#tüm nes başlıkları
ilgi duyulan bir nesnenin biriktirilmesi. tablodan arabaya, oyuncaktan fincana, tesbihten kartpostala, plaktan retro ürünlere pek çok şeyin koleksiyonu yapılabiliyor. bir koleksiyoner için aldığı şeyin bedeli genel olarak nadirliğine ve alıcının o şeyi ne kadar çok istediğiyle sınırlı. keyifli bir aktivite. eğer güzel bir sergileme alanı da yaratabilirseniz tadından yenmez.
gelinin evlenmeden önce ailesi, arkadaşları ve yakınlarıyla bir araya gelip eğlendiği; evinden, ailesinden ayrıldığı için üzüldüğü bir türk geleneği. gelin kınasında ne kadar ağlarsa evliliğinde o kadar mutlu olur inancı olduğu için kına yakılırken hüzünlü türküler söylenerek kız ağlatılmaya çalışılır.
kınayı getir anne
parmağın batır anne
bu gece misafirim
koynunda yatır anne
ama bu türkü okununca daha çok annesi ağlar.
son zamanlarda bu seremoni de görmemişlik ve görgüsüzlüğe yenik düştü. kızlar önce kocaman kabarık etekli kırmızı elbiselerle kınaya başlıyor. çevresinde ışıklı pelerinli, yelpazeli, davullu kızlar falan dans ediyor. sonra kıyafet değiştiriliyor ve üç eteğin evrimleşmiş bir hali giyiliyor tabii etek yine kocaman kabarık. bir de hint kıyafetleriyle kına yakanları gördüm ki görmez olaydım. bir gelenek ancak bu kadar dejenere edilebilir. tabii ki geliştirilebilir, bazı değişiklikler yapılabilir ama bu kadarına da pes. bana koca bir tiyatro gibi geliyor. kara mizah. önerim: yapmayın böyle şeyler, ne gerek var bu kadar abartıya?
kınayı getir anne
parmağın batır anne
bu gece misafirim
koynunda yatır anne
ama bu türkü okununca daha çok annesi ağlar.
son zamanlarda bu seremoni de görmemişlik ve görgüsüzlüğe yenik düştü. kızlar önce kocaman kabarık etekli kırmızı elbiselerle kınaya başlıyor. çevresinde ışıklı pelerinli, yelpazeli, davullu kızlar falan dans ediyor. sonra kıyafet değiştiriliyor ve üç eteğin evrimleşmiş bir hali giyiliyor tabii etek yine kocaman kabarık. bir de hint kıyafetleriyle kına yakanları gördüm ki görmez olaydım. bir gelenek ancak bu kadar dejenere edilebilir. tabii ki geliştirilebilir, bazı değişiklikler yapılabilir ama bu kadarına da pes. bana koca bir tiyatro gibi geliyor. kara mizah. önerim: yapmayın böyle şeyler, ne gerek var bu kadar abartıya?
türk edebiyatının en iyi mizah yazarlarından biri. zeki, sivri dilli, sözünü sakınmayan, ince bir mizah anlayışı olan ve her zamanki gibi kıymeti bilinmeyen sanatçılarımızdan biriydi. ateistti. (bkz: pir sultan abdal) şenliklerinde katılımcılar arasında olmasını bahane eden yobaz katiller (bkz: sivas katliamı)'nda aralarında asım bezirci, nesimi çimen, muhlis akarsu, metin altıok ve hasret gültekin'in de bulunduğu 33 aydınımızı ve 2 otel çalışanını katletti. türk tarihinin en kara günlerinden biridir. cimriliği herkes tarafından bilinirdi. bir kağıdın her köşesini yazıyla doldurmadan çöpe atmazdı. ama cimriliğini "başkalarına eli açık, kendime cimriyim" diye açıklamıştı. okuma olanaklarından yoksun ve okumak isteyen çocukların her türlü ihtiyacını karşılamak için kurduğu nesin vakfı bu sözünün en büyük kanıtıdır. tüm malvarlığını vakfa bağışlamış, öldüğünde de vakfın bahçesine herhangi bir yere, mezar olduğu anlaşılmayacak şekilde gömülmek istemiştir.
az önce nickini görüp çok güldüğüm gezgin sözlük yazarı. yaratıcılık ne güzel şey...
ermeni asıllı udi sanatçı. (bkz: sezen aksu)'nun "vazgeçtim", (bkz: ahmet kaya)'nın "ağladıkça" şarkılarının bestecisi.
ağladıkça - the secret trio
ağladıkça - the secret trio
türk pop müziğinin en önemli sanatçılarından biri. besteci, müzisyen, söz yazarı. uzun yıllar dinlemeyi unutup bir mini konserine arkadaşlarımın çağrısıyla gitmiş ve ne kadar kıymetli olduğunu yeniden hatırlamıştım geçen yıl.
(bkz: youtube) linkleri:
* gidelim buralardan
* gitme kal bu şehirde
* sokak kızı
(bkz: spotify)linkleri:
* gidelim buralardan
* gitme kal bu şehirde
* sokak kızı
(bkz: youtube) linkleri:
* gidelim buralardan
* gitme kal bu şehirde
* sokak kızı
(bkz: spotify)linkleri:
* gidelim buralardan
* gitme kal bu şehirde
* sokak kızı
(bkz: mehmet aslantuğ)'un attığı bir tweette okuduğum ve sonuna kadar katıldığım liste:
değer verilen şeyler:
-para
-partiler
-diziler
-ünlüler
-futbol
-beton
-biatlık
-köylü kurnazları
değer verilmeyen şeyler:
-kitaplar
-bilim
-hayvanlar
-ormanlar
-aydınlar
-sağlıkçılar
-eğitimciler
-medeni insanlar
değer verilen şeyler:
-para
-partiler
-diziler
-ünlüler
-futbol
-beton
-biatlık
-köylü kurnazları
değer verilmeyen şeyler:
-kitaplar
-bilim
-hayvanlar
-ormanlar
-aydınlar
-sağlıkçılar
-eğitimciler
-medeni insanlar
her geçen gün çoğalan, görgüsüz, tahammülsüz, kaba, cahil araç kullanıcılarına verilen ad. geçtiğimiz günlerde seydioğlu baklavaları'nın sahibi olduğu belirtilen 2 insan müsvedesinin estirdiği terörü izledik. tutuklandılar ve umarım hak ettikleri cezayı alırlar da emsal teşkil eder diğerleri için. buna çok benzer bir olayı üç kere de ben yaşadım. birincisinde (bkz: e5)'e bağlanırken sapağa emniyet şeridinden dahil olmaya çalışan birine yol vermedim, sinirlendi ve trafik açıldığında makas atarak önüme geçti. frene basıp beni durdurdu, arabamın ön camını yumruklamaya başladı. geri vitese takarak yanından uzaklaşıp polise haber verdim, bilmiyorum ne oldu. diğer olayda yine sapakta yol vermediğim bir minibüs 2 şerit yolu keserek önümde durdu, yine aynı taktikle yanından uzaklaştım. son olayda ise istanbul'un göbeğinde ve sıkışık trafikte otoparktan yola yeni dahil olmuş, emniyet kemerimi bağlarken önümdeki araçla aramda oluşan yarım araçlık ara için korna çalan dolmuş şoförüne ne var dediğim için oldu. adam dolmuştan inip kapımı açtı, ki düşünün daha araba 2. vitese geçmemiş ve kapıları kilitlememiş. bağırdı çağırdı, ben ona bağırdım çağırdım, polis çağırdım ama kaçtı. plakasını verdim ama ne oldu bilmiyorum. şuna eminim ki arabayı kullanan bir kadınsa ve (kro) erkek o yolu alamamışsa bunu gurur meselesi yapıp saldırıya geçiyor. bir de klasik "kadındır kötü kullanıyordur" ön yargısıyla yaklaşanlar var. 15 yıldır istanbul trafiğinde ve şehirlerarası yollarda yılda min 20.000 km. yapan biri olarak söyleyebileceğim tek şey şu: kadınlarda daha ürkek kullanma, kontrolsüz çıkışlar, sol şeridi düşük hızda işgal etme gibi kronikleşmiş hatalar olabilir ama erkeklerin de bin tane kusurunu sayabilirim. emniyet şeridini kullanma, sapaklarda yandan kaynama gibi şark kurnazlıklarından vazgeçmeliler mesela. (bkz: kadın - erkek ayrımcılığı) yapmaya gerek yok, her şeyde olduğu gibi bunda da iyisi vaaaar kötüsü var. konu biraz dağıldı, konunun özü, ülke olarak cahilleşiyor, kabalaşıyor ve tahammülsüzleşiyoruz. bunun da en güzel örneklerini trafikte yaşıyoruz maalesef.
adı d100 karayolu olarak değiştirilmesine rağmen istanbul şoförlerinin e5 olarak adlandırmaya devam ettiği, türkiye'nin doğusu ile batısını birleştiren en önemli karayolu. ne zaman e5'i kullansam hep pişman olurum. her yerinden bağlantı olması, yeni araç kullanmaya başlayanların tem'den korktuğu için hep burayı kullanması, şirinevler-haliç-mecidiyeköy gibi bağlantı noktalarının 7 gün 24 saat sıkışık olması vb... yüzünden. hep söylüyorum bir gün istanbul'u terk edersem bunun en önemli nedeni trafik olur.
(bkz: englishman in new york) başlığı sonrasında aklıma gelen muhteşem bir (bkz: sting) şarkısı. dinlemelere doyamıyorum. la belle dame sans regrets