#tüm gozdesimsek entry'leri

“ıtır, hayatım, ilişkimiz açığa çıktı, ruslar peşimizde! pasaportunu falan al hadi gidiyoruz.”
Anne anayasasının ilk beş maddesinde önemle yer alan husus:

1. Eve ayakkabı ile girilemez.
2. Eve ayakkabı ile girilmesi teklif edilemez.
3. Eve ayakkabı ile girilmesi söz konusu dahi olamaz.
4.Eve ayakkabı ile girilmesi akıldan bile geçirilemez.
5. yukarıda yazılan ilk 4 madde değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.
ınstagram'da fotoğraf paylaşana "abi ne yediğini görmek zorunda mıyım?" twitter'da düşüncesini paylaşana "senin düşüncenin ne önemi var?" diyen bireyden bir farkı yoktur bence. insanımız yine nasıl kullanacağını bilmediği bir şeyi almış, kafa karışıklığı ve kalp kırıkları içerisinde sürünmektedir.

tabi bakıldığında bu cevap da onun tercihidir, ben de bu cevaı verenleri eleştirerek şu yukarıdakilerden oldum. neden böyle oldu ya, böyle olmamalıydı... sımayli.
şimdi müsadenizle biraz duyar kasacağım:
ağbiiğğğ sizene ya isteyen istediği gibi şey yapar. çekin ellerinizi kadın bedeninden.

şaka şaka.

evet aslına bakılırsa sana ne!? ama düşünüyorum "kadındaki karın kaslarının güzelliği" diye başlık girilseydi eleştirir miydim? bence hayır. garip bi çelişki ve samimiyetsizlik içerisindeyim. neyse konumuza dönelim:
bence inanılmaz güzel gözüküyor, bakıp bakıp keşke benim de olsa diyorum.
iyi mi kötü mü bilemedim ama içinde garip bir neşe: 1 Haziran Normalleşme Gençlik ve Ramazan Anma Günü

son sokağa çıkma "kısıtlaması" ardından hepimiz "yeni normaller" adı altındaki hayatımıza döneceğiz. bilemedim gerçekten yeni normaller mi istedikleri toplumu oluşturma çabası mı yok sa alalım verelim ekonomiye can verelim mi?

bilemiyorum altan bilemiyorum. umarım görecek güzel günlerimiz vardır da olumsuz etkisi gelecekteki sağlığımıza sirayet edecek ya da günlerimizi bizlerden alıp götürecek kiminin deyimi ile Covid19 kiminin deyimiyle "çayniiyyss viyrus" kimine göre kovid virüsüne yakalanmadan simülasyonun bu bölümü de tamamlarız.

sağlıcakla,
modern sanat!

ne yazık ki "modernizm" sanat özellikle plastik sanatlarda karşılığını garip formalarda "anlayamadığın, güzeldir/ ben anlayamadıysam muhakkak bir şey vardır" şeklinde buldu. eleştirenleri olduğu kadar beğenenleri de var, onları konuşmak istemiyorum, sımayli. bu yıl resim heykel müzesinde gezdiğim bienalden çıktığımda ve bu duvara bantlanmış muz "eseri"ni gördüğümde de hissettiklerime tercüman olan bir sanat eleştirmeninin konuşmasını bırakıyorum şuracığa
ağzına sağlık canını yediğim aveline resper.
kimseden teşekkür kabul edemeyen biri olarak sürekli insanlara "ben teşekkür ederim" diyorum. hangi pozisyonda, hangi unvanda, kaç yaşında olduğunun hiç bir önemi yok kimse bana teşekkür edemiyor. rica ederim, ne demek, önemli değil benim lügatımda yok, teşekkür edene teşekkür ederim!

acaba kendim teşekküre layık mı görmüyorum? müsadenizle bir çocukluğuma inip geleceğim.
yeni yılın ikinci haftasından bildiriyorum, bu yıl:
hiç bir yere geç kalmamak,
çok gezmek,
55 kitap okumak,
110 film izlemek,
kendime koyduğum tüm kurallara uymak,
istiyorum!

şimdiden teşekkür ederim. gayretlerim ektedir.
türk yapımı bir netflix dizisi, hakan'ı da izlememiştim bunu da izlemedim. eleştirmek, fikir sahibi olmak için bile izlemedim. şeyma subaşının kitabını okumaktan farklı gelmiyor bana, eleştirmen ya da sinema-televizyon öğrencisi/ilgilisi değilken bu dizileri izlemek.