#tüm iwanttobreakfree entry'leri

şu anda yapmakta olduğum aktivitedir.

sen kalk 4 yıllık üniversite bitir ancak kendi mesleğini yapma... yapama... sorun bizde mi yoksa eğitim sisteminde mi çok yorum yapmayacağım. Ancak bu durum hem mesleki tükenmeye neden oluyor hem de okuduğunuz üniversite yıllarınıza acıyorsunuz. Üniversite yıllarınıza acıyorsunuz derken asla üniversite okumaktan pişman olduğumu ima etmiyorum. Ancak eğer bilseydim üniversite bittikten sonra dadılık yapacağımı, okul öncesi ile ilgili bir bölüm okur ekmeğime bakardım.

Bir insan hangi meslekte uzman ise o işi yapması gerektiğini düşünüyorum. Mesleğin statüsü, olanakları çok önemsenmemelidir. Zira yarın ne olacağını bilemediğimiz ve uzun vadede gelecek planları yapmaya korktuğumuz ülkemizde bir gün postacı alımı artabilir, maaşları iyileştirilebilir. Ayrıca mesleği küçümsemiyorum. yalnızca postacı alımları çok değil diye bu örneği verdim.
Ayrıca (bkz: işsizlik yok iş beğenmiyorlar)
Sadece tarihi objelerin saklandığı, korunduğu şeklinde bir yanılgıya sahip olduğumuz, İstanbul ili içindeki yapılardır.

Bir müze yalnızca tarihi objeleri sergilemez. bilim ve sanat eserlerinin sergilendiği ve korunduğu binalar da sergi olarak adlandırılır. Bu bilgiye dayanak olarak, 2004 yılında açılmış, İstanbul sınırları içerisinde bir müze vardır ki muhteşem sergileri, çeşitli ve süreli aktiviteleri, içinde barındırdığı kütüphanesi, uyguladıkları eğitim programları, sinema gösterimleri ile çoklu bir sosyal platform niteliğindedir. istanbul modern sanatlar müzesi...

pazartesi günleri dışında her gün açık olan oluşum, Perşembe günleri hariç sabah 10'dan akşam 6'ya kadar, Perşembeleri ise yine sabah 10'dan akşam 8'e kadar açık. Giriş ücretleri çok uygun ve ulaşım da çok kolay.

Mutlaka görmeyi istediğim yerlerden biri. Sanatsal yaratıcılığı kitlelere ulaştırmayı amaçlayan müze, ziyaretçilerine kendi sanat eserlerini oluşturabilmeleri için bir alan bile ayırmış. Kalbimi fethettiniz istanbul modern sanat!
admin kişisinin, üye kişisine "bak şimdi şurdan dümdüz git." deme şeklidir. Aniden gelişmesi nedeniyle üye kişisinde bir şok yaratır. Bu olaya bazı üyeler "elim kırılsaydı da yazmasaydım; dilim sürçseydi de söylemeseydim!" şeklinde tepki verirken bazı üyeler ise "adamlar neler yapıyor da banlanmıyor! Beni niye banladınız şimdi!" şeklinde serzenişte bulunur. Hatta ve hatta banlanan şahıs grubu kötüleyebilir, paralel gruplar kurabilir, bu gruplarda aktifleşebilir veya yöneticilik alabilir. Grupta kalan üyelerin, banlanan üyeye söylediği meşhur bir laf bile vardır:
"Noldu yeaa foton gitti..."
Ek kağıda ismini yazmadığı takdirde hayatındaki en büyük pişmanlığı yaşayan insandır. Ayrıca sınavda ek kağıt isteyenleri karalayanları hiç anlamamışımdır. Adamın tek kağıda sığmayacak bilgisi var iyi de sana neeeeee!!!
'üşüdüysen dolarlarımı yakayım' diyerek sevgisini gösteren, adam gibi mafya kişisidir.
çok fazla bilinen, 52'lik (jokersiz) kart destesiyle ve 4 kişiyle oynanan bir oyundur. Genellikle 9 ya da 11 el oynanır. oyunda amaç; en az ceza ile oyunu bitirmektir. Kart üstüne kart açmalı, piştili kartları arkadaşına ötelemelidir. Çok eğlencelidir.
Bu işe hiç girmeyeyim dediğim ancak kendime engel olamadığım başlık olur kendileri. Emniyet kemerlerinizi bağlayın, koltuklarınızı dik konuma getirin, başlıyorum:

Öncelikle doğru iletişim kurun. Siz arkadaşça yaklaşıyorken, bu adam bana yazıyor izlenimini vermeyin. Aynı şekilde karşıdaki insana yükseldiğinizde de arkadaş izlenimini vermeyin. Sonrasında kafaları yiyoruz kadınlar olarak. Siz de bize Kezban, rahat, geniş gibi sıfatları yapıştırarak eğleniyorsunuz. Yapmayın...

'İletişim benim için çok önemli yeaaaaa' deyip susmayın. Arkadaşım hem konuşmanın, sohbet etmenin, paylaşımın doğru bir davranış olduğunu savunuyorsun hem de karşıma geçip 'ben böyleyim ya. Unutuyorum. Konu açılınca da susmuyorum.' diyip bize paslıyorsunuz ihaleyi. İki kelam edin. Yapmayın...

Çok fazla el-kol, temas muhabbetine girmeyin. Ha evet olur da 7 8 yıllık bir arkadaşlıkla kendinizi kanıtlarsınız o ayrı... Ancak kiminin niyeti iyi, kiminin niyeti kötüdür. Bunu bilemeyiz. Bizi kendinizden uzaklaştırmayın. Yapmayın...

Kadın deyip küçümsemeyin. Annelerinizi düşünün, kardeşlerinizi düşünün... evde bir sürü ayrıntılı işin üstesinden gelebildiklerine, zaman hesabı yaptıklarına, tamamlayıcı olduklarına, anaç duygularına şahit oluyorsunuz... evet. Biz kadınlar böyle varlıklarız. Hayatınızda etkimizin olmadığını düşünerek ya da basit ve kolay dokunuşlar yaptığımızı savunarak olmaz bu iş. Kadınları önemseyin. Yapın...

Dipnot: yazdıklarım kişiseldir. bizzat kendi hayat tecrübelerimden çıkardığım genellemelerdir. Lütfen bu özellikleri barındırmıyorsanız üzerinize alınmayınız.
bana yapıldığında çok da önemsemediğim bir eylemdir. kişisel saygı, hoşgörü tabi ki önemli bunu kabul ediyorum ancak sevgilinin telefonunu karıştırmak da sana duyulan saygının seviyesini belirleyebilir. Kişisel olarak baktığımda ben, aldatıldığımı bu eylem sayesinde öğrendim. Onun dışında bazı sevgililerimin (ex) yüzüme "seviyorum, ölüyorum' diyip arkamdan 'ya ne salak kız hemen inanıyor' tavırlarına da şahit oldum. Şimdi iki yüzlü tavırlar takınılmıyor değil ilişkide. Arada iletişim problemi varsa; karşıdaki insan hayatındaki gelişmeleri size aktarmıyor da siz başka kişilerden, başka şekillerde öğreniyorsanız; eskiden olmuş bir olayı olandan farklı bir biçimde anlatıp anlatmadığını merak ediyorsanız sizi bu eylemden başka bir eylem daha kısa zamanda çözüme götürmez. Düşüncem şu yönde; ara ara ufak haylazlıklar yapılabilir ilişkide. Sürekli oluyorsa o konuda bir uzmana danışılmasını tavsiye edebilirim...
benden uzak durması gereken sevgili modelidir. gezerim, kamp yapmayı severim, deli gibi yürümekten zevk alırım ve zevk aldığım bu aktivitelerden vazgeçmem. Vezgeçmediğim bu aktiviteleri yaparken eğer varsa o dönemde yanımda sevgilimin olmasını tercih ederim. Sevgilim ise bunlara ayak uyduramayacaksa yine sorun yapmam; kendim gezmeye devam ederim... Ancak bu karşı taraf için büyük sıkıntı olabilir. Bu yüzden bu konuda uyumlu olmak en iyisi diye düşünüyorum nacizane...