#tüm marcy entry'leri

sevgili ile kaldığımız iki gece de kafamıza göre bir mekan bulup içikleyemediğimiz, kiev'e dönüş trenimizin olduğu gece tam istediğimiz gibi sakin ve aynı zamanda canlı olan ama trene yetişmek üzere iki bira içip kalkmak zorunda kaldığımız hayallerimizin mekanını barındıran mimarisi ve şehir yapısı ile küçük avrupa kentlerini andıran ukrayna şehri.
gouden carolus. beşiktaşta bir mekanda içmiştim siyahını tadı damağımda kalmıştı, sonra bir daha bulamadım. satan yer bilen varsa yeşillendirse ne güzel olur.
ben ilkokuldayken ve taksim hala gidilebilir bir yerken istiklal'de "hinech yafa" şarkılarını söylerken görüp dinledikten yıllar sonra youtube'da denk gelip "aaaa!" olduğum ve o gün bügündür dinlemekten bıkmadığım şarkıları olan müzik grubu. beni alıp bozkıra götüren bir sesi var kadının.
2013'ten beri üyesi olduğum ve nihayet geçtiğimiz yıl yaptığım erasmus boyuncaki gezilerimde kalacak yer bulmama, yeni insanlarla tanışmama vasıta olmuş platformdur. eski üyelerinden dinlediğim kadarıyla yıllar önce çok daha güzel ve amacına hizmet eden bir platformmuş. benim yaşadıklarımdan bahsedecek olursam;
erasmusumun ilk gezisini üç arkadaş planlarken profilime daha güncel fotoğraflar koydum, bilgilerimi güncelleyip arttırdım ve henüz hiç referansım olmadan(ve diğer arkadaşlarım yatıp bütün planlamayı bana bırakırken) bir sürü kişiye istek gönderdim. gezimizi elimde olmayan nedenlerden dolayı iptal ettikten sonra bizi kabul eden bir kişiye durumu anlattım ve kalışı iptal ettim, tabii ki anlayışla karşıladı.
bu planlamadan birkaç gün sonra ilk yalnız seyahatimi allahın unuttuğu bir yere planlarken birkaç kişiye istek gönderdikten sonra cs, profilimi onaylamadan istek gönderme sınırımı aştığımı, 50 euro verirsem onaylanacağımı söyleyerek haftada bir iki istek göndermeme izin vereceğini belirtti. gideceğim ülkenin nüfüsu zaten 300bin küsür, cs kullanan insan sayısı belli, hostel fiyatları belli, bir de istek gönderemezsem sıçtık. acımasız olan şu ki, cs senden güvenilirlik açısından gerçek bir kişi olduğunu onaylamanı istemiyor, senden para istiyor! çünkü zaten pasaportunun fotoğrafını yükleyerek gerçek bir kişi olduğunu kanıtlıyorsun ama cs'ye yetmiyor. neyseki ben gitmeme son bir gün kala gezeceğim yerlerden sadece birinde bir adet host buldum.
ve ilk referansımı aldıktan sonra profilim sınırlı bir süre için onaylandı! bu anlayış sitenin kuruluş amacına tamamen aykırıdır.
ikinci gözlemlemek zorunda kaldığım sorun ise insanların cs'yi tinder niyetine kullanması. insanların yabancı bir gezginle tanışmak ve sevişmek istemesini anlıyorum ama couchsurfing bunun yeri değil ki! bir ülkeye gitmeden önce public trip'imi oluşturduktan sonra mesaj kutum o kadar çok doluyor ki creepler tarafından, içlerinden güvenilir bir profil bulmak hiç kolay olmuyor. ve işin saçma tarafı bu profillerin çoğu fotoğrafsız, kendisi hakkında bilgi vermeyen ve en salak insana bile güven vermeyecek tipler. insan düşünmeden edemiyor; düşüyor mu böyle?
olumlu olarak şanslı olmalıyım ki evlerinde kaldığım insanlar hep çok iyiydi ve diğer kadın gezginlerden dinlediğim türden kötü tecrübeler yaşamadım. keşke cs'deki iyi insanlar olarak örgütlenip şu creepleri şutlayabilsek.
neymiş feminikleri kızdırabilecek durummuş. neyine kızayım? manzara sadece ayakta izlenebilen bir şey midir arkadaş?
iki sene önce şubat ayında, "yeaa ben soğuk sevmiyorum, ben kaya tırmanayım." dediğim zamanlarda bir haftasonu havayı güzel bulup üç arkadaş kendimizi uludağ'da bulduk. onlar zaten kış dağcılığı yapan insanlar, beni buz tırmanmaya götürdüler. hava güzel diye ben de bir hevesliyim, önceki iki gelişimizde de patlayan hava nedeniyle rotalara bile yaklaşamamıştık. iki- iki buçuk saatlik yürüyüşün ardından rotaların dibine geldik. x rotayı açacak, rotanın durumuna göre ben veya y x'in peşinden rotaya girecek. buz durumu iyi olmayınca bunlar "sana zor gelir buz yok doğru düzgün toz kar bu." deyip beni beklemeye aldılar. ben de 300-400 metre geri gidip takılmaya başladım. bir yandan bunları izliyorum, bir yandan dağın sessizliği içinde hayalet misali ses çıkaran rüzgarı dinliyorum. gördüğüm tek şey el değmemiş kilometrelerce kar ve karlar altında dağın zirve noktaları. hava -10 derece ama güneşli. manzaranın büyüsüne kapılmıştım ki baktım çişim geldi, bizimkilerin de geleceği yok, karşıda da bana karınca kadar küçük gözükecek uzaklıkta iki kişi tırmanıyor, haydi marcy koy ver şuraya dedim. saklanmamı gerektirecek bir durum olmadığı gibi saklanacak bir yer de yok zaten. ne tarafa doğru yapsam, manzara seçimi, götüm donar mı gibi gibi düşünce silsilesinin ardından bembeyaz kar manzarası göreyim diye güneş gözlüklerimi çıkarıp bir güzel koyverdim. oh, hayatımın en güzel çişiydi, götüm de donmadı, çüke ihtiyacım da yokmuş işte.
ilk entry'min tinder ile ilgili olacağını düşünmezdim ama erasmusumu yapar iken leş ortamlar beni açmayınca yereller ile tanışmak ve kaynaşmak(!) için tinder iyi bir yol gibi gözükmüştü.
tinder'ı bireylerin kişisel bilgilerini sayfalarca toplayıp bilimum şirkete satan bir başka şirket olarak görsem ve bu fikirden hiç hoşlanmasam da yalnızlık daha ağır basmış olmalı ki üzerine çok da düşünmeden maceraya atıldım.
ilk olarak havalı, "marjinal" fotoğraflarımdan birkaç tane seçtikten sonra "kendinizi üç kelimede özetleyin" kelimelerinden ekleyip ilgilendiklerimi kadınlar ve erkekler olarak ayarlayıp çeşitli maceralara atılmak üzere profilimi tamamladım ve vu-hu! ne kadar da çok seçenek vardı! meğerse sola kaydıra kaydıra seçenekler bitiyormuş. bulunduğum konumdan mıdır bilmem ama kuzeyli sarışın erkekler bana pek "barzo" gözüktüğünden birkaç gün sonra ilgilendiklerimi yalnızca kadınlar olarak değiştirdim. kezbanlığımdan değil, tinderdaki kuzeyli kadınlar çok daha akıllı ve güzel olduğundan. edindiğim ilk arkadaş 26 yaşında, üç çocuk annesi, ilginç takılar tasarlayan bir kadındı. ülkelerimizden, siyasetten, pişmanlıklarımızdan ve daha pek çok şeyden konuştuk. henüz buluşmadığımız bu kadınla sohbetlerimiz keyifli giderken ta-da! hayatımdaki ilk threesome teklifini aldım. ehe ehe, bilmem ki, nasıl olur derken en yakın arkadaşım kıskançlıktan çatlasa ve beni kabul etmeye ikna etmeye çalışsa da üçüncü kişinin bu kadının çirkin kocası olması gerekçesiyle teklifi geri çevirdim ve sanal arkadaşlığımız da bu şekilde sona erdi.
zaman geçtikçe tinderdan bir arkadaş bile bulamayan ben ikinci threesome teklifimi almıştım. kadın güzel olmasına rağmen üçüncü kişi ile ilgili pek bilgi vermeyip durumu gittikçe weirdlaştırınca böbrek.avi olabilir diye bundan da kaçtım. tinder yollarında her gün birileriyle eşleşiyordum ama nedense insanlar ya bir süre sonra cevap vermiyor ya da bir hi bile demiyorlardı. burnum hiç havada olmadığından hatta yerlerde süründüğünden ilk yazan hep ben oluyordum türkiyeli kadınlar hakkında düşünülenin/düşündürülenin aksine.
tinder maceramı erasmusum boyunca gezdiğim ülkelerde de devam ettirdim. ama bir haftadan fazla kaldığım avrupa'nın newyork'u berlin'de bile threesome teklifleri dışında bir allahın kulu ile tanışıp buluşamadım.
tinder'ın yüzü bana güneş görmeyen sevimli avrupa şehrinde türkiye'ye dönmeme bir hafta kala iki defa acı acı güldü.
birincisi Jana ile pek çok ortak noktamız olduğundan eşleşmememiz olanaksızdı. sohbetlerimiz iyi gidiyordu ki bir gün beni şehirdeki vegan etkinliğine davet etti. geç de olsa geleceğimi söylediğimde etkinlik olması gereken yerde yeller esiyordu ve Jana o günden sonra bana hiç cevap vermedi, üşüdüğümle kaldığım gibi nedenini de hiç anlayamadım. İkincisi rus asıllı, akıllı ve eğlenceli gözüken tatsiana ile son günlerimde tanıştım. daha ilk konuşmamızda beni o akşam bir saatlik tren yolculuğu ile gideceği haftasonu seyahatine çağırdı. üşengeçliği bırakıp götümü kaldırsaydım belki de son günlerimde biraz eğlenecektim. sonrasında whatsapp'a geçip epey konuştuk ama ikimiz de bir günümüzü ayarlayıp buluşamadık. sonra ülkeye döndüm ve tinder hesabımı kalıcı olarak sildim. ben yapamadım a dostlar, umarım siz bu sanal mecranın güzelliklerinden faydalanıp sanalın dışına taşıyabilirsiniz maceralarınızı.