#tüm gozdesimsek entry'leri

düğün: çok para harcanan, yüzük atmaya varacak streslerin yaşandığı, başta kendiniz olmak üzere hiç kimseyi memnun edemediğiniz, akrabalarınızın zıplaması, dedikodu yapması ve yargı dağıtması için yapılan etkinlik.

yurtdışı gezisi: çok para harcanan, müthiş mutluluk verici, kendinizi ve partnerinizi inanılmaz mutlu edecek şahanella bir etkinlik.

nikahın gözünü seveyim, atın imzalarınızı gidelim buralardan. bırakın kınayı, halayı, klarneti!
hala araştırmaları tamamlanmamış, net bir neden belirlenememiş, genel geçer bir reçete yazılamamış sendromdur. 21. yüzyılda itibari ile oldukça yüksek bir artış göstermiştir.

otizmin bir çok çeşidi vardır; kimisi konuşamaz, kimisi oldukça zeki olur, kimi kendi kontrol ve temizliğini gerçekleştiremez, kiminin sosyal zekası çok zayıftır... kimi piyano çalar, kimi şiddet dürtüsü ile hareket eder.

bir tedavisi olduğu ön görülmemekle birlikte çalışmalara devam edilmektedir; doğuştan gelen bir sendrom olmasına rağmen genetik bir bozukluk tesbit edilemediği için daha çok terapi tedavileri reçete edilir. yüzme, spor, oyun ve konuşma terapisi gibi.

erken dönemde tanı tabi ki her şey gibi otizmde de oldukça önemlidir; eğer çocuklar göz teması kurmuyorsa, sürekli dönen şeylerle oynuyorsa (oyuncak arabasının tekeri, çamaşır makinasını izlemek vb.), obsesifleri varsa muhakkak çocuk doktoruna danışılmalı yanı sıra nörolog, psikiyatri ve psikologdan da destek alınmalıdır. çünkü ülkemizde otizmi anlayacak teşhisini koyacak yetkinlikte doktor sayısı oldukça azdır.
italya'da denediğim ve pek de sevmedim bir içkidir. buzluğun sondurucu kısmında saklıyorlar ve buz gibi içiliyor. kokusu çok güzel, genel olarak da çok seviliyor ama sanırım ben pek ısınamadım kendisine.
ilk sezonunu izlediğim fakat beni pek de sarmayan dizidir. ergenlik dönemindeki sorunlara değinmek, intihar vakalarının altını çizmek ve iddia edilene göre ergelere yakınlaşarak yol göstermek adına yapılan bir dizidir.
iki gözümün çiçeği didem madak'ın şiiridir.

hayatının en zor dönemlerinden birini geçirirken yazmıştır bu şiiri: bir bodrum katında bir şekilde hayatını devam ettirmeye çalışırken, öksürürken ve kendini anlamlandırmaya çalışırken.
çekim yaparken kameraları sabitlemeye yarayan 3 ayaklı alettir.

çok sevimli bir filmi de var hatta tavsiyemdir izleyiniz efenim.
yunan mitolojisine göre yer altı tanrısıdır. anında olumsuzladığı gibi iyi bir tanrı değildir. işi, gücü hep ölülerle, karanlıklarladır.
yunan mitolojisinde tanrıların tanrısı olarak bilinir. en sevdiğim hikayesi cynara yani enginar ile olanıdır:

tanrıların tanrısı zeus, güzelliği dillere destan, sıradan bir insan olan cynara'na aşık olur. onu, birlikte yaşamak için olimpos dağına götürür fakat cynara burayı hiç beğenmez, hakaretler eder, burada yaşamak istemez. zeus ile kavga ederler ve cynara zeus'u çok sinirlendirir. zeus, cynara'yı bir enginara dönüştürür.
karşı konulamayacak kadar güzel fakat inatçı ve zor...

amelie filminde başrol amelie için yazılmış "oysa siz bir sebze bile olmazsınız bayın çünkü enginarın bile bir kalbi vardır" repliğinde bundan esinlenildiğini varsaymaktayım.
shakespeare'nin belki de en bilenen eserlerinden biridir. tüm muhteşem eserleri arasında en sevmediğim bu olabilir.

istanbul üniversitesi konservatuar sınavlarına hazırlandığım dönem istedikleri 3 parçadan 1'i klasik bir parçaydı, pek kıymetli hocalarımın aklına uyup juliet çalıştım. sonuç; jüriye en son juliet'i hiç sevmediğimi ve inanmadığımı, eserin samimi gelmediğini anlatıyordum. aşama alamadım, olsun, sımayli.
benim hikayem çok hüzünlü;
ne içmiş olursam olayım kafam güzel olmadan hemmen bir yerlere kıvrılıp uyuyarak yok oluyorum, üzgüncüklü sımayli.