#tüm begemos entry'leri

Hümanizmin önünü açan eser yani insan, bu eserden sonra tanrılaşmaya başladı diyebiliriz. Bu meselenin son noktasını Nietzsche 'tanrı öldü' diyerek koymuştur.

'Deliliğe övgü' Türkçe'de genel geçer bir kabul görse de daha doğru olanı 'ahmaklığa övgü'dür. Kitabı okurken Avrupa medeniyetinin temelinde yatan eski Yunan medeniyetini iliklerinize kadar hissedersiniz.

Kitap hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki ne söylense biraz eksik kalır. Ama ahmaklığın en güzel özetini yine kendisi yapar: "insan olmak kaygısını mı taşıyorsun, o hâlde bilgelikten sakın kendini!"

Bağlayacak olursak; ölüm denilen bir gerçeklik varken sadece ahmak olan insan dünyanın sınırlarını genişletebilir. Mesela; dünya genişlesin diye sanatı sadece ahmaklar yapar, demektedir.
Tılsım, büyü demek özellikle bir eşyayı koruyan büyü. Arapça bir sözcük ve bu kelime birçok batı diline de geçmiş . Mesela İngilizce 'talisman' kelimesi tılsım kelimesinden gelmekte.

Bu kelimeyi söylerken bile sesin hazzına kapılmamak mümkün değil. Harfler dudaklarınızın arasından sır verir bir fısıltıyla çıkar. Anlamını bilmiyor olsanız bile ortada gizemli bir şeyler döndüğünü hissedersiniz.

Kelimelerin de ruhu vardır. Tılsım kelimesi ruhu olan kelimelerden biri. Bir kadının ruhuna yakışan en güzel kelimelerden biridir bence. Biraz gizemli, biraz esrarengiz ne olduğunu hissetseniz bile tam olarak çözümleyemediğiz bir tını gibi...
feridüddin attar'ın mantıku't tayr adlı mesnevisinde geçen isimdir. 30 kuş anlamına gelir. Dünyada her canlının bir padişahı olduğunu gören kuşlar toplanıp padişahları için yola çıkarlar. Ancak Yol uzun sabır azdır. Kuşların bir çoğu yolda gördükleri güzel yerlere yerleşirler. (Yeryüzündeki kuşların dağılımını da açıklar bu.) Gel zaman git zaman menzile ancak otuz kuş varabilmiştir. işte bu otuz kuşun ismi simurg'dur.

Bu mesnevi aslında aradığımız şeyin kendimizde olduğunu açıklayan, asıl yolculuğu nefsimizi dizginleyip kendimize doğru yapmamız gerektiğini anlatan bir hikayedir. Tasavvufi açıdan da vahdet-i vücud anlayışının tezahürüdür.

Kaba tabirle söylersek güç içimizde.
Plüton gezegendir gezegen kalacaktır. Yaşasın tam bağımsız Plüton.
'iyisin haa' repliğiyle unutulmayan. Bir de o çadırın önündeki neydi yaaa...
ikisini bir arada bulunduran full pakete bu geyiğin uzağında sahip olunamıyor mu? Mesela (bkz: ahtamar kilisesi) hakkında bir ön bilginiz yoksa kilise üzerindeki kabarmaların sarı çizmeli Mehmet Ağa'dan ne farkı kalıyor? Ya da nerede ne yenileceğini engin gezme tecrübeleriniz sonunda mı elde ettiniz? Erzurum'a gitmemiş olsanız bile gittiğinizde (bkz: cağ kebabı) yiyeceğinizi nereden öğrendiniz? Full paket iyidir. Yoksa kanadının biri kırık kuşa dönersiniz.
Seyyah-ı alem evliya çelebi'ye göre İstanbul'da yirmi yedi yüksek dağ üzere yirmi yedi (bkz: tılsım) bulunmaktaymış. seyahatname nin bu bölümü baya eğlenceli. Bu tılsımların bir kısmı onun zamanına kadar durmakla beraber bir kısmı da çeşitli sebeplerden bozulmuştur. istanbul'u gezmek eğlenceli ama sürekli gördüğümüz şeylere geçmişte yüklenen manaları görmek zaman zaman heyecan verici oluyor.

Mesela Sultanahmet meydanı'ndaki burma sütun önemli tılsımlardan biriymiş. 3 ejderhanın birbirine dolandığını gösteren günümüzde başları olmayan bu heykel, Surende adlı bir filozof tarafından şehri yılan, çiyan ve akrepten korumak için yapılmış. II. Selim keyif olsun diye ejderha başlarından birini bozdoğan mücevher topuzu ile yerinden edince İstanbul'un batı yakasında yılanlar görülmeye başlamış.

Altımermer'deki sütunda Eflatun-ı Îlahi sivrisinek resmi yaparak istanbul'u sivrisineklerden kurtarmış.

Koyunu kurt ile gezdiren, leyleğin şehir içerisinde yuva yapmasını engelleyen, karı koca kavgasını engelleyen nice tılsım varmış şehri İstanbul'da.
"Hadi bakalım burayı sevin" edasıyla yapılan kasıntılı gezme aktivitesi.