#tüm begemos entry'leri

Bozkırın bilgesinin ölüm yıldönümü bugün. Doğduğu, büyüdüğü coğrafyayı öyle mükemmel anlatır ki... Isık göl etrafında dolaşırsınız, çadırın içinde sobanın yanında masal dinlersiniz, bozkırda aşık olursunuz, yeri gelir at yeri gelir kurt gibi hissedirsiniz kendinizi.
Acıyı, sevgiyi, aşkı, özlemeyi, özgürlüğü, çocukluğu daha iyi anlatan bir yazar okumadım, okuyacağımı da zannetmiyorum.

Ölümünden bu yana her 10 Haziran'da yaptığım gibi cemile'yi okuyacam.
Haberi ilk okuduğumda şaka zannettim. Ama sağolsunlar bir yeri daha rezil ettiler.
Cennete asansörle inmek nedir? Bu neyin kafası!!!mersin cennet mağarasına asansör yapılması - begemos-gObY6
şükrü erbaş ın fevkalâdenin fevkinde şiiri.
"Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır ömür hanım?"
"Susmak yalnızlığın ana dilidir, ömür hanım, şiiridir."
Ordu belediyesi Ertuğrul Gazi diye Engin Altan Düzyatan'ın heykelini dikiyor. Ağlanacak halimize gülelim mi bilemedim ama çok mantıklı bir harekettir(!) Ülkede büyük bir kesim adamı Ertuğrul Gazi zannediyor. (Maalesef abartmıyorum şahit olmuşluğum var.)
Bu ülkenin en büyük problemleri duyarsızlık ile beraber duyar kasmaktır. Duyarsız olana söylenecek herhangi bir olumlu sıfat bulmak zor.
Duyar kasanlar genellikle sosyal platformlarda özellikle Twitter'da aktifler. Dertleri ne bunların demekten insan kendini alamıyor.meselenin özünü yakalamayan garip bir güruh bunlar.

Zenci mi siyahi mi meselesi? Şimdi bu ülkede zenci demek ırkçı bir söylem midir? Zenci derken bunu mu ifade etmiş oluruz. Ama siyahi derken doğrudan rengine vurgu yapıyorsun. Neden birinin rengi sizi alakadar etsin ki!
Diğer saçma bir duyar örneği. 'Tanrı deme günahtır.' Eee senden başka bunun günah olduğunu bilen var mı?

Bence büyük problem. Birçok toplumsal mevzuda görebilirsiniz bunu. Dünya görüşü zerre önemli değildir. Geçen kadına şiddet haberi...buram buram şerefsizlik kokan bir hareket var ortada ama hadsizin biri " kadının saçı görünüyor" yazmış. Eee derdin bu mu?

Kadın hakları, eşcinsellik, hayvan hakları, çevrecilik, çocuk istismarı, din, siyaset, insan hakları gibi mevzular duyarsız olan ile duyar kasan ahmaklar arasında çözüme ulaşamadan, tartışılmadan gündemden kaybolup gidiyor.
Nurullah ataç tarafından öykünmek fiili esas alınarak türetilmiş bir edebi terimdir. Leş gibi bir kelimedir. Edebi terminoloji olarak hikayeyi tercih ederim.

Bir de çocuğuna öykü ismi verenler var ki "kime öykündünüz?" diye sorasım geliyor.
Şükûfe nihal başar, edebiyattan ziyade kadın hakları konusunda verdiği mücadele ve kişiliği ile saygıyı hak eden kişilik.

Birçok şairin aşık olduğu kadın: Osman fahri aşkından intihar eder, yasak aşkı Faruk Nafiz Çamlıbel'de aradığını bulamaz, nazım hikmet ile Ahmet Kutsi tecer'in de peşinden çok dolandığı bilinir.

Şiirlerinde ve romanlarında özellikle Osman fahri ile Faruk nafiz'in izlerini bulmak mümkün. Ama ölene kadar sayıkladığı tek isim Osman fahri'dir.

Hiçbir kurgu ve eklemeye gerek kalmadan filmi yapılsa ne güzel olur. Aşk, dram, entrika, savaş, toplumsal meseleler ne ararsan var.
ibn fadlan 8. yy' da yaşamış din alimi, diplomat ve seyyah. İdil Bulgarlarının daveti üzerine dönemin halifesi tarafından İslamiyet'i tanıtmak, denetlemek maksadıyla 920-921 yıllarında bölgeye gönderilir. Bu göreve giderken tuttuğu notlar seyahatname adıyla yayımlanır. Bu seyahatname de verdiği bilgiler inanılmaz iyidir. Özellikle o dönem için Türklerin yaşayışı, inanışları, hayata bakışı hakkında birçok bilgiye ulaşılabiliyor.

Oğuzlar, Peçenekler, başkurtlar, Bulgarlar, Hazarlar ve Ruslar hakkında bilgi verir.

Kuzey ışıklarını görüp yaşadığı şaşkınlık, Rusların adetleri ve oğuzlar hakkında verdiği bilgiler dönem için en değerli kaynaktır. Okurken bolca eğlenip çokça şaşıracaksınız. Tavsiye edilir.

Ayrıca 13. Savaşçı filmine konu olmuştur. Antonia Banderas ibn fadlan'ı canlandırır.
Sümerlerin bira tanrıçası. İlk biranın kadın elinden çıktığını duyduktan beri içerken daha bir mutluyum.
Adamlar almışlar tableti önlerine bir de övgü dolu ilahi düzmüşler tanrıçaya. (Tarifle beraber)
"Ninkasi sensin toplayıcı fıçıdan süzülmüş bira döken"
Son yıllarda özellikle halk edebiyatında saha çalışmalarının öne çıktığı bir alan.

Halkın yüzyılların birikimine dayanarak ortaya çıkardığı özellikle doğadan yararlanması ile çok çok önemli bir alternatif tıp kaynağı. Günümüzün kimyasal ilaçlarının tek çare olarak görüldüğü ve yan etkilerinin büyüklüğü ortaya çıktıkça yıllardır 'kocakarı ilacı' olarak küçümsenen bu alan daha da güçlenecektir ve güçlenmelidir.

Belli bölgeler hakkında hazırlanan birçok teze ulaşılabiliyor. Bunların bazılarını denedim ve hepsinden olumlu sonuç aldım. Mesela kantaron çiçeğinden yaptığım yağ ile yaraların ne kadar hızlı kapanabileceğini bizzat tecrübe ettim ve yağı kullandırdığım herkeste aynı sonucu aldım.

Tabiki modern tıbbın yerini tutması mümkün değil ancak inanılmaz büyük bir alternatif ve doğayı tanımak ve doğru değerlendirmek açısından da müthiş önemli bir alan.