#tüm marcy entry'leri

karikatürleriyle olduğu kadar yazdığı hikayelerle de göz dolduran yetenekli şahsiyettir. yıllarca orada burada, uykusuzda karikatürlerini görerek takip etmeye çalıştıktan sonra naber dergi'yi çıkararak sevenlerine adı gibi umut, gözlerimizi büfe yollarında çürütmemize sebep olmuştur. o kadar iyidir ki yıllar içinde günlük konuşmalarıma bile etki etmiş, arkadaş ortamında sürekli adı anılır hale gelmiştir.
marx'lı, lenin'li, bakunin'li bazen de türk sollu karikatürleri bir başkadır.
her husky köpeği ile karşılaştığımda şirincecik hayvanların gözlerinden "kem kem" diye dalgalar saçıldığını görmeme, "gözün götüme haski" dememe sebeptir.
friendzooone. regular show'ın konuyla ilgili epic bir bölümü vardır, tamamını izlemenizi öneririm.
ilgili bölümden bir sahne
tanım: bilimum sebepten dolayı taraflardan birinin veya ikisinin birden iradesiyle gerçekleşen acıklı durum.
kesinlikle denenmesi ve tadına bakılması gereken eylem. biraz seyahat arkadaşı bulamadığımdan, biraz yalnız olmanın melankolik havasına bağımlı olduğumdan ben de tek çıktım. birincisi yanınızda tanıdığınız birisi olmadığında yerel insanlarla olsun, diğer gezginlerle olsun tanışmanız çok daha kolay oluyor.ikincisi ve en güzeli ne isterseniz onu yapıyorsunuz! kimseye sormadan, bağımlı olmadan, her "souvenir"ciye girmek ya da kapısında beklemek zorunda kalmadan,sinirsiz stressiz, sinir stres olsa bile çözümü sizde olan, düşünmeye daha çok vakit ayırıp gönlünüzce gezebiliyorsunuz.
olumsuz olan yanı ise bazen öyle zamanlar oluyor ki kimseyle tanışmıyorsunuz ve o çok sevdiğiniz yalnızlığınız size bıçak gibi batıyor.
bu konuda uyuşuyorsanız yapılabilecek en güzel aktivitedir. ben kendimi bildim bileli bir seyahat arkadaşı bulamadım kendime. normal arkadaş da bulmuş sayılmam ama bu ayrı bir başlık altında incelenmeli. ben de sevgilimle çıktım.
yukarıda bir arkadaş erkekler için zehir olacağını belirtmiş benim(kadın) sevgili(erkek) ile yaptığım her seyahat ikimiz için de gayet keyifli idi, lütfen sevgililerinizi iyi seçiniz. lakin bir ukrayna gezimiz vardı ki kendisi hala her arkadaş/aile toplaşmalarımızda anlatır acı acı.
bu sevgili kişisi daha önce iki, üç defa ukrayna'ya gitmiş, ukrayna dahil bütün yurtdışı seyahatlerinde her seferinde bir şekilde "eli boş dönmüş"-kafanızdaki barzo türk erkeği profilini silin,kendisi adeta bir ilahtır ve evet bulunabiliyor arkdşlar arayınız lütfen- ve bence bu hep içinde kalmıştır garibimin. aslında her seferinde birileriyle tanışmış yalnızca koşullar el vermemiş diyebiliriz. çirkin ukraynalı erkeklerden sonra türk erkeklerinin ukraynalı heteroseksüel kadınlara ne kadar tapılası geldiğini benim beynime kazımıştır.
arkadaş bende öyle bir algı oluşmuş ki sanıyorum sokakta yürürken kolumdan götürecekler çocuğu, beni de pis esmer diye kenara iteleyecekler. müjde a dostlar! o kiev caddelerinde yürürken, metro merdivenlerinden inerken kadınlı erkekli 10 kişiden 9u bana baktı, bana laf attı. bizim oğlanın 29 yıllık özgüveni yerle bir oldu. en son trende tanıştığımız 20li yaşlarındaki Vitali de beni ukrayna'lı sanıp "ah çok pardon ya, bizim memleketin kızları kadar güzelsin de." deyince sevgilinin gözleri yaşlı; "ukrayna çok değişmiş marcy, buralar böyle değildi, ah cennet vatan bana neler ettin" dedi. şimdi belki bu anlatı ile yukarıdaki arkadaşı haklı görebiliriz, farklı bir bakış açısı.

diğer bir gözden bakacak olursak; sevgili ile itinayla sarhoş olunur, sokaklarda dans edilir, kahkahalar atılır, otostopta palavralar beraber sıkılır, tırcı kemal abiye evlilikten milyonlarca ışık yılı uzakta olmana rağmen nişanlı olduğun söylenir, ıssız bucaksız ormanda sevgili yakacak odun arar ve sen de yemek yaparken ansızın çalıların arasından çıkıp sana doğru koşan kurt kadar tilkiyi görünce sevgilinin adı çığrılır, gece çadırın etrafına domuzlar geldiğinde ikiniz de birbirinizi korkutmamak adına çıt çıkarmayıp uyandığınızı belli etmezsiniz ve sabah itiraf edersiniz mesela. güzeldir yani.
aslı erdoğan - mucizevi mandarin
ece temelkuran'ın ağrı'nın derinliği'ni çok az kala okulun kütüphanesine geri vermek zorunda kalınca bu içime acayip dert olmuştu. Araya birkaç kitap sokuşturduktan sonra gidip satın almaya karar verdim ki kitap ne kadıköy, ne beşiktaş mephisto'da kalmıştı. ben de bir hobim olan beşiktaş mephisto'da üst katta bulunan pufa çantamı atıp raflar arasında dolaşarak ağrı'nın derinliği yerine alacağım kitabı arıyordum ki, orta katta kırmızı pelerinli kent ile beynimin bir köşesinde yer eden aslı erdoğan kitapları gözüme çarptı ve pek duyduğum mucizevi mandarin'i alıverdim. aslı erdoğan yine beni aldı ve bir başka şehre, bambaşka duygularla götürdü.
kırmızısını ateşbaşında, beyazını yalnızlığımın ağır bastığı gecelerde yalnız başıma, bir de beşiktaş kaset'te yine yalnız ya da tek bir insanla tüketmeyi sevdiğim içki türüdür. bir de sevgili ile carrefour'da keşfettiğimiz sava marka fiyat performansta gönlümüzü fetheden gözbebeğimiz rose'si vardır bunun. 2013te 9 lira olan şarap biz 2015'te keşfettiğimizde 13 lira idi, en son aldığımızda 14'ü geçmişti lakin hala fiyat performansta iyi bir noktadadır, tavsiye edilir.
türkiye'nin yetiştirdiği en iyi dağcılardan olmasının yanı sıra istanbul'un kuzey ormanlarını da bir sponsorluk anlaşması uğruna satmıştır.
14x8bin tırmanış projesi tamamlamasına birkaç dağ kala 3. havalimanı konsorsiyumu iga ile anlaştı kendisi. doğa sporcuları olarak bu zevkimizi doğanın varlığına borçluyuz. kuzey ormanlarını katleden, yüzbinlerce canlının yaşam alanını yok eden iga ile anlaşmayı kabul edilemez buluyorum. isteseydin bütün doğa sporcuları cebinden 5lira çıkarırdı be fındık, ayıp ettin.
vejetaryenim, izlanda'da hostumun ne istersen ye diye bana bıraktığı mutfakta kurutulmuş balık çerezlerini yedim.
lezzetine hayran olduğum, istanbul'da hiç yemediğim ve yenmesini tavsiye etmeyeceğim, izmir'de deniz kenarında denizden çıkıp 50 tane gömülebilen, dolması da tavası da ayrı lezzetli olan deniz canlısı.
vejetaryen olduğumdan beri yemediğim ve zaman zaman özlediğimdir aynı zamanda. yalnız geçen gün sevgilinin "marcy, aslında midyenin yüzü yok, yiyebilirsin sanki?" diye dalga geçmesinin ardından bizi düşüncelere boğan, dünya vegan/vejetaryenleri ne düşünüyor diye araştırmalar yaptığım deniz canlısı. dünya veganları bu konuda ikiye bölünüyor, farklı nedenlerle yiyeni var yemeyeni var. benim vejetaryenliğim daha çok "ethical decision" noktasında olduğu için yiyebileceğim kanaatine vardım, izmir bekle beni.