#tüm songlkaradeniz entry'leri

itiraf edeyim, itiraf edecek hiçbir şeyim yok. hiç mi olmaz? hiç yok cidden. 10 dakikadır düşünüyorum, bulamadım.
çok keyifliydi. daha geçenlerde çektim ilk otostopumu. kabak’tan bodrum’a dönmeye karar vermiştik arkadaşlarla sonra bindiğimiz araç marmaris kavşağına kadar bırakacağı için biz 4 arkadaş ikiye ayrılarak yolumuzu değiştirdik. o gün toplam üç araç değiştirdik. fakat sonuncu araçtan sonra günümüz tam bir cennete döndü açıkçası. kendimizi bir anda marmaris’te denizin ortasında lüks bir teknede keyif yaparken bulduk.
(bkz: otostopta binilen en lüks araç)
aganta burina burinata, mavi sürgün, uluç reis ve diğer birçok kitabın yazarı. zamanında sürgün edildiği bodrum'a olan aşkıyla bilinen yazardır.
13 ekim 1973'te hayatını kaybeden yazarın mezarı gümbet gönül tepesi'nde yer almaktadır.
muğla'nın bodrum ilçesine bağlı bir mahallesidir. kamp atmak için sakin ve güzel koyları vardır.
cadillac escalade.

13 sayısıyla ilginç bir bağlantım oldu hayatım boyunca. 13 ağustos günü otostop tecrübesi olan bir arkadaşımla ilk otostopumu çektim. kabak koyu'ndan bodrum'a gitme kararı almıştık 4 arkadaş. fakat sonrasında biz rota değişikliği yapmaya karar verdik ve ikiye ayrıldık. sonrasında marmaris'e doğru parmak kaldırdık. marmaris'e vardıktan sonra tekrar otostop çektik içmeler'e gitmek için. işte olanlar tam o anda oldu. beyaz bir cadillac durdu bizim için. tabi biz şok. ağzımdan istemsizce "a durdu" kelimesi döküldü ve koştuk araca doğru. neyse bindik tabi. bizi içmeler'e götürdü aracın sahibi. çok kafa bir abiydi. içmeler'e varınca kamp atmayı planladığımız ormanlık kısmı görünce "sizi burada bırakmam kurda kuşa yem olursunuz. marinada teknem var sizi orada misafir edeyim sabah yolunuza devam edersiniz." dedi. sonrası mı? sonrası cennet. denizin ortasında çilingir sofrası yaptık, günü batırdık ve harika bir insan tanıdık.
geçenlerde kamp yapmak için arkadaşlarımla gittiğim yer. kamp yapmak için harika bir yer fakat felaket bir rant dönüyor. özellikle şuaralar ormana kamp atmayı yasaklamışlar yangın bahanesiyle. öyle ki sırt çantasıyla likya yolunun geçtiği dağlık kısma kimse geçmesin diye türkçe bilmeyen herifin tekini dikmişler, sadece ingilizce konuşuyor. sanki Türkiye’de değilmişiz gibi. sinirlenip kavga ettik adamla doğal olarak. çünkü geçmemize izin vermediği kısım likya yolunun üzerinde. sadece likya yolunu yürüyecek olma ihtimalimizi bile göz ardı ediyorlardı. yasal olarak böyle bir hakları olmamasına rağmen. neyse sonrasında sahilde uyumaya karar verdik, ki bizim yaptığımızı yapan birçok insan vardı. iki geceyi sahilde geçirdik. manzara ve atmosfer inanılmaz güzeldi. tek sıkıntı gündüz o sıcakta kaçacak gölge arayıp durduk. çadır kuramıyor oluşumuz o açıdan büyük sıkıntı yarattı. ayrıca sabah sürüsüne bereket(!) bir ton arı vardı ve bizi fazlasıyla rahatsız etti.
bodrum'dan yola çıkıp sırt çantamla birlikte gittiğim yer. bodrum'lu olmama rağmen ilk kez gittim. ücretli kamp alanı dışında kamp kurmanın yasak olmasından dolayı azmak nehrinin kıyısındaki ağaçlara kurdum hamağımı ve mükemmel bir gece geçirdim. gerçekten harika bir yer.
sık sık yaparım. benimki biraz züğürt tesellisi. buzdolabını açıp içinden bir şey almamamla eşdeğer olan durumdur. bir parça teselli verir. orhan gencebay'dan "bir teselli ver" dinlemiş kadar teselli bulurum yani.
"platonik mi oo en sevdiğim, alırım bi dal." işte tam olarak iç sesim. ilişkiyi yaşamaktansa uzaktan bakmayı tercih ettim uzunca bir süre. neden mi? çünkü yanlış birine kapılıp kalbimin kırılma ihtimalinden öylesine korktum ki çevreme buzdan duvarlar örüp aşk denen illeti platonik yaşayarak atlatmaya çalışmıştım uzunca bir süre. lisede platonik olarak aşık olduğum çocuğu karşı olan hislerimi şiir yazma ilhamına çevirmiştim. 3 sene uzaktan sevdim. öylesi daha kolaydı benim için. o sebepten en sevdiğim aşk çeşididir.