#tüm gezemeyengillerden entry'leri

Gelecek planlarımı değiştirmeme sebep olan haber. Nasıl keyifliyim nasıl mutluyum ^^
yurtdışında yaşayan bir arkadaşımın arkadaşı 2 3 günlüğüne istanbula gelecekti. arkadaşım da bana yardımcı olup olamayacağımı sorunca elimden geleni yaparım dedim. Adamla whatsapp üzerinden iki üç muhabbet ettik ama kısıtlı. Velhasıl havaalanında karşıladım, oteline gitmesine yardımcı oldum. Sonra eminönü taraflarını görmek isteyince de önce balık ekmek yedirdim, sonra da karaköyde bir kahve içirdim kendilerine. Muhabbet koyulaşınca, ortam samimileşmeye başlayınca şunları söyledi, “ben türkiyede kadınlar hep çarşaf giyiyor zannediyordum. ama sen çarşaf giymiyorsun -ki ben kapalıyım- kadınlar istedikleri gibi gezebiliyorlar ve arapça konuşmuyorsunuz. daha önce suudi arabistana da gittim ama burası çok farklı.”
Deve falan demedi ama duyduklarım da beni rahatsız etmeye yetti tabi.
Bir tanesiyle de caribouda tanışmış, güzel güzel sohbet ediyorduk ki bir anda “saat geç oldu, kocan kızmasın?” dediydi. 🤦🏻‍♀️
insanların yapma dediği herşeyi yapmaktan (yanlış olduğunu bilsem dahi) inanılmaz keyif alıyorum. gezmeye de böyle başladıydım zaten.
Hemşirelik okumak. Yetmezmiş gibi bir de 2 yıldır bilfiil çalışıyor olmak. Ne zaman meslek konusu açılsa bir yerlerde hep “şimdiki aklım olsa 3saniye düşünmezdim hemşireliği” cümleyi dökülüyor ağzımdan. Bunu kendime nasıl yaptığım dediğim tek şey meslek seçimim herhalde.
Bir türlü başaramadığım şey. Sanırım annem otostop kavramını ASLA kabul etmeyecek. Konu hemen “insan gibi biletini al, nereye gideceksen git”e geliyo yıllardır.
Yine bir yaz saat gece iki, samsundayım, orda da 11 12den sonra minibüs kalkmaz ilçelere. Ben tabi kaç zamandır görmediğim arkadaşlarımla buluşunca saatin nasıl geçtiğini anlayamadım. Minibüs yok, otobüs ara ki bulasın. Otostop çekeyim dedim. 10 dakika beklemeden tatlı bir amca aldı arabasına. Kafamda yol üstünde arabadan inip köye kadar (dedemgilin evine) yürümek vardı. Amca dedemin 30 yıllık camii arkadaşı çıktı. Evin önüne kadar bıraktı arabayla sağolsun. Ertesi gün sabah namazında da dedeme anlatmış senin torunu ben getirdim gece diye.
Çocukluğumun geçtiği müthiş şehir. Her gittiğimde cumhuriyet meydanının biraz ilerisindeki simitçiden simidimi alır, rus pazarının (tabi eski adı rus pazarıydı. şimdi yabancılar çarşısı mı ne olmuş) arkasına geçer, denize karşı keyifle yerim. Sahilinde boydan boya bisiklet sürmenin keyfi paha biçilemez. He bi de pidesi var. Samsun pidesi dünyanın en güzel şeylerinden biri değilse, ben de bişey bilmiyorum arkadaşlar
Hadi burayı da bi gezeyim diye hiç bilmeden gittiğim ilk şehirlerden biri herhalde. Kampüs etrafındaki mekanlar çok tatlı, her yer öğrenci kaynıyor. İnsanları çok samimi. Aynı yerde hiç bitmeyen bi trafik var. Bi de ne zaman gitsem inşaat var, hep yolun kenarında köşesinde bir yeri kapatmışlar. Çok güzel bi kamp alanı varmış orda, döndükten sonra öğrendim orada okuyan bi arkadaştan. Gerçi biliyor olsam da çok fark etmezdi, keza kamp hazırlığıyla gitmemiştim. Bir daha gidersem o kamp alanını da bir gözden geçireceğim ama mutlaka.
Hiç bilmediğim bi şehre gidip kafama göre gezdiğim ilk an. Yol iz bilmeden canın nasıl istiyosa öyle gezip dolaşıyosun ya, heh işte tam o an.
Keşfettiğimden beri deli gibi kullanıyorum. İstanbul gibi bi şehirde yaşayınca sürekli bir yerlere geç kalmamak imkansızlaşıyor tabi. Taksicilerle yıllardır yaşadığım sıkıntılardan dolayı alternatif yollar arıyordum. Uberle tanıştığımdan beri kafam rahat. Hiç saygısız, kötü bir sürücüyle karşılaşmadım. Ulan acaba şimdi bu adam bana ne kadar kitlicek derdim de yok. Karşı çıkan taksiciler halt etsin. Yıllardır yaptıkları rezilliklere az bile bu kadarı.