#tüm iwanttobreakfree entry'leri

Biz de Aleyna tilki'yi davet edelim dedirten durumdur.
Ne yazık ki sosyal medya fenomenleri, insanları güldürmek ve bu sayede daha fazla kitleye ulaşmak adına gerçekten saçma ve gereksiz işler yapmayı, laflar kullanmayı alışkanlık haline getirdiler. İşe yarıyor mu? Evet, yarıyor. Malesef ki işe yarıyor. şöyle kaliteli mizah görmeyeli baya uzun zaman oldu. Olsa da yesek...
Ana karakterleri Ash, Misty, brock, Profesör oak ve roket takımından (jessie-james-meowth) oluşan çizgi film pokemon unutmadığım çizgi filmler arasında. Hatta yeniden başladım ve 600 küsur bölümü izleyeceğim. Türkiye'de yalnızca 5 sezonu yayınlandı. Haberlere çıkan "çocuk, kendini pikaçu sanıp pencereden atladı" haberleri nedeniyle yasaklandı diğer Sezonlar. Neyse artık çocuk olmadığınıza göre, dünyayı yozlaşmaktan kurtarmak için bu çizgi filmi sonuna kadar izleyebilirsiniz...
rakıyı muhabbetle içenlerin ve genellikle muhabbeti uzun tutmayı sevenlerin tercih ettiği, uzun tutma amaçlanmasa da anasonun tadını ve kokusunu bir sonraki bardakta da almak adına yapılan, keyifli bir eylemdir. Rakının yanında çay içmek, kahvenin yanında su içmek gibidir. Hem ağzınızın tadını fabrika ayarlarına döndürür hem de destekli sütyen gibi muhabbeti dik tutar ve sizin için yer çekimine karşı daha fazla iş yapar.
Yenilebilen, Yüksek miktarda civa barındıran, çoğu insanı bu yüzden zehirleyen, bir deniz canlısıdır. en çok bilinen yemeği midye dolmasıdır. İçinde pirinç pilavı ve karabiber bulunur. Daha sivri görünen kısmından açılarak üzerine limon sıkma suretiyle yenir. Olsa da yesek...
Merhaba, üniversiteyi yeni kazanan çekirgeler. Vereceğim tavsiyeleri lütfen önemseyiniz.

Yılın ilk dersinde, üniversiteye kayıt olurken, sırada tanıştığınız (varsa) sınıf arkadaşınızla/arkadaşlarınızla yanyana oturmayın. Dönem uzun... insanları tanıyın.

Üniversiteye girince bir hevesle yüz kişi buluşup sosyalleşmeye çalışmayın. İnsanları birebirde tanımaya özen gösterin. Tabi ki sınıf etkinlikleri olacaktır. Bunları es geçin demiyorum ancak her gün yüz kişi bir şeyler yapmaya gerek yok. Fazla insan, çok baş ağrısı demek.

Derslerde kendi notlarınızı kendiniz tutmaya çalışın. Bu illa gidin, en öne oturun, hocanın ağzından çıkan her şeyi not edin demek değil tabi ki. Birlik ve beraberliğe ihtiyacınız olan vize, final haftalarında sizi güvende ve "kuru" hissettirir.

Çok sevgili çalışkan arkadaşlarım... sıradaki önerim size gelsin. Lütfen notlarınızı herkesle paylaşmayın. Gizliliğe önem verin. Mümkünse çalışkan olduğunuzu da gizleyin ki vize-final haftalarında bana konuyu anlatmadın diye hiç de muhabbetinizin olmadığı birinden trip yemeyin. Yakın arkadaşlarınızla bile çok uzun çalışmalar yapmayın. Çok bencil de olmayın. Ha son tavsiye; nolur kimseye yalan söylemeyin. Notunuz varsa vardır, yoksa yoktur. Dürüstçe ve kibar bir şekilde reddettikten sonra kimse kimseye "ödevi neden yaptın!" , "sınava neden çalıştın!" , "derste neden not tuttun!" Diye bir serzenişte bulunamaz.

Çok sevgili çapkın arkadaşlar... Eğer kazandığınız üniversite küçük bir yerleşke ise adımlarınızı dikkatli atın. Yoksa bırakın okuduğunuz bölümü, bütün fakültelerin ayaklı gazetelerinde ana sayfa haberi olursunuz.

Üniversiteyi çok rahat bulan arkadaşlar olacaklardır ancak. Altın küpe şimdi geliyor: herkes branşı ile ilgili donanımını güzel oluştursun. En az 4 sertifika almaya gayret edin. Girişimcilik kurslarına katılın. Gönüllü Hayır işlerine koşun. Ağaç dikin. Geleceğe dair yere basan planlarınız da olsun (a planı, b planı mutlaka olsun) ki İşsizlik, bu mutlu üniversite yıllarınızın ardından sizi bunalıma sokmasın.

Hepinize başarılar diliyorum...
Beni çıldırtan durumdur. Hala pokemon go oynuyorum ve güncellemeleri takip etmek zorunda kalıyorum. Yeni apk geldi indir... tekrar kur oyunu... bazen pokemonları da göremiyorum. uygulamamız olsa da saçma sapan pürüzler yaşamasak, keyifli keyifli oynasak oyunumuzu.
Tabi ki sıralayamam, hepsi aynı seviyede benim için. Ancak ilk beşe girenler şöyle:
sevgili kokusu, kahve kokusu, yağmurda ıslanmış toprak kokusu, vanilya kokusu, yeni alınmış kitap kokusu...
çalışan kişinin, çalıştığı oluşumdan, kendi iradesi ile ayrılması durumudur. Kişi, çalıştığı kuruma bir dilekçe ile işten ayrılacağını bildirmelidir. Bu hamle bazı iş verenlerin hoşuna gitmez; iş verenler bu isteğinizi kimi zaman "sen istifa edemezsin. Ben seni kovarım!!!" şeklinde karşılayabilir. Kovarlarsa tabi daha iyi olur. Çünkü karşılığında kıdem tazminatı alınır; işsizlik maaşı alınır... yeni bir iş bulana kadar ise sizi ayakta tutar. Ancak bildiğim kadarıyla, iş veren - yaptığınız sözleşmede de yazdığı gibi - zam oranlarını kanuna uygun yapmazsa; çalışanın sigortası geç ve eksik bildirilmişse; çalışan kişinin haberi olmadan sigortada giriş veya çıkış yapıldıysa istifa etmeniz durumunda yine de tazminat alma hakkına sahip olabiliyorsunuz. Bunlar tabi ki istisnai durumlar. Olmaması gereken ancak iş verenlerin keselerine yarayacak, minik minik çakallıklar, haylazlıklar, yaramazlıklar...
işsizlik yok iş beğenmiyorlar diyen yetkililerimiz şu an bunu okuyorlarsa, lütfen kanuna uygun bir şekilde çalışanına değer vermeyen ve sırf cepleri biraz daha kabarsın diye emek hırsızlığı yapan iş verenlere yaptırımlarını artırmalarını rica edeceğim...
Not: iş tabi ki yetkililerde bitmiyor. Çalışan arkadaşlarım! Lütfen sizler de bilinçlenin. Haklarınızı öğrenin ve emeğinizi sömüren kurumlarda çalışmayı her şekilde reddedin. İş verenler, çalışan bulamayınca şartları iyileştirmek durumunda kalacaklardır.
mide bulandırıcı bir eylemdir. Sevgilicilik oynarken birkaç kere başıma gelmedi de değil. acıtan bir durumdur. hiçbir şekilde affı olmaması gerektiğini düşünüyorum.