#tüm nes entry'leri

çok ama çok üzücü. ülkenin her yeri yangın yeri... thk kurumu uçaklarıyla ilgili bilgileri okudukça içim şişiyor. şartnameye 5.000 litre sınırı getirilerek elimizdeki tüm uçakları hangara çekmişler. neden? çünkü tüm uçaklarımız 4.900 litre kapasiteli. en yenisi 15 yıl deneyimli olan pilotların tamamı tasfiye edilmiş. muğla belediye başkanı uçak kiralamak için türk hava kurumu'nu aradığında saat 15.30'da "burada kimse yok yarın ulaşabilirsiniz ancak" yanıtını almış. kurumun başına atanan kayyumsa düğünde göbek atıyormuş!

bu memlekete nasıl kıydınız yaa! hiç mi içiniz sızlamadı?

bu yaşadıklarımıza sebep olan herkes kat kat beterini yaşasın inşallah....
nüfusunun %99'unun kahvaltısını çayla yaptığı bir ülkede, kendi çektiği reklam filminde bile bunu anlattığı halde bknz zararını %1217 artırarak 547 milyon TL zarar eden kurum. devletin güzelim fabrikalarını ve kurumlarını böyle beceriksiz yöneticilerle bu hale getirip zarar ediyor diye tek tek sattılar. yazık!
"aramakmış oysa sevmek
özlemekmiş oysa sevmek
bulup bulup yitirmekmiş düşsel bir oyuncağı"
ben. her iki dozda da sadece kol ağrısı yaşadım. bunun dışında hiçbir sorun yaşamadım. aşı karşıtlığını algılayamıyorum. bundan 100 yıl önceki salgınlarda o zamanın teknolojisiyle bulunmuş aşılar bile dünyayı kurtarmışken ve gözümüzün önünde insanlar ölüyorken, işlerine gidemeyip aç kalıyorken şımarıklık yaptıklarını düşünüyorum. bugün herhangi bir hastaneye gidip küçücük bir operasyon geçirecek olsanız hastane size sayfa sayfa hiçbir şeyi kabul etmediğine dair belge imzalatıyorken yok efendim sorumluluk almıyorlar demek ki güvenmiyorlar demek de saçma. bugün hiçbir hastanede sorumluluk kabul etmediklerini onayladığınız belgeyi imzalamadan hiçbir işlem yaptıramazsınız. aşımı oldum, vicdanım rahat. hijyen kurallarına uymaya özen gösteriyorum. en azından kimseye zararım dokunmayacak!
yabancı plakalar istanbul trafiğinde biraz şaşkın olduğu için 06, 07, 41, 54, 16 hepsinden kaçarım* ayrıca yüksek ama uygun fiyatlı araçlar yeni ehliyet almışların gözdesi olduğu için dacia duster, opel mokka gibi araçlar. taksiler, minibüsler ve tabii ki renault fluence, peugeot 301 gibi hafif ama çabuk hızlanan satış ekiplerine verilen araçlar.
bayramı istanbul'da geçirince yoğun arap nüfusa maruz kaldım haliyle. gerçekten sabrımın sınırlarını zorlayan durumlarla karşılaştım. bağıra çağıra konuşmalar, kendi sesinizi duyamayacağınız kadar yüksek kahkahalar, kedileri tekmeleyen çocuklarına gülüp cesaretlendirenler... neyse bunları en çok gördüğüm mekanları sıralayım:

büyük ada - meydan ve standart cafe-restaurantları. adanın gizli saklı yerlerindeki keyifli mekanları henüz keşfedememişler. anadolu klübü zaten üyelere özel olduğu için keyifli.

bebek - her yeri. özellikle nusret ve chilai. boğaz havası için bebek divan'a gidelim dedik oraya da geldiler ama sadece 1 masa olduğu için idare eder. (1 masanın gürültüsü tüm divan'a yetti gerçi) akşam gittiğimde hiç yoktu ama. çok tercih etmiyor olabilirler.

etiler - nusret ve czn burak önünde uzun kuyruklarla bekliyorlar. o yoldan ne zaman geçsem görüyorum.

nişantaşı - her yeri
daha önce birlikte içmediğin için içtiğinde nasıl hareket edeceğini bilmediğin kişidir. rakı dediğin muhabbetle olur. onda da tanımadığın insan büyük risktir.
başrollerinde yıldız lee jong-suk ile han hyo-joo'nun oynadığı, bir webtoon dünyası ile gerçek dünya arasında gidip gelen keyifli bir kore dizisi.
son günlerde beni çok yormayacak, rahat bir şeyler izleyim derken sardığım yapımlar. genellikle her biri 1'er saatlik 16 bölümden oluşuyorlar ve oldukça keyifle izlediğim birkaç diziden öğrendiğim en önemli şey hiçbir şey 16. bölümün 45-50. dakikasına kadar çözümlenmiyor. 15 saat 45 dakikada çözümlenemeyen bu konu 5 dakika içinde çözülüyor, kısa bir toparlamaa, hooop dizi bitiyor* (bkz: two worlds apart)