#tüm antabuse entry'leri

kıdemli "soap opera" uzmanları buraya dolmuş, bravo sizlere. durun tahmin edeyim konu aşk değil mi gene? özcan deniz'i astronot ya da karateci yapmayacaklarına göre rolü yine firma patronu filandır herhalde.

allah, herkese dizi endüstrisinde 20 küsur senedir tutunabilen ve oyunculuk namına ne menem bir yeteneği olduğunu yıllarca çözemediğim özcan deniz şansı versin.
gün içerisinde sıklıkla yaptığımı fark ettiğim eylem. insanlara da bulaşacak bir özellik diye hayıflanıyorum.

bu eylemi yaparken sadece kaş çatma değil esasen yüz kaslarının da kasıldığını fark ediyorsunuz. garip bir durum kaslar sanki kasılsın diye kendimi sıkıyorum. kendimi gevşettiğimde kızgın kumlardan serin sulara atlıyor hissindeyim tabii. (burada oh be dünya varmış geliyor)

3 günlük dünyada ne çok kızacak şeyim ve kafa patlatacak derdim varmış arkadaş.
başlığın tam hali "bir gün öncesinde saray'ın bahçesinde elektrikli otobüs ile gezinti sırasında elektrikli araçlar sektörün geleceği diye demeç veren iktidar partisinin ve ülkenin başkanının ertesi gün hiç bir şey olmamış gibi elektrikli araçlarda özel tüketim vergisini 4 kat artırması" olacaktı. (bu kadar uzun başlık da çüş deve olurdu zaten)

türkiye'ye özgü bir durumdur, "bu topraklarda vergi yetişir" anlayışı bu düşüncenin temel pirensibini oluşturur. ülkede gelecek görüyor musunuz sorusuna olumlu cevap vermeyi maalesef imkansız hale getirmektedir.

genel anlamda elektrikli araca binmek lüks müdür değil midir inanın bilmiyorum. kyoto protokolüne göre 5 km altında olan her mesafeye yürüyerek gidilmesi salık verilirken bizim milletin bugün her yere şahsi araç ile gitmesi gerçeği bir köşede dursun, elektrikli araç da alsanız gelecekte de terinizin son damlasına kadar vergiye çalışacaksınız mesajı verildiği aşikardır.

son söz: ülkemi seviyorum fakat ülkeme inanmıyorum. bunu bana hissettirenler utansın.
bir kadının çevresine, kendi imajına dair verebileceği en salaş durumdur, rujunu tazelemeye üşeniyorsan hiç sürme kardeşim dedirtir insana.

ayrıca bu rujun hatun kişinin midesine gittiği düşüncesini de er kişilerin aklina müspet olmayan getirir ki bu bir nevi kusma refleksi bile yaratır. sen git petrol artığı maddeyi yala yut, öyk(!)

unutmatın makyaj yapmak zorunda değilsiniz. (tercih sebebidir) velev ki yapıyorsanız biraz özen lütfen. benzetme açısından sakalımızın bir kısmını kesip diğer kısmının kaldığını göz önüne getirin bu absürt durum dahi fikir vermesi açısında yeterli olacaktır.
yapay zekanın kişilerin davranışlarının tekrar etmesi dolayısı ile bir "patern" yaratması ve birbirine bağlama yeteneği olduğunu hasbelkader biliyoruz. peki buradaki yapaylık nerede? bildiğin insan davranışının kopyasını alıyor ve evirip çevirip bize satıyor. bunun da adına yok algoritma yok makina öğrenmesi vs diyoruz. boş versene sen! az et de koy türlü olsun yemeğin adı bari?
bu "zeka" düpedüz bizim çiğnediğimiz sakızı yepyeni bir şey gibi önümüze sunan bu uygulamadır ve kopyadır kardeşim! zeka da olsa bir çeşit araklamadır, karbon kağıdı ile sonuç almadır. bir diğer deyişle insan ne yapar bir şeyler eder, bu arkadaş bilgiler kümesini izana sokar. binaenaleyh yeni bir şey çıkarmaz, çıkaramaz.

işbu entry yapay zeka teknolojisine bok atma manasında yazılmamış olup teknolojiye verilen ismi yerden yere vurmak suretiyle eleştirmektedir.
mesele hayat sigortası adı altında satışı ve pazarlaması yapılan sigorta ürününün, esasen sigortalı şahsın ölümden dolayı yakınlara kalacak ikramiye olmasıdır. bu anlamda adına hayat sigortası denmesi tarafımca ahmakçadır hatta bilfiil tüküreyim ben öldükten sonra gelecek paraya demek de olabilir.

çoluk çocuk sahibi kişiler için de bu sigortanın adının değiştirilmesi ve "babam sağ olsun" ya da "baba mirası" sigortası olması gerektiği fikrindeyim. zira adam yaşarken kazanamayacağı parayı cesedi ile miras bırakıyorsa bu sigorta babaya hayır duası okutulması manası taşımalıdır.

ezcümle, pazarlama denen şey annemizi boyar babamıza satar.