#tüm jackie-brown entry'leri

iş hayatımdaki ilk mesleğimdi. inanılmaz asosyal ve egoist insanlardır şu bankacılar. özellikle kadın olanları. anamdan emdiğim sütü burnumdan getirdiler, ben de bastım istifayı
(bkz: yakari)
(bkz: şeker kız candy)
(bkz: voltran)
(bkz: ten ten)
(bkz: ghost busters)
(bkz: ninja kaplumbağlar)
(bkz: he-man)
(bkz: denver)
(bkz: ayı yogi)
(bkz: tom ve jerry)
(bkz: huckleberry finn)
(bkz: temel reis)
(bkz: garfield)
(bkz: mickey mouse)
(bkz: road runner)
(bkz: cupido)
(bkz: heidi)
(bkz: red kid)
(bkz: dedektif gadget)
(bkz: scooby doo)
(bkz: snoopy)
(bkz: ağaçkakan woody)
(bkz: şirinler)
(bkz: calimero)
(bkz: batman)
(bkz: spiderman)
(bkz: flintstones)
(bkz: jetgiller)
(bkz: casper)
(bkz: tsubasa)
(bkz: hanamichi)
(bkz: thunder cats)
(bkz: varyemez amca)
(bkz: gargoyles)
(bkz: karakanat)
(bkz: g.i. joe)
(bkz: afacan dennis)
(bkz: beverly hills)
(bkz: vikingler)
(bkz: richie rich)
(bkz: rambo)
(bkz: robocop)

biliyorum gençler, bu isimler sizlere bir şey ifade etmiyor.
ikamet ettiğim ilçenin belediyesinin klasik batı müziği orkestrasında keman çalıyorum
piyasaya yeni çıktığı zamanlarda bunların karşısına punk-rock tarzı müziğiyle the offspring adlı grup çıkmıştı. bilen bilir, 90’ların başlarında acidcilerle metalciler kapışması vardı. hiçbiri diğerinin müziğini dinlemez, birbirlerini her fırsatta itin götüne sokup çıkarırlardı. ama the prodigy ile the offspring’de böyle olmadı. herkes bu iki grubu da dinledi, sevdi.
sanırım 6-7 yaşlarındayım. annem ve ablamla birlikte baltalimanı’nda oturan anneanneme gidiyoruz. eminönü’nden bindiğimiz ikarus marka körüklü otobüs beşiktaş’a gelmişti. yan sıramızda bir hamile bayan oturuyordu. beşiktaşta binen yolculardan biri de yanına oturmuştu. bebek taraflarına henüz gelmiştik ki bir çığlık sesiyle beraber yumruklar, tekmeler havada uçuştu. o kalabalığın içinde lince uğrayan adamın cinsel organını dışarda gördüm. adam meğer teşhirciymiş. hamile kadına dalgayı çıkarır çıkarmaz linci yemişti. sonra otobüsten atmışlardı herifi. nasıl bir travma yarattıysa artık bende, tüm detaylarıyla hatırlıyorum.

edit: imla
şu an herhangi bir devlet yada vakıf okullarını geçtim; kemalist devrimin dahi yapamadığı bir şekilde ateist ve deist yetiştiren kurumlar haline gelen bu okulların kapatılmasını istemek gerizekalılık olur.
“vaterland nennt sich dert staat immer dann, wenn er sich anschicht, auf menschenmord auszugehen - devletler cinayet işleyeceği zaman kendilerine vatan adı verirler”

friedrich dürrenmantt (1961), büyük romulus, t.c. kültür bakanlığı yayınları, 3.baskı, sf.47
bugün instagram’da rastladığım paylaşım sonucu hayret ettiğim olay. uzakdoğu’da en az tüketilen şarap ve biranın hangi pazarlama stratejisiyle starbucks’larda satışa sunulduğunu merak ettim.

edit: link yenilendi