#tüm antabuse entry'leri

fikret kuşkan ve mevlüt demiray'ın çarpıcı performanslar sergiledikleri, türk sineması göz önüne alındığında modern kabul edilebilecek bir filmdir.

bundan yaklaşık 27 sene önce "above the line" konuşulan cinsel kimlik tarışmalarının bugün konuşulamaması ise üzücüdür. bu tip sosyal konular ilgisini çekenler için önerim şu şarkıyı dinlemeleri ve klibini izlemeleridir.
ilk gördüğümde aklıma "küsuratlı kaldırayım da salladığım belli olmasın" dedirtmiştir.

şaka bir yana bazı türkler cihana bedel olabiliyor.
saatleri birkaç yıl geri alarak eski yöneticime "terfi ettirmiyorsanız kovun beni" diyememek oldu.

not: daha bu sabah (birçok sabah gibi) bu pişmanlıkla uyandığım için yazılmıştır.
çevremde çok dengesiz insan olduğundan, varlığı bana pek koymayandır.
kaçak çay dediğimiz şey aslında "ceylon" çayıdır. bölge sri lanka'dadır.

vakti zamanında dal şeklinde bu çayın arap çayı olduğunu duymuştum ve çok şaşırmıştım. düşünüp durdum arabistan'da yıkanmış toprak olarak adlandırabileceğimiz neresi olabilirdi ki? meğerse kaçak yollardan gelindiği için bu isim konulmuş.

tadı serttir, şekersiz çay içen benim için çaya şeker atma sebebidir.
bu kadının zannımca iki şarkısı var: kış güneşi ve diğer şarkıları.

besteci kimliğinin arkasında ağır faşist zihniyet yer almaktadır, bunu paylaşımlarından anlamak mümkündür. hele ki bir sabun paylaşımı var ki mevzunun derinliğini düşününce yaptığı tek kelimeyle korkunç!

sezen aksu tarafından (rahmetli uzay heparı ile ilişkisine ithafen) kendisi için de yazılmış güzel bir şarkı bulunmaktadır, kaldı ki şarkının şu kısımdaki sözleri anlayan için birebir küfür mahiyetindedir: ah terkisine de atmış gözleri şaşı gelini!

yıldız tilbe'nin aforizmaları da fena değildir, insanın kendini kimseye anlatamadığı ortamlarda ilaç gibi gelmektedir. kendimce en güzeli de "kavga ederek çözebileceğiniz konuları konuşarak uzatmayın"
yazmayayım yazmayayım diyorum yine dayanamıyorum:

(bkz: eksisozluk'te açılan başlığı gezginsözlük'te açmak)

yapmayın etmeyin, gözünüzü seveyim birazcık orjinal olalım.
yaşayanlar arasında en iyi dublaj sanatçılarından biridir.

seslendirdiği sanatçılar portföyünde polat alemdar, brad pitt, christian bale, matt damon ve daha çok sayabileceğimiz ünlü oyuncu bulunmaktadır.

kendisi ile ilgili izlediğim belgeselde gençlik çağlarında dublaj sanatçılarına çok özendiğini (ki burada sezai aydın, yekta kopan ve rahmetli alev sezer'i anarak konuşmasını sürdürüyor) ve sanat hayatına 1999-2000 sezonunda yedek tiyatro oyuncusu olarak haldun dormen'in ekibinde başladığını belirtiyor. kaldı ki haldun dormen'in yanına gidişinde, ayak işlerini yapma teklifi ile yanına gidiyor.

altyazılı film izleme şahsıma daha uyan bir şey olmakla birlikte dublaj sanatçılarımızın parlak başarısı gözler önüne konunca yeri geliyor ihtilafa düşüyorum. tercihim, dublaj sanatçılarını tiyatroda ya da sinemada oyuncu olarak görmek olacaktır ki, kerem kobanbay yönetmenliğinde kadıköy ak'la kara tiyatro sahnesinde ağırlıkta seslendirme sanatçılarının oluşturduğu oyunlar sergilenmesine olanak sağlamaktadır.

özetle söylemim umut tabak için de geçerli olacaktır. kendisi hakkında daha detaylı bilgi isteyenleri şöyle alalım.
halk arasında "ms" diye bilinen nörolojik hastalığın latince ismidir.
öldürmez süründürür bir vakadır.

hastalık modern çağın kadın hastalığı olarak bilinmesine karşın erkeklerde de görülür ve daha ağır seyreder.

basit bir dille ifade etmek gerekirse, vücuttaki sinir hücreleri birer elektrik kablosu ve onu kaplayan miyelin tabaka da elektrik kablosunun plastik kısmı olarak düşünülmeli. hastalıkta plastik kısımlar soyulmuş ve bir sebepten bakır kısımları açıkta kalan elektrik kabloları birbirine dokununca kısa devre oluyor yani atak geçiriyorsunuz.
teknik tanımdan devam etmek gerekirse, hastalık yanlış çalışan immün sistemden ötürü demiyalinizan olmuş sinir hücrelerinin vücuttaki aktif lezyon tabakası nedeniyle birbirine temas etmesi durumunda vücutta atak adı verilen semptom oluşur. epilepsi gibi bir atak yerine uyuşma, öptük nevrit, topallama, uzuv kullanımında zorluk ataklardan sık karşılaşılanlarıdır.
atak sonrası tedavi amaçlı vücuda kortizon verilir. kortizon hap şeklinde uygulanmaktan çok damardan günde 1000 ml olacak sekilde 5 gun verilir.
kortizon vücudun geçirdiği atak sebebiyle olan olumsuz etkiyi kırmada modern tıbbın şu ana kadar tek alternatifidir. kortizon adı yerine kortizol, steroid, prednol isimlerinin de duyulması mümkündür. tedavi süresince tuz tüketilmemelidir.

olası bir ataktan korunmak için yapılacak 2 şey var, ya vücuda kuvvetli bağışıklık sistemini meşgul edecek virüs enjekte etmek ya da bağışıklık sistemini yarıya indirecek hap almak. ilki muhtelif iğnelerle kendinizi haftada 3 kez deşeceğiniz ve %30'a kadar etkili sistem. revir ve betaferon en bilinen iğne isimleri.
diğeri fingya adı verilen ve fingolimod etken maddeli (himalayalarda yetişen bir tür mantar) bağışıklık sistemini yarıya düşüren hap. hapın tutarı çok olduğu için (4,650 tl) her hastaya verilmiyor. hapın etkisi %70'e kadar çıkabilmektedir.

son olarak ms hastaları askere elverişli olmamalarından ötürü askerlik yapmamaktadır.