Abi oldum olası bir anda popüler olan her şeye kılım. ondan mıdır nedir benim hikayem de böyle başladı. o zamanlar üniversitede ilk yılım. Eee bolca vakit var tabi, öğrenci evinde kalan tüm arkadaşlarım dizilere sarmış durumda bende toplasan 2-3 dizi anca izliyorum. Neyse efendim bunlar sürekli bir diziden bahsedip duruyor. Sibel kekilli var olum bir izle diyorlar. Sibel ablamızın ününü bilmeyen yoktur da ben ne bileyim bu adamların bu diziyi bunun için izlediğini, daha açıp bakmadan zaten dizinin her sahnesini biliyor hale gelmiştim zaten. Aradan 1 - 2 yıl geçti gezi parkı zamanları yine vakit bol. Dizimag'in hit yaptığı bir dönem ve her dizinin yeni bölümünü, 1 bilemedin 2 gün sonra direkt izliyorsun. Yine başladı lanet muhabbet zaten soğumuşum iyice bir de üstüne bu diziyi izleyen kişi sayısı 5 ken olmuş 55, yine tüm bölümlere kulaktan duyma bir şekilde hakim olmuşum ama direniyorum izlemicem. birkaç yıl daha geçti hala izlemiyorum inatla, game of thrones muhabbetleri olan her ortamdan kaçıyorum. Vallahi bıktım, sosyal medyada capsler akıyor, görseller paylaşılıyor derken bir gün taksiye bindim. Ankara'yı bilenler bahsediceğim yerleri iyi bilir. Tunus caddesi'nden taksiye binmişim Atatürk Bulvarı üzerinden bahçeliye yolum maksimum 10 dakika. Ön kapıyı açıp oturdum. İyi akşamlar abi diye selam verip, gideceğimiz yeri söyledim. İşte hikaye burada başlıyor. taksici abi kontağı bir türlü çalıştırmıyor. Bir an acaba daldım da adresi söylemedim mi diye tekrar söyledim. Taksici abi 1 dakika kardeşim en heyecanlı yerindeyim. İşin acil değilse şu sahne bitsin öyle gidelim demez mi? Abi ne izliyorsun diye sormamla aldığım cevap beni yıktı. Geym off tıronz diye bir dizi var efsane, tüm durak izliyoruz vallahi sözünü duyunca durum oldum. Yerde ararken göte buldumun tersi neyse işte o oldu. Tam 10 dakikalık yol boyunca kulaktan duyduğum bilgiler ile diziyi bildiğimi ama izlemediğimi anlatmaktan dilimde tüy bitti. İşte o gün son noktayı koydum. Ya kafayı kırıp bu diziyi bir gün izleyeceğim ya da izleyene kadar hiç lafını etmeyeceğim. Bu arada dizinin final yapması ile allah'tan artık dilden dile dönmüyor muhabbet de rahatladım. Ama hala bir yerde ne zaman dizi muhabbeti geçse sevdiklerimi söyler sonra konunun Game of Thrones'a gelmesini bekler ve sessizliğe bürünürüm.
insan beyninin kazandığı şeyleri öne çıkarma algısı yüzünden zihinde oluşan büyük yanılma etkisidir. yaklaşık olarak 13-14 yıldır bazen 2 liralık bazen 200 liralık bahis oynamaktayım. Yeri geldi 2-3 bin lira kazandığım da oldu yeri geldi aylarca kazanamadığım da ama zihin hep o kazandığı dönemleri hatırlatarak büyük bir oyun oynuyor. İşte bu yüzden kumarın büyüğü küçüğü olmuyor. Sadece kazandığın anki etkisi unutulmuyor. Eğer çok paraya ihtiyacın olduğu bir an az da olsa tutturuyorsan işte o zaman sıçtın. Bu döngü içinde hep bir minnet duygusu yaşayıp bir sonraki sefere daha fazla para yatırıyorsun. Bahis yapan arkadaşlar şöyle bir düşünsün, bugüne kadar yatırdıkları ile aldıkları arasında 1 tl bile zarar varsa işte o zaman gerçek dünyaya hoş geldiniz.
Ha bu arada bugün 14.00 maçlarına da bahis yapmaya devam edeceğim. Siz beni bırakın kendinizi kurtarın.
mutlu olmalarıdır. dinleme alışkanlıklarının olmaması, fanatizm gibi özellikler de görülebilir.
reha muhtar'lar, mehmet ali erbil'ler, ibrahim tatlıses'ler derken malzemesi bol türk televizyon tarihinin en unutulmayan anlarıdır. benim için listenin bir numarasında hakan taşıyan'ın şebnem kısaparmak'ın kanal 7'deki programına sarhoş çıkması var. *

(bkz: hadi kafamıza göre bir şey yapalım)

o kilitler açılsın lütfen
gün içerisinde ofiste yaptığımız bohemin konusudur.

örneğin "çakmaktaşlar" olarak bilinen "taş devri" çizgi dizisi, 168 bölüm çekilmiş olmasına rağmen fred'in saçları beyazlamaz hatta wilma'da kırışıklık olmaz. bu da çocuklarda ister istemez yaşlanma algısının ihmal edilmesine neden olur.

peki kahramanları yaşlandırmıyoruz da ne mi yapıyoruz? tabii ki önce modelini geçiriyoruz, tüketiyoruz, eskitiyoruz ve kaldııp çöpe atıyoruz. dikkat buyurun bugünkü çocuklar taş devrini pokemon'u vs izlemiyor, kendilerine sunulan ve bilhassa yaşlandırılmayan kahramanları izliyorlar.

bu algının ebeveyn yönlendirimesi ile de birleştiği ve çocuklar üzerinden daha kaotik etkiye sahip olduğu kanısındayım. yaygın olan bu düşünceye göre çocuklar sadece büyümeye odaklatılır, büyüyeceksin gelişeceksin falan da sonra da yaşlanacaksın kısmısı anlatılmaz. (inanmayacaksın da bir gün öleceksin hiç denmez mesela)

bu bilinç kaybı hayatın koşuşturmacasıyla birleşince oldu mu sana kayıp nesil! bir şeyler yapıyoruz ediyoruz da nereye gidiyoruz neler ediyoruz onu da bilmiyoruz. sonra da "hayat bir damla geldi geçti nasıl oldu ben de anlamadım" diyoruz. ondan sonra bir sela okunuyor hadi bakalım, dört kolluda buluyoruz kendimizi!

velhasıl bu kadar kestirmeden hayat özeti anlamsız olmakla beraber çizgi kahramanları oluşturanların ayak oyunlarına gelmeyelim, biz kahramanımızı yaşlandıralım. yaşlandıralım ki onlardan öğrendiklerimizle beraber yaşlanalım.
(bkz: algı operasyonu)

decathlon'da satılan el kürekleri var kampçılar için. hah işte onlardan yanında taşıyacaksın bir tane. bu lafı edenin ağzına çat diye geçireceksin. pratik ve kolay.
Malum kar kış zamanları bir bere olabiliyor. Ne kulaklara vuran ayaz, ne kar ne rüzgar. Dipçik gibisin*.
"hanımların dikkatine!
overlok makinesi ayağınıza geldi.
halı, kilim, paspas, yolluk kenarına, halıfleks kenarına overlok yapılır.hemen teslim edilir."

(bkz: bu kalp seni unutur mu )
Sıfır ürün: 1000 tl
Benim sattığım: 500 tl
İlk mesaj : s. A güvercinle takas olur mu?