#tüm jackie-brown entry'leri

bir filmi on defa izleyecek zamanı bulabiliyorsanız ya işsizsinizdir ya da psikolojik sorunlarınız vardır.
genelde kolektivist olmayan, bireyselci kişilik ve toplumlarda gözlemlenen bir olgu. bireyler toplumun değil, kişisel tatminleri için vardırlar. bu tür toplumlarda ya da kişilerde bireyler için milliyet, dini kimlik, vatan, şehitlik gibi kavramlar bir ifade etmez. ilişkiler bireysel amaç, karşılıklı tatmin ve mübadelenin gerçekleşmesi üzerine kuruludur (bkz: fuckbuddy). kişi tatmin olur veya ihtiyacı olanı alır ve ilişki tamamlanmış olur.
aynı müzik altyapısıyla dinleyenlerini yıllardır kerizleyen popçu.
yurtdışında basılan kitapların neredeyse tamamının “hard cover” versiyonu varken malesef türkiye’de bu seçenek yoktur. akademik anlamda da sadece hukuk ve tıp konularında ciltli kitaplar var; sosyal bilimler, mühendislik alanlarında ise çok az. ister akademik alanda, ister sıradan bir okuyucu olun, değer verdiğimiz kitapların 2 günde kenarlarının buruşması beni ciddi anlamda rahatsız ediyor.

bunun dışında onlarca baskı yapmış ve yine akademik alanda referans olma özelliği bulunan kitapların da hard cover’ları çıkmıyor. artık yayıncının mı, yoksa yazarın umursamazlığı mı bilmeyeceğim ama çeviri kitaplarda da durum aynı şekilde. buna iki örnek vermem gerekirse akademik camiada saygınlığını, güvenilirlik ve geçerliliğini kanıtlamış; stratejik insan kaynakları, yetenek yönetimi, performans yönetimi gibi konularda sayısız kitapları bulunan michael armstrong’un “armstrong’un stratejik insan kaynakları yönetimi” adlı türkçeye çevrilen kitabı ince kapaklı olarak basıldı. bir başka örnek yine işletme alanında en güvenilir kaynak olan tamer koçel hocanın 18.baskısı yapılan “işletme yöneticiliği” adlı eşsiz eseri yine ince kapaklı olarak piyasaya sürülmüştür.

akademik alanda kitap ihtiyacı olan bir öğrencinin ya da öğretim görevlisinin bir kitaba bakış açısı sıradan bir roman okuyucusundan çok daha farklıdır. bu alanda öğrenilen bilgilerin bireyin yaşam boyu öğrenme kavramı kapsamında öğrenecekleri bilgilere temel teşkil edeceğinden bu bilgiler ne kadar değerli ise, kitabın basımına da verilecek önem ve titizlik de aynı derecede olmalıdır.
sadece voleybola değil, sanata katkıları yadsınamaz derecede büyük, türkiye’nin sayılı kurumsal şirketlerinden biridir. yeri gelmişken bahsetmekte yarar var; borusan holding, tekfen holding, enka holding, işbankası, yapıkredi, akbank, doğuş grubu, anadolu grubu, enka, sabancı gibi kuruluşlar olmasa türkiye’de sanat ve sporun özgürce icra edilebileceğini düşünen varsa polyannacılık oynuyordur. bakın özgürce diyorum. zira bu kurumlarda spor ve sanatını icra eden hiç kimse yaptığı en ufak bir yanlışta çıkıp başbakandan, bakanlardan özür dilemez. zaten mümkün mertebe işini kusursuz yapmaya çalışır.
bahsedilen davranışları genelde kendisinden daha nitelikli ve eğitimli birisiyle karşılaşan aşağılık kompleksine sahip kişiler yapmaktadır. konuya müslümanlardan gireceğim. yazımın devamında neden müslümanları örnek verdiğini anlayacaksınız.

müslümanlar için en büyük sorun; birkaç yüzyıl önce kalkmış bir treni kaçırmış olmaktan ibaret. batı bu trene reformlarla, rönesansla güç verdi. bu tren batıyı dini kitapların önüne, hatta üstüne taşıdı ama bu sosyal evrimi İslam alemi idrak edemiyor. edemedikçe de kendi gibi düşünmeyen herkesi ve tabi batıyı da dinsizlikle itham ediyor.

adamların kilisede haftada bir yaptıkları ruhani bir eylem var (ben buna "fundamentals check" diyorum). birkaç saatliğine başka boyuta geçip sonra gerçek dünyaya dönerek son sürat treni işletmeye devam ediyorlar. bu tren öyle hızlı ilerliyor ki, müslümanlar için duracak, bekleyecek durumda değil.

müslümanlar cephesinde ise durum epey karışık. zira kendi trenlerini nasıl inşa edip harekete geçireceklerini, batı trenine hangi strateji ve bilgi birikimleriyle yetiştireceklerini bilmiyorlar. tabi bu, müslümanlarda onlar gibi düşünmeyen, yaşamayan, kısacası batı treninde yol alan tüm insanlara karşı bir aşağılık kompleksi ve eziklik yaratıyor. Bu ezikliği 2 türlü bastırmaya çalışıyorlar;

birincisi; bu trende kısa süreliğine seyahat ederek. nasıl mı? batının ürünlerine sahip olabilmek, onları taklit edebilmek, iphone, mercedes, avrupa seyahatleri, bir avrupa'lı gibi giyinerek onlara benzemeye çalışarak vs.. vs.. ikinicisi; ki insanlık için en tehlikeli olanı, agresiflik ve saldırganlıkla. üstelik dini kitaplarını bahane ederek.

işte eğitimsiz insanların da içine düştükleri durum yukarıda anlattığım müslümanlarla aynı. bu treni işletmesini bilen, trenle nereye, nasıl gideceğini bilen eğitimli ve donanımlı insanlara karşı sözde o treni nasıl kullanacaklarını biliyormuş gibi gözüken zavallılardır bu başlığın içeriğini oluşturanlar.
10 yıllık atatürk havalimanı çalışanı olarak bahsedilen kişi benimdir. isteyip de alamadığım hiçbir vize olmadı. birleşik krallık vizesini başvurduğumun ertesi günü, kanada vizesini ise 4 gün sonra almışlığım var. abd vizesini bahsetmiyorum bile. görevliyle aramızda geçen diyalog şuydu;

a: kaç gün kalacaksınız?
j: 15 gün
a: peki, iyi tatiller