#tüm gelgit entry'leri

kışın gitmeyi tavsiye etmiyorum. zira hava 10'da aydınlanıp, 3:30 gibi karardığından, pek bir şey anlamıyorsunuz gezdiğinizden. "offf çok gezdik, saat 11-12 olmuştur herhalde" dersiniz, saate bi bakarsınız ki daha 9 olmamıştır.

bu arada çok ama çok pahalıdır. hiç şakam yok gerçekten çok pahalı, tl'ye göre değil, euro ya da dolara göre düşünseniz de pahalı, çok ama çok pahalı... bir mekanda içmek istediğiniz en ucuz fıçı bira 10 eur'dan aşağı değil. sigara içen biri iseniz, yanınıza kalacağınız süre için yeterli sigara alın çünkü sigara her şeyden pahalı, yanlış hatırlamıyorsam marlboro light fiyatını markette 220 kron olarak görmüştüm, bu da aşağı yukarı 120 tl yapıyor arkadaşlar.

abartıyolar, illa ki ucuz yerleri vardır diye düşünmeyin, giderken yanınıza bol bol kuruyemiş, aburcubur bayatlamayacak ne varsa götürün. ya da "benim param var, buradan yemek mi taşıcam yahu" diye kendinize güveniyorsanız, kredi kart limitlerinize dikkat edin, bol bol nakit alın yanınıza...
denizden gelen rüzgarı çok pis üşütüyor bu şehrin. belki yazın görmek daha güzeldir bilemiyorum. ama kış günü bile olsa sokaklarında kaybolmak çok güzeldi.

not: marketlerde bira dışında alkollü içecek satılmıyor, alkol oranı da max: %3,5. alkollü içecekleri yalnızca systembolaget isimli tekel marketlerden edinebiliyorsunuz ki bunlar pazar tüm gün kapalı, cumartesi 15.00'da kapanıyor. hafta içi de tam emin olmamakla birlikte sanırım 19.00 kapanış saati.

açıkçası isveç dünyanın en özgür ülkeleri arasında sayılsa da, alkol konusundaki politikası çok faşist bence.
giden kime sorsam çok beğendiğini, mükemmel bir güzellik olduğunu dile getirip ekliyor; ama bir daha gitmem. yolunun kötü olmasından mütevellit edilen bu lafı her duyuşumda mutlu oluyorum. umarım o yolu hiç düzeltmezler de, insan eli ile bir yeri daha kirletmemiş oluruz.

en güzel görme zamanı eylül-ekim aylarıdır bu arada.
7'den 70'e herkesi acınası hallere düşürebilen bağımlılıktır. her ne kadar geçmişi çok geriye gitmese de, facebook, instagram gibi mecraları 60-65 yaşlarındaki kuşak da kullanmaktadır ve bu kuşaktan tutun, 10 yaşındaki sosyal medya döneminde doğup büyümüş çocuklara kadar ciddi ciddi hastalık haline gelen bir şeye dönüşmüştür.

anne babasını yoğunbakım ünitesine çekip facebooka yükleyen manyaklar mı dersiniz, bir yere gitmeyi, sadece instagramda paylaşacak ve like alacak olduğu için isteyen mi dersiniz, otu boku videoya çekip vlogger olmaya çalışan ergenler mi dersiniz?

sadece ülke olarak değil, dünya olarak tiksinç bir hal içindeyiz ve ben meteorun dünyaya çarpıp, insan denen doyumsuz canlının neslinin tükeneceği günü sabırsızlıkla bekliyorum.
öncelikle bir sözlük mü yoksa forum mu bunun netleştirilmesi gerek. hatalı açılan başlıklar, forum tarzıyla yazılan yazılar, tanım olmayan giriler... hatalı başlıklar düzeltilmiyor bile? sanki biri bu siteyi açıp öylece kendi haline bırakmış gibi, bilemedim...
biz boyun eğdiğimiz halde, devlete başkaldırıyı işleyen ve zeka parıltıları içeren dizi/filmler ne kadar hoşumuza gidiyor. misal v for vendetta, fight club... bence la casa de papel'i bu kadar sevmemizin büyük bir nedeni de adamların darphaneyi soyması, devletle dalga geçer gibi göz göre göre kendi paralarını basmaları...

--- spoiler ---
hani diyor ya profesor;
"avrupa birliği merkez bankası, defalarca karşılıksız para bastı ve bankalara verdi, adına da likidite enjeksiyonu dedi. ben de likidite enjeksiyonu yapıyorum, tek farkı parayı bankaya vermiyorum..." ne kadar doğru değil mi?
--- spoiler ---
4 şeritli bomboş otoyolda rahat rahat giderken, çalışma nedeniyle yol tek şeride düştüğünde, önünde kesinlikle bir tır olur.
adorenin kedi evlerinden aldık, ev ve işyeri yakınlarına da koyduk ki kış günü kedicikler bir nebze olsun soğuktan korunsun diye... evin otopark kısmına koyduğumuz kedi evini poşetle de bantladık ki yağmurda karda su alıp şişmesin dedik. içine bir minder, yanına da su ve mama koyduk işte... 4 yıldır aynı yerde oturuyoruz, daha önce hiç böyle bir eylem gerçekleştiren olmamıştı. her gün de düzenli olarak mama bırakıyoruz mama kabına...

bir sabah işe gitmeden mama bırakayım diye gittim, bir baktım, bir başkası daha mama kabı koymuş, ertesi sabah birilerinin akşam yemeğinden kalan tavukları koyduğunu gördüm derken bizim orası bildiğin sokak hayvanı köşesi olmuş. hayata dair küçük mutluluktan bahsediyoruz ama ben o manzarayı görünce çok mutlu oldum.

ama o mutluluğu çok gördüler, kedi evini çaldılar... evet çaldılar! biz her gün ısrarla mama bırakıyoruz, ısrarla mama kabını da alıyor bir ibnenin evladı, orospunun çocuğu... biz de ısrarla mama koymaya devam ediyoruz. ha ekstradan bol bol küfür de ediyoruz...