#tüm antabuse başlıkları

navigasyonlardan gelmesine alışkın olduğumuz söz öbeği.

fikrimce bu anonsu duymak; navigasyonun dediklerini anlamamızdan kaynaklanan yanlış sapmaların eseridir.
yakın zamanda şahitlik ettiğim olay.

hadise şöyle cereyan ediyor, video sahibi video içerisine de reklam alıyor. siz de başka işle meşgul olduğunuz sırada (örneğin bulaşık yıkıyorsunuz ve elleriniz reklamı atlamaya müsait değil) video içerisinde yer alan reklam giriyor. hadi bu beş altı saniyede geçer diyorsunuz sonra bir de bakıyorsunuz ki video içinde de reklam alınmış. (mesela kusmuk getiren camby reklamı) bu sayede reklam içinde reklam bir nevi rüya içinde rüya yaşıyor ve inception filminden bir sahne yaşıyorsunuz.

çüşünüz arkadaşım hatta oha deve! reklam uğruna soyunanları filan gördüğümüz günler iyi kalıyor bunun yanında! oldu olacak reklam ekrandan çıksın kucağıma otursun!

özet: olan biten youtube'da bir reklamdayım bu akşam sarhoş olamıyorum.
tespitim sadece kırmızı oda değil, türevi trajediyi içeren masumlar apartmanı dizisi için de geçerlidir.

bu tip dizi ve programlaı görünce almanca bir kelime "shadenfreude" aklıma geliyor, bu başkasının acısından keyif alma demek. keyif belki uç bir söz kalacak ancak hayatının bir takım "low profile" kişilere göre iyi durumda olduğunu teyit etme ihtiyacı da diyebiliriz. "aaa bak neler var, aman mazallah palu ailesi gibi olurduk. ağzımız totomuz yamulurdu valla" diye kendi haline şükreden dinozor zekalı arkadaşlarımız bunlar, belki de en yakınlarımız.

bir de şu dürtüyü merak ediyorum, dizinin devamında ne bekliyorsun? zaten tahminen için bir önceki bölümü izlerken çekildi, alacağın maksimum dramı/trajediyi aldın. daha sana ne verebilir bu? bu halt bağımlılık mı yaptı dostum sende?

ordan çıkar psikoloji konusunda iki kitap okumuş, az youtube kanalı takip etmiş kullanıcılar, "ama bu çocukluğumuzdan geliyor" hede hödösüne. bana göre anı mutlu kılmak ve dünyayı cennete çevirme de cehenneme çevirmek de senin elinde, mesaj vereceksen ver ve sonra olumlama yap ki kaderimiz yazılı bir kere n'açar halimiz moduna geçmeyelim.

ezcümle, ben bu tip dizilerin öğretici olmaktan çok uzak ve verdiği ruh halinin bağlayıcı olduğu kanısındayım, katılırsınız katılmazsınız siz bilirsiniz.
katıldığım organ bağışı seminerinde doçent doktor tatrafından bizzatihi yalanlanan, dünyanın hiçbir yerinde kriminal vaka olarak kaydı bulunmayan üfürük böbrek çalınması hadisedir.

bu dedikodu o denli kuvvetli ki norveç'e bile gitseniz duyabiliyorsunuz. (norveç sallanmamıştır, orada bulunan kişi tarafından onaylanmıştır.)

öncelikle imkansızlıkları sıralayalım:

- o kadar buzu nereden temin ediyorsun?
- otelde ameliyathane koşulları mı yaratılmış? ne bu netflix dizisi mi daha kötüsü mucize doktor mu?
- bu adam o kadar buzun arasında hipotermi geçirmiyor mu?
- daha basiti bu buzlar erimiyor mu?
- bu olayı hiç duyan gören yok?
- küvet ne alaka, adama abdest aldırıp mı ameliyat ettiniz?
- bildiğim kadarı ameliyat öncesi bilmem kaç saat aç kalınması su bile içilmemesi gerekiyor, adam önceki gece alkol almıştı ve sarhoş edilmişti hani?
- adamın eline kağıdı ve telefonu tutturdun da adam ikisini de uyurken düşürmedi?
- adam kağıdı düşürmedi onu geçtim kağıt ıslanmadı da üzerinde "911'i ara" yazısı ıslanıp silinmedi yani?
- hayır böbreği aldın diğer hasta hazırda bekliyordu gittin böbreği ona bağladın? musluk mu takıyorsun kardeşim bu vanayı aç kapa yapar gibi ameliyat yapıyorsun?
vs vs
siz siz olun, gerçekliği ispat edilmemiş, kıçıkırık ve asparagas olduğu arşa tırmanmış hikayeciklere inanmayın.
(bu dahil bütün genellemeler yanlıştır)

benim başıma gelen hala olaylarından sonra varlığından emin olduğum hadisedir. cazgır kimi zaman yetersiz bile kalıyor. doğru tanım bütün halalar mı cadaloz ya olmalı!

siz de yarın öbür gün bir "hala" ile karşılaşırsanız aklınızın köşesinde bu entry bulunsun derim.
bunun, toplum içinde yaygın kanaat olarak gelişmiş bir "galat-ı meşhur" olduğu fikrindeyim.

burada kendisini iyi hissetmeyen veya bir tarafı ağrıyan şahıs internetten araştırma yapmaya koyulur. burada da 5 saniyelik araştırma sonucunda ilk gördüğü hastalığın kendisinde olduğunu düşünür. bir nevi (bkz: kedi kıçını görmüş kolon kanseriyim demiş) etkisi hasıl olur.

ayrıca bu olay diğer meslekler için kullanılmaz. örneğin herkes kendisinin avukatı, tesisatçısı, marangozu hatta eczacısı olmaz/olamaz. bununla beraber 6 sene tıp tahsili yapmışçasına kendisinin doktoru olur.

şüphesiz burada son on yılda basında zirve yapan "otçullar" önemli etkiye sahiptir. bunlar depresyon hastasına sarı kantaronu, ayakları ağrıyana susam yağını ya da gözleri çapak yapana yeşil çayı neredeyse reçete yazar gibi önermektedir. daha da kritiği bu tavsiyeler dozu mg cinsinden söylenmeden verilir (bir tutam vb.) ki hastanın hastalığının şiddetinin artma ihtimali sanılandan daha kuvvetlidir!

öte yandan doktor kibri diye bir şey vardır yoktur olayın burasında değilim. şu unutulmamalı ki eğitimi almış kişi eğitime uzak kişiye/hastaya bir sebepten fırça atıyorsa ben neden fırça yedim diye hasta kendini sorgulamalı derim.

ezcümle: kendinin doktoru masalindan uyanma zamanı geldi geçiyor bile.
bu örnek, hatır için yaptığımız şeylerin dönüp dolaşıp bizde yarattığı olumsuz etkilerin simgesidir. insan önce kendini düşünmeli, bana bir şey olursa dönüp siz bana bakmayacaksınız. (bundan eminim)

gerçek anlamda çiğ tavuk veya yumurta gibi besinler salmonella virüsü taşıdığı için insan bedeninde kalıcı etkiye sebep olabilmektedir. uğraşır durursunuz.

ezcümle, siz siz olun çiğ tavuk veya yumurtadan uzak durun. mesela annenizin kalan kek harcını kaşıklayarak yemeyin.
yandex'in kullanıcılara az da olsa para kazandırma imkanı sunduğu uygulama.
ben bununla cent bazlı para kazanıyorum, nihayetinde haberlerin veya web sitelerin kalitesini ölçüyorsun kalibrasyonunu yapıyorsun.

referans eğer linkimi bırakıyorum. detay açıklama için dm atabilirsiniz.

gerçekten para kazanıyor musun, inanmıyorum diyenler için 1 haftalık çalışma sonucunda kazandığım paranın "papara" ekran görüntüsünü gönderebilirim.