#tüm begemos entry'leri

Romanını okumadım, okumayı da düşünmüyorum ama dizisinden daha güzel olacağı kesin. Çünkü dizi bazı şeyler eksik kalmış hissi veriyor. Ama ne olursa olsun izlenmeyi fazlasıyla hak ediyor.
sarah gadon un gülüşünü izlemek bile tek başına yeterli bir sebep.
Tarsus'un Kapalıçarşısı diyebiliriz. Ama gözünüzde çok büyütmeye gerek yok. Ufak bir yerdir ama çok tatlıdır. Çok tatlı, hoşsohbet esnafı vardır. Özellikle işletmecilerinin birçoğunun kadınlar olması ayrı bir zerafet katar.

Yöresel el sanatlarını burada bulabilir, yöresel lezzetler tadabilirsiniz. Üzerine de 'tarsusi kahve' mis gibi gidiyor.
Mersin'in Tarsus ilçesinin girişinde bulunan kapı. Şehrin surları yıktırılınca geriye bir tek bu antik kapı kalıyor. Eski adı Deniz kapısı. Evliya Çelebi liman kapısı olarak ismini anar. Ama şu an denizin kokusunu bile duyamazsınız o derece uzaktır denize.

Büyük Roma komutanı ve imparatoru Marcus Antonius sevgilisi kleopatrayı bu kapıda karşılamıştır adı da burdan geliyor.

Kapının arka tarafında inanılmaz iyi bir şalgamcı vardır. Yıllarca ülkedeki yarışmada birinciliği kazanmış şalgam. Uzun zamandır gitmiyorum ama daha iyisini daha içmedim.
"bilirsek koruruz" sloganıyla kurulan Anadolu ve balkanlardaki "kültür varlığı" envanterini ortaya çıkarıp bir veritabanı oluşturmak için kurulmuş site. Değerli bi proje. Bir şehrin doğal, tarihi ve kültürel yerlerini harita üzerinden görüp bahsedilen yer hakkında kısa bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Sanırım daha başlangıç aşamasında eksikler var ama zamanla iyi bir boşluğu dolduracak gibi görünüyorlar.
Erzurum'da yapılacak şeyler beklentinize ve mevsimine göre değişir. Öncelikle tarih ile iç içe yaşayan bir şehir istiyorsanız orası Erzurum'dur. Gelişimi 1300' lerde durmuş bir şehir çıkar karşınıza. Kent merkezinde Yakutiye medresesi, çifte minareli medrese, Taşhan, üç kümbetler, Erzurum kalesi ve saat kulesi, tarihi Erzurum evleri inanılmaz bir seyirlik sunar. Bunların yanısıra tabyalar, Lala paşa cami, Abdurrahman Gazi türbesi neredeyse her köşe başı karşılaşacağınız kümbetler ayrı bir keyiftir.

Yemek konusunda inanılmaz fırsatlar sunar. Tabi vegan veya vejeteryan değilseniz. Çünkü etsiz sofranın bereketsiz sayıldığı bir coğrafyadasınız. Etin en lezzetlisini yiyeceğiniz yerdesiniz: Ayran aşı, cağ kebabı, kadayıf dolması, lor dolması, kete, dut ve incir çullaması, su böreği, çaşır turşusu vs vs

Doğa güzellikleri istiyorsanız zaten bakir kalmış bir coğrafyadan bahsediyoruz ve bozulmamış güzelliklere hayran kalırsınız: bunların en güzeli Narman ve tortum'dur zannımca.

Erzincan kapıda limonlu çay, sobada patates ve muhabbetin tadına doyum olmaz burada maalesef cinsiyet önemli. Erkek olmak Erzurum'da her zaman kolaylıktır.

Erzurum'un yaşlılarından inanılmaz hikayeler dinleyebilirsiniz: efsaneler, masallar, memoratlar, fıkralar özellikle fıkralar doğal komik diyebileceğiniz onlarca insana rast gelirsiniz. Naim hoca ve Teyo pehlivan'ı anmadan geçmek olmaz.

Daha bir sürü tarihi, doğal, kültürel şeyden bahsedilebilir ama yaşamak gerek erzurum'u. Kendine özgü müzikleri, dili ayrı bir şey.

Eee gerek var mı buna siz bilirsiniz.
Fırat ve Dicle nehirleri üzerinden bu nehirlerin birleştiği Basra körfezine kadar yapılan yolculuklarda kullanılan ilkel bir ulaşım aracıdır kelek. Kelekler küçükbaş hayvanların derilerinin şişirilmesi ile yapılan bir sal.

İnanılmaz bir macerayı kulağa fısıldıyor. Coğrafyanın güzelliğini düşününce bir de.. tarihin, doğal güzelliklerin en doğal, en sade haliyle gözler önüne serileceği bir macera

Direktör Ali Bey'in seyahat jurnali kitabında bu seyahat çok güzel bir şekilde anlatılıyor. Kıskançlık ve imrenme içerisinde okuduğum bir bölüm.
Direktör Ali bey tarafından yazılan Türk edebiyatının batılı anlamda ilk günlükleri. Bu metne günlük demek zor buna bir seyahatname diyebiliriz. Direktör Ali Bey düyun-u umumiye müfettişi olarak Siirt ve Diyarbakır bölgelerine teftişe gönderilir. Daha sonra kelekle seyahat ederek Bağdat'a geçer. Ordan İstanbul'a dönüş emrini aldıktan sonra hindistan'dan; Aden ve Kızıldenizi geçerek Süveyş kanalı üzerinden İstanbul'a gelir. Genel anlamda gittiği yerler hakkında tatmin edici uzun bilgiler vermez. Ancak bazı bölgelerin nüfus, gelenek, görenekleri, cenaze törenleri vs. Hakkında bilgi vermesi ilgi çekici olabiliyor.

Bence kitabın en güzel, en hoş, en dikkat çekici Diyarbakır'dan Bağdat'a kadar yaptığı yaptığı kelekle seyahattir.
Şahmeran ilginç yolculuğu olan bir söylence. Hindistan'tan başladığı yolculuk İran ve Mısır'a uğradıktan sonra Anadolu'ya gelir. Bu yolculukta önce isim sonra cinsiyet ve karakter değiştirir: Erkekken kadına, kötüyken iyiye, zalimken mazluma dönüşür.

Belden aşağısı yılan yukarısı insan olan bir yaratıktır Şahmeran. İslam mitolojisi açısından bakacak olursak insanın yarışı yılandır. Yani insan hem iyiliği hem de kötülüğü içinde saklar.

Soylencenin son noktası Tarsus'tur. Meydanında bir Şahmeran heykeli yakınında öldürüldüğü yerlerden biri olduğuna inanılan bir hamamı vardır. Tarsus halkının inancına göre kıyamet günü şahlarının öldürüldüğü öğrenecek yılanlar tarsusu basacaktır. Atasözü haline gelmiş olan "Adana selden, Ceyhan yelden, Tarsus yılandan gidecektir."

Camaltı resim sanatının da en önemli figürlerinden biridir. Ölmeye yüz tutmuş bu sanat dalı son yıllardaki çalışmalar ile yeniden diriltilmeye çalışılmaktadır.
Hani puslu havada önünüzü görmezsiniz de karşınızdaki şeylere anlamlar yüklemeye çalışırsınız ya işte Hasan Ali Toptaş da o puslu havada gördüklerini anlatmaya çalışıyor. Özellikle hayatın, yaşamanın, insanın kendi benliğinin ve sorgulayışının hikayesini anlatmaya çalışıyor bence. Ama bunu insanlık için değil kendi için yapan bir adam var. Her metninde kendini aramaya çalışan farklı bir Hasan Ali Toptaş var. Bunu yaparken de özellikle dilin imkanlarından yararlanışı göz kamaştırıcı.
Orhan Pamuk'un aşkı somutlaştırmaya çalıştığı romanı. Roman karakteri Kemal aşkı ararken ve sorgularken aslında kendine uzaktan bakıyor bunu yaparken de aşkın içselliğinden ziyade metalarla ilişkisi üzerinden değerlendiriyor. Metafetişizmin üst boyutlara vardığı enterasan bir proje roman. Romanın aklı var ama ruhu yok.