgesinde gezebilecek miyiz?
Mitoloji kelimesi Yunanca mitos (hikaye) ve logos (söz/akıl) kelimelerin birleşiminden oluşur. Toplumların neden, nasıl sorularına verdikleri cevaplardır. Eğer bir toplumun bilinçaltını anlamak istiyorsanız mitlerden daha uygun ve etkili bir yol yoktur zannımca. Ancak bakış açısını bilimsel veriler üzerinden anlamaya çalışmak faydasız bir şey olur. Mit üreticilerinin ozanlar ve şairler olduğu düşünüldüğünde sanatsal bir bakış açısına gerek vardır. Çünkü mitlerde esas olan ana fikirdir. narkissos hikayesinde kendi yansımasını görüp aşık olan bir adam hikayesi saçma gelebilir ancak kendini aşırı derecede önemseyen bir insanın yine kendi yüzünden başına bir felaket gelebilir sonucunu çıkarabiliriz.
Bu mitler günümüzde bile o kadar çok yerde karşımıza çıkar ki... Mitlerin hala bir şekilde bilinçaltımızda varlığını sürdürdüğünü görebiliriz. yüzüklerin efendisi, batocelli nin venüs ü.....
Özetle hala etkilendiğimiz, ilgi duyduğumuz bir çok şeyin altında mitolojik damarlar yatıyor. Resim, heykel, şiir, klasik müzik, edebiyat, sinema, sosyoloji, psikoloji vs... Bu sebeple mitoloji üzerine düşünülmesi gereken mükemmel bir alan.
1001 gece masallarında alaaddin'in sihirli lambası hikayesinde geçen efsanevi araçtır. insanoğlu binlerce yıllık teknolojisiyle hâlâ bu hayal gücüne erişemedi.

Halıya koyuyorsun piknik sepetini. saatler içinde gidip Paris'te bir parkta ordan aldığın bir şarapla halıyı altına sererek gününü gün edip gerisin geri dönüyorsun evine. Koltuğunun altına sıkıştırıp evinden içeri sokuyorsun.

Alkol kontrolü yok, benzin parası yok, debriyaj-fren-gaz üçlüsüyle işin yok. Tek derdin kalınca bir sopayla tozunu almak.

Uçan halıdan daha kıyak bir araç olamaz. Teknoloji bir gün hayallere yetişecek mi acaba?
Bu topraklarda yetişmiş muazzam insanlarDan biridir. Kırık Türkçesiyle sizi muhabbet terkisine öyle bir alır ki uzağında olmak istemezsiniz. Kendi sanat demez fakat fotoğrafçılığı sanat mertebesine çıkaracak kadar mükemmel bir fotoğrafçıdır. Fotoğraflarına baktığınız zaman duygu geçişinin inanılmaz boyutlara vardığını hissedersiniz. Sanki donmuş bir anın değil de bir insanın bir şehrin yaşamasına tanıklık edersiniz. "Bize boş bir şerit halinde verilen hayatı" kıskanılası bir şekilde doldurmuş örnek alınası insan.

Bugün ölümünün birinci senesi. Yaşamak konusunda Örnek aldığım bir insanı Anmadan geçmenin saygısızlıkla kesişeceğini düşündüğümden buraya ufak bir not bırakmak istedim.
Bir heykele ucube demek ne kadar doğru bilmiyorum ama bazen ucube kelimesi bile ülkemiz heykel sorunsalına hafif bir kelime olarak kalıyor. Özellikle yörenin meşhur olan şeyinin heykelini yapma garabetliği nasıl anlatılabilir. Bu gözler neler gördü. Kızılcahamamdaki 'bazlama', erdemli'de limon', sarımsak, enginar, havuç, cezerye, şeker pancarı, tesbih, sucuk be sucuk heykeli... Bunlar nedir ya? Hiç mi zevkiniz hiç mi vizyonunuz yok!!!

Belediye meclisinde "sucuk heykeli dikmeliyiz" diyen 'vizyon sahibine(!)' bir tane akl-ı evvel "siz ne yapıyonuz" diyemedi mi?