#tüm nes başlıkları

juno astrology'nin sivri, hınzır, cüretkar yazı dizisi.

KOÇ: Kontrol edemediği bir sürece teslim olmaktan… Koç belirlemek ister. Bu nedenle gelişimine birebir müdahale edemediği bir şeye dahil olmaktan sonra derece huzursuz olur. Yaşlanmak, hastalanmak, hatta kısmen aşık olmak bile bu sınıfa dahil olabilir. Çünkü mahrum olmak kadar, bağımlı olmaktan da accayip derecede huzursuz olur…

BOĞA: Rekabetten ve hızdan! O herşeyi kendi sakin ve doygun ritmiyle yapmak ve mümkünse diğerlerinin ne yapabildiklerini görüp son noktayı kendisi koymak ister. Birilerinin ona meydan okuması ve sahip olduğu herhangi bir şeye talip olması Boğa’yı deli edebilir.

İKİZLER: Sınırlanmaktan. Ağırbaşlı, mazbut, tutarlı, basiretli filan gibi lafların arka arkaya telaffuz edilmesine dahi katlanamayabilirler! Hareket alanlarının kısıtlanması onları hasta edebilir. Birilerinin onlara ne yapmaları gerektiğini söylemesi, neredeyse her zaman ters etki yapar :) Ayrıca beraberinde gelebilecek sorumlulukları düşünerek bazen yetki almaktan dahi tırsabilirler…

YENGEÇ: Neden tırsmaz ki... Yengeç olmak kaygı kumkuması olmak gibi bir şeydir. Kendisinin talep etmediği her türlü değişiklik Yengeci krize sokabilir. Ayrıca büyümek, çocuk sahibi olmak, parasız kalmak, evinden uzak kalmak, acıkınca istediği yiyeceği bulamamak, uykusuz kalmak, yalnız kalmak, alıştığı herhangi bir şeyden mahrum kalmak, bir şeye başlamak, bir şeyi bitirmek, susmak-unutmak-kaçmak istediği bir konuda dürtüklenmek vesaire, vesaire, vesaire...

ASLAN: Cazibesini kaybetmekten ve sıradanlaşmaktan! Çünkü Aslan’ın olayı her daim sevilmek, ayrıcalıklı bulunmak ve hayranlık görmektir. Eğer olgunlaşmayı başaramayan bir Aslan ise yaşlanmaktan da çok korkacağı kesindir…

BAŞAK: Hatalı, eksik, kirli, dağınık, sağlıksız, belirsiz, hızlı ve kontrolsüz gelişen, ama en önemlisi kendi tahmin ve tedbir sınırlarını aşan herşey Başağı accayip tedirgin eder :) Yaptığı hesabın içinde 5 kuruş eksik çıksa nereye girdiğini bulmadan uyuyamaz… Mesele miktar değildir. Bir sapmanın varlığıdır! Sivilcelerini sıkmayıp ilaçla kurutan, doktorun bir bardak suyla için dediği ilacı her zamankinden daha küçük bardakla içince huzursuz olan, başkasının evinde yatamayan yatsa da uyuyamayan, gittiği lokantada çatalları peçeteyle parlatan ya da parlatmamak için kendini güç tutan ve aklı hala üniversiteye dönüp tıp okumakta olan kişi Başaktır.

TERAZİ: En temel korkusu tercih yapmaktır! O yüzden bir alternatif doğal olarak ağırlık kazanmadığı sürece, genellikle hayatın getirdiği rutini sürdürür… Sonlar ve engellenemez değişimlerden accayip tırsar… Kaotik bir süreçte, hele de insanların gergin ve saldırgan davrandıkları ortamlarda kalmak Teraziyi resmen paniğe sokar.

AKREP: Tırstığı herşeyi aynı zamanda tutku haline getirdiği için onu ayrı bir vak’a olarak görmekte fayda vardır :))) Mesela bağımlı olmaktan tırsar ama her türlü bağımlılığa yatkındır …. Kaybetmekten tırsar ama herşeyi tüketircesine yaşar … Birşeyin sonunu görmekten korkar ama herşeyi didik didik araştırır … Ölmekten korkar ama yaşamaktan da şikayetçidir …. Sonra da bu sayko durumun adı ”sınırda yaşamayı seven ve korkularının üzerine giden insan” olur :)))) Esasında tuhaflığı dahi bir ayrıcalık haline getirip kendi mitini yaratan insandan öbür burçların korkması gerekir!!!

YAY: Sorsanız hiçbir şeyden korkmadığını iddia eder . Aslında en büyük iki korkusundan biri kandırılmak, diğeri de katı gerçeklerle yüz yüze kalmaktır. Yay’ın olayı olan bitene dair tespiti ve ileri dönük planları yapan kişi olmaktır… O kaosa düzen getiren ulu bilgedir! Bilgide eksik olması elbette düşünülemez!!! O yüzden birinin ondan daha çok bilme ya da bazı şeylerin kendisinden saklama ihtimali Yay’ı deli eder. Öte yandan öne sürdüğü bir fikrin ya da yaptığı bir planın, şu veya bu nedenden hayata geçirilebilir olmadığını görmek ya da duymak istemez. Çünkü bu ona kendisini anlamsız ve yararsız hissettirir… Yaw işte iyi insanlardır, idare edin … Gitmeyin üstlerine...

OĞLAK: Çıkışsız kalmaktan çok ama çok korkar! Oğlak, hayatı inşa eden bir mühendistir… Her sıkışık durumda, her türlü yoklukta, her türlü zorlukta sabır, metanet ve derleyici toplayıcı bir insiyatif göstermeyi başarır. Her türlü insiyatif elinden alındığı zaman da, tam anlamıyla deliye döner! Çaresizlik onun en büyük korkusudur ama bir Oğlak çaresiz kaldığında yapabileceklerinden de etrafındakilerin korkması gerekir… Hımmm...

KOVA: Geliştirilmeye, değiştirilmeye müsait olmayan durumların içine hapsolmaktan, her hareketinin izlenip kontrol edilmesinden ve bir de herkesle birlikte bir yerlere sürüklenip durmaktan yani kaderi hakkında karar veremiyor olmaktan son derece korkar. Burçlar içinde, çok fazla sayıda kişinin dar bir alanda ve belirli bir rutin çerçevesinde yaşadığı koşulları psikolojik olarak en zor tolere edecek kişi muhtemelen Kova’dır!

BALIK: Beklenti ve zorlama içeren her durumdan tırsar. Söz vermekten, zamana karşı yarışmaktan, hele de düzenli açıklamalar yapmaktan çok rahatsız olur. Kendi zorlamasıyla değil, doğal olarak akan durumları tercih ettiği için, birilerinden sorumlu tutulmayı da sevmez! Kısacası mümkünse Balık’a hesap ver ve hesap sor dememek gerekir.

burçlar hakkında sivri, hınzır, cüretkar yorumlar
juno astrology'nin sivri, hınzır, cüretkar yazı dizisi.

KOÇ: Kendi başına durduk yerde dert açan insan görürseniz, bilin ki o bir KOÇ’tur. HAŞA huzurdan, Koç’un başına hiç kimse herhangi bir şey getiremez! Zira Koç bu zevki kimseye bırakmaz. O her şeyi olduğu gibi derdi de, bizzat ve itinayla bulur. Bir sabah kalkar, kendini yoklar, maşallah gayet formda bulur… Ve günü DEĞERLENDİRMEYE karar verir. Koç’un, her şeyin altında kalkabileceğini sanmak gibi ”naif sayılabilecek” bir yanı vardır! Üstelik, bir şey onun ilgisini çektiği zaman da, onun MUTLAK ve MUTLAK yapılması gerektiğine dair bir alay meşrulaştırıcı açıklaması da vardır… Sonuç dizi yapılacak bir tefrika roman ya da yıkılan bir fıkra olabilir! Kısaca ve kibarca şöyle desek: Koç olmak kendi içinde hem bir lütuf, hem de bir lanettir...

BOĞA: Başına ne gelirse, hazza düşkünlüğünden gelir. Yani tabi estağfurullah… Kendileri şahsen çok ağırbaşlı, oturaklı ve tumturaklı kişilerdir. Amma ve lakin, az bişey zevk-u sefaya düşkün, yemeye içmeye, efendime söyleyeyim oynaşıp koklaşmaya, gözlerine ve gönüllerine hoş gelen şeyleri etraflarında biriktirmeye meraklıdırlar. İşte zaten insan neye meraklıysa, oradan kırıklıdır… Sevdiği şeylerle arasında kopmayan bağlar kurma huyu, tutarlıklık, basiret ve mantık abidesi gibi görünen Boğa’nın yaşam hikayesini yazan görünmez eldir! Arzu ettiği şeyleri elde der, elinde tutar ve bıkana kadar hatta kusacak hale gelene kadar onlarla yaşar. YETER! dediği an ise görülmesi gereken bir şamatadır...

İKİZLER: Başına ne gelirse, elinde olanın kıymetini bilmemekten gelir! O hep bir sonraki ilginç, renkli, cazip, hareketli, değişik, heyecanlı konuya yönelmek ister ve ilgisini, zamanını, emeğini oraya kaydırır. O zaman da elindekini çar çur eder… Gerçi İkizler bunu pek de dert etmez. ”Gelen ağam, giden paşam … Bu kaçtıysa, başka fırsat mı yok!” der geçer. Namussuzlar haklı da çıkar iyi mi!!!

YENGEÇ: Başına ne gelirse, kafasının dağınıklığından … şeyy pardon …. her şeyi pek teferruatlı ve geniş kapsamlı düşünme alışkanlığından gelir. Öyle her bir boyutu kapsayıp kavrayayım derken, bir bakmışsın Yengeç dağılmııış gitmişş… Şöyle örnek vereyim; Elbisesinin konseptine uygun parfümü olmadığını son anda fark edip, zaten geç kaldığı randevusuna gitmeden, bir saati de kozmetik reyonunda harcayan ve sonunda kendine rimel alan insan görürseniz o Yengeçtir!!! Üstelik uyarılmaktan, yönlendirilmekten, engellenmekten, eleştirilmekten ve azarlanmaktan da hiç ama hiç hoşlanmaz.

ASLAN: Başına ne gelirse herşeyi ve herkesi kendine göre çekip çevirmek konusundaki ısrarından gelir! Aslan bir şeyi bir türlü yapmayı aklına koyduysa, öldür Allah vazgeçmez… Bakmayın öyle rahat ve sevimli göründüğüne, kastı mı fena kasar! Patronluk taslamaya, herşeyin en iyisini o bilirmiş gibi davranmaya bayılır. Amma ve lakin, bir süre sonra hayat çok sıkıcı olmaya ve kendi başına açtığı bir alay işten bunalmaya başlar… Het hüt diye durmadan ayar veren hallerinden sıkılanlar etrafını boşalttığı için kendini sevgisiz ve mutsuz da hisseder… İşte ”İmparatorlar Yalnızdır” filan gibi üstten alan pişmanlık ifadeleri böyle durumlara istinaden söylenmiştir.

BAŞAK: Başına ne gelirse, KAZA ESERİ gelir! Çünkü Başak herşeyi o kadar kontrol altına almıştır ki, kendisinin bilgisi ve yetkisi dahilinde ters birşey olamazzzz!!! Eh bu durumda mutlaka dış mihraklar suçludur ve Başak mağdurdur… Aslına bakarsanız, evren arada bir Başağa acır ve hayatında değişiklik olsun diye başına bir takım sürpriz işler gönderir. Ama Başak bir anda kapısında pasta paketi bulsa bomba ekibi çağırmak, marketin yılbaşı piyangosundan araba çıksa şimdi bunun bir alay prosedürü, masrafı olacak diye dertlenmek gibi bir takım panikler yaratır. Ama yani işte bu kadarcık kusur, kadı kızında da bulunur di mi...

TERAZİ: Başına ne gelirse kolaycılığından ve her şeyi mümkün olduğunca erteleme isteğinden gelir! Terazinin hayatı neyin nerede olduğunu sadece kendisinin bildiği dağınık bir çekmece gibidir. Orada, burada halledilmeyi bekleyen bir takım meseleler vardır… Ama Terazi aklını o aralar en fazla hoşuna giden konuya taktığı için, diğerleri örümcek bağlamış vaziyette bir kenarda beklerler. Üstelik, çıkan krizleri de kendi çözmekten acizdir. Zira bayılmakla meşguldür. Genelde konuyu bir ahbap ya da hayran halleder. Yani Teraziyle fazla takılanın başına illaki bir takım angaryalar gelir!!!

AKREP: Başına ne gelirse, hesapsız arzularından ve hırslarından gelir! Gözü kararmak lafı hakikaten Akrep için icat edilmiş bir laftır… Akrebin gözü karardı mı, neler olacağını kendisi bile tahmin edemez. Zira, amacına ulaşmak için o anda içinden gelen her şeyi yapmaya eğilimlidir. Eh tabi ilk coşkusu geçtikten sonra, ortalığın biraz fazla dağıldığını ve gereksiz bazı komplikasyonlar doğmuş olduğunu fark edebilir... Haa, bir de istediğini elde edemeyeceğini anladı mı, etrafını boşaltmak gerekir! Zira hayal kırıklığı fenadır. Yani, kızdığı zaman onun başına bir şeyler gelmeden genelde etrafındakilerin başına bir şeyler gelir.

YAY: Başına ne gelirse, ısrarcılığından gelir! Yay’a olmaz demeyin. ”AMA NEDEEEENNNNNN” sorusunu bu kadar YAY’arak ve mükerrer bir şekilde sorabilen bir başka insan icat edilmemiştir… Bir hedef bulup okunu saplayana kadar, kendisi gerilir. Ama bir hedefe saplandımı da, kendini geri çekmeyi bilmediğinden etrafındaki herkesi gerer. Mübarek Yay değil, darbeli matkap gibi davranır. İstediği şeyi elde edene kadar aklı çıkar, içi çıkar, canı çıkar… Sonra elde eder!!! Aaa, bir bakmışsın Yay yok! Ve ardında ”Ya Sabır!” çeken bir sürü insan…

OĞLAK: Başına ne gelirse, İŞGÜZARLIĞI’ndan gelir! Ya bi karışma di mi, bi rahat dur!!! Yok… olmaz… olabilemez… Oğlak, mutlaka istim üstünde olmalı ve nedense hep acil bir meseleyi halletmek için uğraş içinde bulunmalıdır. Taşikardik hissetmediği zaman, hastamıyım diye merak eden veya bunun depresyona girmek olduğunu zanneden kişi Oğlaktır. Kardeşim, kusura bakmayın ama yani bu kadar her şeye burnunu sokmaya meraklı insana da, dert müstahaktır…

KOVA: Başına ne gelirse, ÇEKİNCE ve KAYGI’larından gelir… Şaşırdınız di mi? Kovanın herşeyi öngörmek ve hesap etmek gibi bir entellektüel saplantısı vardır! Kendi hayatını planlarken de son derece pimpirikli davranır ve adım atmakta hep biraz zorluk çeker. Mükemmel kurgular, onun temel takıntısıdır. Bu nedenle bir olaya dahil olduğu anda, mutlaka eksik ve aksak gidebilecek şeyleri görmek gibi bir de huyu vardır… Eh, hal bu olunca elbette itiraz etmesi, süreci durdurması, bir küçük düzeltme konusunda ısrarcı davranması FARZ’dır.Ağzını açtığı anda AMA ya da FAKAT o da olmadı NE VAR Kİ türünden bir laf edecek ve hem kendinin hem de duruma hasbelkader dahil olan herkesin başına bir dert açacaktır...

BALIK: Balık‘ın başına ne gelirse, İYİ NİYETLİ ve SEVECEN tabiatından gelir. Hani hep biraz dalgın ve melankolik bir halleri vardır ya… İşte aslında Yaratan onları koruyup sakınmak için öyle yapmıştır. Zira, mutlu ve coşkulu hissetmek Balığa hiç iyi gelmezzz!!! Nayna nayna nay naaa …. Nayna nayna naay naaa… diye yolda giderken, bir şey görür, hoşlanır ve ona takılır… Hoşlandı mı Balık biter. Aklına hiiiç kötü birşey gelmez. Daha doğrusu o andan itibaren artık aklına hiç birşey gelmez! O andan itibaren herşey Balığın BAŞINA gelir.

burçlar hakkında sivri, hınzır, cüretkar yorumlar
facebook'ta juno - kendi halinde bir yıldız gözlemcisi adında hesabı bulunan juno astrology 'nin yazdığı çok keyifli bir yazı dizisidir. şu başlıkları içeriyor:

* başlarına hangi iş neden gelir? (bkz: burçların başına hangi iş neden gelir)
* neden tırslarlar? (bkz: burçlar neden tırsarlar)
* sevgililer günü gibi ”sosyal isteri” durumlarında ona ne hediye edilir? (bkz: sevgililer gününde hangi burca ne hediye edilir)
* nasıl bir sevgilidir? (bkz: hangi burç nasıl bir sevgilidir)
* neye karşı koyamaz? (bkz: hangi burç neye karşı koyamaz)
* hangi durumda pes eder? (bkz: hangi burç hangi durumda pes eder)
* neyi iyi kullanır? (bkz: hangi burç neyi iyi kullanır)
* hangi durumda kessin aşık olmuştur? (bkz: hangi durumda kessin aşık olmuştur)
* neyi önemser? (bkz: hangi burç neyi önemser)
* girizgahı nasıl yapar? (bkz: burçlar girizgahı nasıl yapar)
* kapanışı nasıl yapar? (bkz: burçlar kapanışı nasıl yapar)
* hayallerinin sınırı neresidir? (bkz: burçların hayallerinin sınırı neresidir)
* tanrıya mektup yazsa ne der?
* güvenlik krizlerinde nasıl davranır?
* hep isteyip bir türlü beceremediği şey nedir?
* yalanla arası nasıldır?
* neyi nasıl kamufle eder?
suyla ve kefir mayasıyla yapılan fermente içecek. aynı (bkz: kombucha) gibi çok sağlıklı. su ve kefir mayası dışında beslenmesi için şeker ve meyveye ihtiyaç duyuyor. incir, dut gibi meyveleri çok seviyor mesela. damak tadınıza göre vişne, limon, portakal gibi meyveler de ekleyebilirsiniz. mayaladıktan 3 gün sonra içmeye hazır oluyor. hafif sirkemsi tat sizi çok rahatsız etmezse sağlığınız için çok faydalı doğal bir gazlı içecek tüketmiş oluyorsunuz. hazırlanırken içine konulan şeker sizi hiç endişelendirmesin çünkü o kefirin gıdası. şekeri tüketerek çoğalıyor dolayısıyla size bir zararı yok.
ilgi duyulan bir nesnenin biriktirilmesi. tablodan arabaya, oyuncaktan fincana, tesbihten kartpostala, plaktan retro ürünlere pek çok şeyin koleksiyonu yapılabiliyor. bir koleksiyoner için aldığı şeyin bedeli genel olarak nadirliğine ve alıcının o şeyi ne kadar çok istediğiyle sınırlı. keyifli bir aktivite. eğer güzel bir sergileme alanı da yaratabilirseniz tadından yenmez.
gelinin evlenmeden önce ailesi, arkadaşları ve yakınlarıyla bir araya gelip eğlendiği; evinden, ailesinden ayrıldığı için üzüldüğü bir türk geleneği. gelin kınasında ne kadar ağlarsa evliliğinde o kadar mutlu olur inancı olduğu için kına yakılırken hüzünlü türküler söylenerek kız ağlatılmaya çalışılır.

kınayı getir anne
parmağın batır anne
bu gece misafirim
koynunda yatır anne

ama bu türkü okununca daha çok annesi ağlar.

son zamanlarda bu seremoni de görmemişlik ve görgüsüzlüğe yenik düştü. kızlar önce kocaman kabarık etekli kırmızı elbiselerle kınaya başlıyor. çevresinde ışıklı pelerinli, yelpazeli, davullu kızlar falan dans ediyor. sonra kıyafet değiştiriliyor ve üç eteğin evrimleşmiş bir hali giyiliyor tabii etek yine kocaman kabarık. bir de hint kıyafetleriyle kına yakanları gördüm ki görmez olaydım. bir gelenek ancak bu kadar dejenere edilebilir. tabii ki geliştirilebilir, bazı değişiklikler yapılabilir ama bu kadarına da pes. bana koca bir tiyatro gibi geliyor. kara mizah. önerim: yapmayın böyle şeyler, ne gerek var bu kadar abartıya?
türk edebiyatının en iyi mizah yazarlarından biri. zeki, sivri dilli, sözünü sakınmayan, ince bir mizah anlayışı olan ve her zamanki gibi kıymeti bilinmeyen sanatçılarımızdan biriydi. ateistti. (bkz: pir sultan abdal) şenliklerinde katılımcılar arasında olmasını bahane eden yobaz katiller (bkz: sivas katliamı)'nda aralarında asım bezirci, nesimi çimen, muhlis akarsu, metin altıok ve hasret gültekin'in de bulunduğu 33 aydınımızı ve 2 otel çalışanını katletti. türk tarihinin en kara günlerinden biridir. cimriliği herkes tarafından bilinirdi. bir kağıdın her köşesini yazıyla doldurmadan çöpe atmazdı. ama cimriliğini "başkalarına eli açık, kendime cimriyim" diye açıklamıştı. okuma olanaklarından yoksun ve okumak isteyen çocukların her türlü ihtiyacını karşılamak için kurduğu nesin vakfı bu sözünün en büyük kanıtıdır. tüm malvarlığını vakfa bağışlamış, öldüğünde de vakfın bahçesine herhangi bir yere, mezar olduğu anlaşılmayacak şekilde gömülmek istemiştir.
az önce nickini görüp çok güldüğüm gezgin sözlük yazarı. yaratıcılık ne güzel şey...
ermeni asıllı udi sanatçı. (bkz: sezen aksu)'nun "vazgeçtim", (bkz: ahmet kaya)'nın "ağladıkça" şarkılarının bestecisi.

ağladıkça - the secret trio
türk pop müziğinin en önemli sanatçılarından biri. besteci, müzisyen, söz yazarı. uzun yıllar dinlemeyi unutup bir mini konserine arkadaşlarımın çağrısıyla gitmiş ve ne kadar kıymetli olduğunu yeniden hatırlamıştım geçen yıl.

(bkz: youtube) linkleri:
* gidelim buralardan
* gitme kal bu şehirde
* sokak kızı

(bkz: spotify)linkleri:
* gidelim buralardan
* gitme kal bu şehirde
* sokak kızı