#tüm golatamayanronaldo entry'leri

Sıklıkla karıştırılan iki tür insan vardır. Birincisi; gezmek için çok paraya ihtiyaç olmadığının farkına varan, yola çıkmamak için 'az paranın' bir bahane olamayacağını idrak etmiş gezgindir. Az parayla gezer. Restaurant'da yemez de marketten malzeme alır ve ekme arası yapar. Otelde kalmaz da hostelde kalır, o da olmazsa couchsurfing vb yapar. Parası biterse yoldayken çalışır, parasını kazanır sonra yine gezer. bu güzeldir değerlidir. Ama bunun adı 'parasız gezmek' değildir. bu bir 'az parayla da gezmek mümkündür' örneğidir. Takdir edilecek bir gezgin türüdür. İkincisi; hippi tipler vardır. Bunlar genelde tembeldir, çalışmayı pek sevmezler, ya hiç para kazanmazlar, ya da az emek verdikleri için az para kazanırlar. Yani; doğduğu şehirde yaşasa muhtemelen yine 5 parasız kalacak kişilerdir. Bu tipler de her insan gibi gezer. Gezmek ister. Gezmek haklarıdır da. ama bunların yaptığı 'gezginlik/seyyahlık' değildir. az emek ve daha az çalışmayla karnını nerde doğuracaksa oraya gitmektir. hareket halinde olmakla gezmek farklı şeylerdir. Birinci tür, ikinci türden daha iyidir, veya daha kötüdür diye birşey diyemiz. Kişiden kişiye değişir. ancak ikisi farklı tip insanlardır ve karıştırılmamalıdır. Vesselam; yolda para kazanıp gezmek vardır, az parayla gezmek vardır, hesaplı gezmek vardır ama 'parasız gezmek' diye birşey yoktur. illa varsa bahsettiğim ikinci türdeki kişileri gezgin olarak karıştırdığınız içindir.
Dünya'nın en yüksek zirvesi. En yüksek diyince belki yeterince hakkını vermiş olmayız. Şöyle diyelim efendim; 8km. Evet, deniz seviyesinden 8KM gökyüzüne doğru sadece kendi gücünüzle tırmandığınızı düşünün. İşte Everest budur. Burası dünyadaki gerçek gezginlerinin hayalini süsleyen en son destinasyondur. Şöyle ki; kendi ülkendeki şehirleri gezersin, yetmez, komşu ülkeye gidersin, yetmez. Bir sonrakine, o da kesmez, bulunduğun kıtadaki tüm ülkelere gidersin ama birşeyler hala eksiktir. Maddi imkansızlıklardan zorunlu aralar verilse de, ilk fırsatında ülkenin bulunduğu kıta dışına seyahat etmek tek amacındır, ve diğer tüm kıtalara. En son dünya turu yaparsın tamamlarsın. Ama yetmez; Bazı şeyleri not alırsın; Güney Amerika turu yaparken amacın en alta kadar inip Antartika'ya dünyanın en uç nokasına ayak basmaktır. Patagonya'da uyumaktır. Kuzey Amerika'da route 66 yapmak, Kuzey Avrupa'da kuzey ışıkları altında kamp atmak. Asya'da tirans-siberia treni, baykal gölünde yüzmek, en derin yer olduğunu düşünerek. Bu ve diğer herşeyi yapınca gözler bir tek yere çevrilir. O'na! Dağcı olsun olmasın, her gerçek gezgin mutlaka bir gün Everest'e çıkma hayalini taşır. Taşımıyorsa ya gerçek anlamda bir gezgin olamamıştır, ya da henüz Everest'i yeterince tanımıyordur. Everest'e çıkanlara 'neden?' diye sorulduğunda herkesin ortak bir cavabı vardır. 'Everest? Because it's there'. 'Dünya insanlık tarihi boyunca milyarlarca insan geldi geçti hiçbirisi benim şuan bulunduğum bu yükseklikten daha yükseğe çıkamadı, başardım' diyebilme çabasıdır. Kimisine göre saçmadır, kimisine göre sonsuz huzurun doruk doktası. Buradaki mesele, sadece en yükseğe çıkma meselesi değildir. İnsan oğlunun kendini sokabileceği en zor ve en çetin doğa şartlarına gönüllü olarak girmek ve mücadele etmektir. Bu öyle bir adrenalindir ki, 15 dakika sonra ölebilirim düşüncesiyle yaşamaktır. Nitekim 200'den fazla insan Everest'e tırmanırken ölmüştür. En ilginç yanı da öldünüz diye kimse 1 dakika durup yasınızı tutmaz, dönüp bakmaz. çünkü öyle çetin, öyle zor doğa şartları altında olursunuz ki, inanılmaz bir soğuk, kar fırtınası ve oksijen eksikliği. Yani, everest'te ölürseniz everest'te kalırsınız. Kimse cesedinizi taşımaz, daha doğrusu isteseler bile taşıyamazlar. Nitekim zirveye çıkan bir çok yolun etrafında cesetleri donmuş şekilde görmeniz mümkündür. Yaz aylarında havanın 'nispeten' iyi olduğu günlerde bu cesetler zaman zaman kar yüzüne çıkar. Zirvede 4 dakikadan fazla kalamazsınız. Bu hem dönüş planınıza bağlı kalmanız için önemlidir, hem de arkadan gelen diğer onlarca kişinin hayatını tehlikeye atmamamanız için hayatidir. Zirvede fazladan kalacağınız her saniye sizin ve arkanızda bekleyenlerin ölüme doğru yaklaştığı bir andır. Bu kadar laf yeter bize görsel ver diyenler varsa, entry ile aynı ismi taşıyan 'Everest' filmini şiddetle izlemesini öneririm. Filmde geçen tüm olaylar da gerçek bir everest tırmanışında yaşanmış gerçek olaylardır.
Kendisi düzgün çocuktur, sıfırdan 250/300 bin aktif kullanıcı bir grup oluşturmak her babayiğidin harcı değildir. Buna rağmen kendisinde bir havalanma, g.t kalkması gibi olumsuz özellikler olmamıştır. Eskisi gibi alçak gönüllü ve arkadaşça hayatına devam etmektedir. İşi ticarete döktü, para kazanıyor gibi eleştiriler yersizdir. Adam kimseden zorla para toplayıp zorla etkinliklere katılmasını istemiyor. Organizasyon kısmında bir emeği varsa, hakkıdır, 3-5 bir şey adama da kalır tabi ki. Bestami'nin esas dikkat etmesi gereken şey çevresindeki yancılardır. Adamın 300 bin kişilik çevresini kullanmak yani daha açık yazarsak, Bestami adını kullanarak kendine işlerine rant sağlamak, nemalanmak isteyen tipler son 1-2 senedir çoğalmıştır. Bestami bu tiplerin aslında gerçek bir arkadaş olmadığının, çıkar ilişkisi için ona şirin gözükmeye çalıştığının farkına varırsa, bu tipleri etrafından temizlerse ya da en azından yancıların etkinlik, aktivite yaparken kendi adını kullanmasına izin vermezse iyi yapar. Yoksa, yancıların her olumsuz ve gıcık tavrının sorumlusu gibi bu adama karşı eleştiri ve olumsuz düşünceler çoğalır. Bunlar kimdir? onu kendi bilir, ben gol atamayan Ronaldo'yum, her şeyi bilmem.
Tembelliğe alışık toplumlarda bu olur. İşin özünde bu hak edilmeden kazanılan birşeyle hava atmaktır. Neyi hak etmedik yahu ne oluyor diye düşünüyorsan, ırkını hak etmedin kardeşim. Yani Türk'sen Türk olmak için bir emek, bir çaba, bir gayret verdin mi? vermedin. Şansına baban, annen Türk çıktı, Türk oldun. Bu kürt, ermeni vb. hepsi için de aynen geçerlidir. Alın teri dökerek, emek vererek yani hak ederek kazandığı bir özelliği olmayan insanlar (eğitim, bilgi, beceri, kalite) miras kalan özellikleriyle ön plana çıkar, çıkmak zorundadır. Türkiye'deki ırkçılık (ki aslında çok da yoktur, ama vardır) bu yüzdendir. Bunun çözümü uzun vadeli olur ama basittir. E ile başlar m ile biter. Nedir deme, hazıra konma. Düşün taşın sen bul. Ben gol atamayan ronaldo'yum. hazıra kondurtmam.
alkollü içkilere gelen vergi zamları düşünülürse, yakın gelecekte her T.C. vatandaşının uzmanlaşacağı bir alan. Şimdiden kurs açan köşeyi döner. Tadı nasıldır? Yapana, malzemelerine (tahil kullanıldı mı, malt özüyle mi? hangi tür vb.) göre değişir, ama baya güzel sonuçlar almak, yani içene ''woww çok iyi'' dedirtmek zor değildir. Şimdi içtahlanıp hadi yapalım da akşama içelim diyen varsa, sakin olsun. Sütlü kahve yapmıyoruz. Yapım işlemi aslında kolay ancak biranın olması için ortalama 2,5/3 haftalık bekleme süreci var. Yasal bir uyarı; evde bira yapmak kanun önünde serbest her T.C. vatandaşı izin almadan yapabilir, ama satamaz! Sattığın an devlet baba senden hesap sorabilir. Ben demiyorum, kanun diyor. Ben olsam demezdim, ben gol atamayan ronaldo'yum, demem.
Özgün bir gezgin. 3 gün boyunca tek başına yürüyerek Gobi Çölü’nü geçmeyi başarmış, Dünya'daki sayılı kişilerden, muhtemelen bunu başarmış ilk Türk. Gobi çölünü bilmeyenler için şöyle açıklayayım (biz de boş değiliz yani :P) Kum, ama öyle böyle değil, sadece kum. Sırf kum olması yetmiyormuş gibi bir de ince kum. Basınca 30cm ayağın gömülebilir. Bir de rüzgarları düşün, ağzın burnun kum. Bir de yakıcı güneşi, 3 saat yürüsen suratının rengi değişir. Geceleride bi o kadar soğuk olabilir. Ayrıca çöl dediysek, dümdüz bir kumluk alan gelmesin aklına. baya bildiğin dağlar var. dağa çıkar gibi 500 metre tırmanıyorsun, iniyorsun. Tırmanıyorsun derken, tutunabileceğin bir yer de yok. Kum. basıyorsun, batıyorsun. Biraz dinleneyim diye oturuyorsun, batıyorsun. Vesselam, iyi iş güzel iş başarmıştır kendisi, gezgin olmanın hakkını vermiştir. Olumsuz yönleri yok mudur, vardır elbet, ama ben yazmam. Ben gol atamayan Rolando'yum, eleştirmem.
Diksiyonu bozuk, kullandığı kamera ve çekimlerin kalitesi vasat, özgün bir içeriği yok, bir şehirde görülmesi gereken heryeri de gösterdiğini anlattığını düşünmüyorum, eh adamda bi manken tipi veya kızları çekecek özel bir durum da yok ama gel gör ki Türkiye'nin en çok takip edilen gezginlerinden, an itibariyle 200bin küsür takipçisi var. Kitap yazıp paranın a. koyduğu gezginler arasında sıkça konuşulan bir dedikodu. Hiç mi olumlu tarafı yok, vardır elbet ama ben yazmam. Ben gol atamayan Ronaldo'yum, eleştiririm.