#tüm antabuse entry'leri
sağlıklı dişler için diş fırçası gibi en az 2 kez kullanılması gerekli aparattır. kullanımı pek kolay değildir, lakin kullanımı alışkanlık haline geldikten sonra bırakılması pek mümkün değildir. kullanım amacı dişlerin arasına giren parçaların bir süre sonra tartar, devam eden süre sonunda da çürüğe dönüşmesini engellemektir.
ilk kullanımlarda diş etinde kanamalar görünmesi normaldir, sırf bu sebeple diş ipi kullanmamak yanlıştır. diş etinde rahatsızlık ya da vitamin eksikliği olması muhtemel durumlardır. en kötü senaryoda kanama çürükten kaynaklanmaktadır ki bu dişin çözümü için sırasıyla dolgu veya kanal tedavisi ya da periapikal operasyon hiç olmadı diş çekimi süreçlerinin takip edilmesi gerekecektir.
diş fırçasına yaygın olmamasıyla alakalı olarak fiyatı daha yüksektir, en ucuz diş fırçası 1-2 tl ederken, en ucuz diş ipi 4.5 tl'den başlamaktadır. (marketlerde satıldığını pek görmedim, bir kozmetik ürünü satan mağazadan aldığım en uygun fiyattır.) pahalı markalardan almaya gerek olduğunu düşünmüyorum çünkü en pahalı markanın diş ipindeki olayı, ipte macun kokusunun bulunması. onun dışında çok bir olayı yok.
satılan diş ipleri genelde 50 mt olmaktadır. bunu parça parça kopararak kullanabilirsiniz. koparması da sorun değil, diş ipinin ucunda keskin bir metal kısım bulunuyor. koparmak istediğiniz kısım kadarını çekip kalanı bu kesici metale sürterek koparabiliyorsunuz. yani her seferinde makas aramanıza lüzum yok.
"ya ben ne alıcam bunu, giderim annemin makarasından koparırım" diyen arkadaşlara acı haberi hemen vereyim: daha önce defalarca denedim o makara ipleri dişin keskinliği ile kopuyor. hatta bazen o makara ipi parçası ağzınızda kalıyor ki çıkarması epey güç oluyor.
"çok sağlam naylon makara ipi buldum hacı, bu kopmaz" diyenlere diyeceğim de: evet bu tip iplerden ben de bir kere buldum, iş görür gibi durmasıyla birlikte, diş araları için büyük kalabiliyor ve dişleriniz arasından geçirirken acı verici olabiliyor.
diş ipinin doğru kullanımı için tıklayınız
ilk kullanımlarda diş etinde kanamalar görünmesi normaldir, sırf bu sebeple diş ipi kullanmamak yanlıştır. diş etinde rahatsızlık ya da vitamin eksikliği olması muhtemel durumlardır. en kötü senaryoda kanama çürükten kaynaklanmaktadır ki bu dişin çözümü için sırasıyla dolgu veya kanal tedavisi ya da periapikal operasyon hiç olmadı diş çekimi süreçlerinin takip edilmesi gerekecektir.
diş fırçasına yaygın olmamasıyla alakalı olarak fiyatı daha yüksektir, en ucuz diş fırçası 1-2 tl ederken, en ucuz diş ipi 4.5 tl'den başlamaktadır. (marketlerde satıldığını pek görmedim, bir kozmetik ürünü satan mağazadan aldığım en uygun fiyattır.) pahalı markalardan almaya gerek olduğunu düşünmüyorum çünkü en pahalı markanın diş ipindeki olayı, ipte macun kokusunun bulunması. onun dışında çok bir olayı yok.
satılan diş ipleri genelde 50 mt olmaktadır. bunu parça parça kopararak kullanabilirsiniz. koparması da sorun değil, diş ipinin ucunda keskin bir metal kısım bulunuyor. koparmak istediğiniz kısım kadarını çekip kalanı bu kesici metale sürterek koparabiliyorsunuz. yani her seferinde makas aramanıza lüzum yok.
"ya ben ne alıcam bunu, giderim annemin makarasından koparırım" diyen arkadaşlara acı haberi hemen vereyim: daha önce defalarca denedim o makara ipleri dişin keskinliği ile kopuyor. hatta bazen o makara ipi parçası ağzınızda kalıyor ki çıkarması epey güç oluyor.
"çok sağlam naylon makara ipi buldum hacı, bu kopmaz" diyenlere diyeceğim de: evet bu tip iplerden ben de bir kere buldum, iş görür gibi durmasıyla birlikte, diş araları için büyük kalabiliyor ve dişleriniz arasından geçirirken acı verici olabiliyor.
diş ipinin doğru kullanımı için tıklayınız
güzel başlayıp, sonuç alınmadan biten eylemler bütünüdür. sonunda da alternatif söz öbekleri/yaftalamalar/aforizmalar çıkmıştır:
"faiz lobisi"
"çapulcu"
"gezici"
"sadece güzel havalarda eylem yapan eylemciler"
"bunlar hep 3. havalimanını istemeyenler"
benim için canlarıyla destek veren kahramanları ile anılacaktır:
- mehmet ayvalıtaş, 20 yaşındaydı, istanbul doğumlu
- abdullah cömert, 22 yaşındaydı, antakya doğumlu
- mustafa sarı, 27 yaşındaydı, adana doğumlu
- irfan tuna, 47 yaşındaydı, ankara doğumlu
- selim önder, 88 yaşındaydı, izmir doğumlu
- ethem sarısülük, 26 yaşındaydı, ankara doğumlu
- zeynep eryaşar, 50 yaşındaydı, istanbul doğumlu
- medeni yıldırım, 18 yaşındaydı, lice doğumlu
- ali ismail korkmaz, 19 yaşındaydı, eskişehir doğumlu
- ahmet atakan, 22 yaşındaydı, antakya doğumlu
- serdar kadakal, 37 yaşındaydı, istanbul doğumlu
- berkin elvan, 15 yaşındaydı, istanbul
bonus: berkin elvan 15 yaşında 269 gün komada kaldı, 11 mart 2014'te 16 kiloda hayatını kaybetti.
"faiz lobisi"
"çapulcu"
"gezici"
"sadece güzel havalarda eylem yapan eylemciler"
"bunlar hep 3. havalimanını istemeyenler"
benim için canlarıyla destek veren kahramanları ile anılacaktır:
- mehmet ayvalıtaş, 20 yaşındaydı, istanbul doğumlu
- abdullah cömert, 22 yaşındaydı, antakya doğumlu
- mustafa sarı, 27 yaşındaydı, adana doğumlu
- irfan tuna, 47 yaşındaydı, ankara doğumlu
- selim önder, 88 yaşındaydı, izmir doğumlu
- ethem sarısülük, 26 yaşındaydı, ankara doğumlu
- zeynep eryaşar, 50 yaşındaydı, istanbul doğumlu
- medeni yıldırım, 18 yaşındaydı, lice doğumlu
- ali ismail korkmaz, 19 yaşındaydı, eskişehir doğumlu
- ahmet atakan, 22 yaşındaydı, antakya doğumlu
- serdar kadakal, 37 yaşındaydı, istanbul doğumlu
- berkin elvan, 15 yaşındaydı, istanbul
bonus: berkin elvan 15 yaşında 269 gün komada kaldı, 11 mart 2014'te 16 kiloda hayatını kaybetti.
tanım: öncelikle ne olduğunun anlaşılması için, avrupa birliğinin ne olduğunun bilinmesi gereken sürecin/ortaklığın adıdır.
öncelikle avrupa birliği (eski adıyla avrupa ekonomik topluluğu, daha eski adıyla avrupa kömür çelik topluluğu) II. dünya savaşından sonra kurulmuş ve öncesinde son 50 yıl içinde birbiriyle savaşıp duran avrupa ülkelerinin bir daha böyle bir iş içine girmemesi amacıyla kurulmuş organizasyondur.
avrupa böyle bir işe dikkat edilirse kömür ve çelik ile başlamıştır. çünkü sanayi ve üretim sağlanabilmesi için bunlar gerekmektedir. (bu toplulukla birlikte avrupa atom enerjisi topluluğu da kurulmuştur ki ülkeler birbirlerine atom bombası atmasınlar) mesela orta okul ve lise bilgileri taze olan arkadaşlar I. dünya savaşı'nın kömür savaşı olduğunu hatırlayacaklardır. (bkz: alsace-lorraine) bu da bilginin doğruluğunu teyit eder niteliktedir.
(sonraki adıyla) avrupa ekonomik topluluğu, başlangıçtaki 6 ülke, zamanla çoğalmış ve 28 üyeye ulaşmıştır. (daha da artacaktır ya neyse) burada amaç, ülkelerin 4 amaçta serbest dolaşımı sağlamalarıdır, bunlar sırasıyla:
- sermayenin serbest dolaşımı
- malların serbest dolaşımı
- hizmetlerin serbest dolaşımı
- ab vatandaşlarının serbest dolaşımı
olmaktadır. ülkeler bunu da uzun süre içerisinde (nice antlaşması, schengen antlaşması, maastrciht anlaşması vb.) oturtmuş ve brexit hariç herhangi bir aksi durumla karşılaşmadan bugün dahil uzun süredir sürdüregelmişlerdir.
şimdi türkiye'nin gümrük birliğinin ne alakası var derseniz, türkiye'nin ab ile ilişkilerde gümrük vergisi ödenmeden ticaret yapılması durumu gümrük birliği demek oluyor. yani adamlardan aldığımız ürünlere gümrük vergisi koymuyoruz, onlar da bizden aldıkları ürünlere gümrük vergisi koymuyorlar.
burada akıllara gelen "ya biz almanya'dan vw araba alıyoruz üstünde bir sürü vergi var, bu nasıl oluyor?" denmesi durumunda, konulan bu verginin ülkemizde üretilen renault ve fiat otomobillere de konuduğunun bilinmesi gerekmektedir. kaldı ki motor taşıtları vergisi de örneğin motor hacmine vs. konuyor, otomobilin ithal olup olmamasına göre değil.
şöyle ki sadece biz bu işten kazıklanmıyoruz, yaptığımız ihracatın neredeyse yarıya yakını avrupa birliği'ne olduğu için, elimiz kolumuz adamların bizim ürettiğimiz malları almasına bağlı demek yanlış olmaz. aksi durumda zaten uzun süredir açık halimizin olduğu dış ödemeler açığında (cari açık) ciddi sıkıntılar yaşarız.
ab'ye teknik olarak alınmamızın (sermayenin serbest dolaşımı) buyken, pratik olarak alınmamış olmamızın (vatandaşların serbest dolaşımı) sebebi gümrük birliğini oluşturmaktadır. bunu kabul ederek imtiyazlı ortaklık denen tanımı zaten kabul etmiş vaziyetteyiz.
son söz: mesele paraysa, tüm politikacılar aynı kafadadır.
öncelikle avrupa birliği (eski adıyla avrupa ekonomik topluluğu, daha eski adıyla avrupa kömür çelik topluluğu) II. dünya savaşından sonra kurulmuş ve öncesinde son 50 yıl içinde birbiriyle savaşıp duran avrupa ülkelerinin bir daha böyle bir iş içine girmemesi amacıyla kurulmuş organizasyondur.
avrupa böyle bir işe dikkat edilirse kömür ve çelik ile başlamıştır. çünkü sanayi ve üretim sağlanabilmesi için bunlar gerekmektedir. (bu toplulukla birlikte avrupa atom enerjisi topluluğu da kurulmuştur ki ülkeler birbirlerine atom bombası atmasınlar) mesela orta okul ve lise bilgileri taze olan arkadaşlar I. dünya savaşı'nın kömür savaşı olduğunu hatırlayacaklardır. (bkz: alsace-lorraine) bu da bilginin doğruluğunu teyit eder niteliktedir.
(sonraki adıyla) avrupa ekonomik topluluğu, başlangıçtaki 6 ülke, zamanla çoğalmış ve 28 üyeye ulaşmıştır. (daha da artacaktır ya neyse) burada amaç, ülkelerin 4 amaçta serbest dolaşımı sağlamalarıdır, bunlar sırasıyla:
- sermayenin serbest dolaşımı
- malların serbest dolaşımı
- hizmetlerin serbest dolaşımı
- ab vatandaşlarının serbest dolaşımı
olmaktadır. ülkeler bunu da uzun süre içerisinde (nice antlaşması, schengen antlaşması, maastrciht anlaşması vb.) oturtmuş ve brexit hariç herhangi bir aksi durumla karşılaşmadan bugün dahil uzun süredir sürdüregelmişlerdir.
şimdi türkiye'nin gümrük birliğinin ne alakası var derseniz, türkiye'nin ab ile ilişkilerde gümrük vergisi ödenmeden ticaret yapılması durumu gümrük birliği demek oluyor. yani adamlardan aldığımız ürünlere gümrük vergisi koymuyoruz, onlar da bizden aldıkları ürünlere gümrük vergisi koymuyorlar.
burada akıllara gelen "ya biz almanya'dan vw araba alıyoruz üstünde bir sürü vergi var, bu nasıl oluyor?" denmesi durumunda, konulan bu verginin ülkemizde üretilen renault ve fiat otomobillere de konuduğunun bilinmesi gerekmektedir. kaldı ki motor taşıtları vergisi de örneğin motor hacmine vs. konuyor, otomobilin ithal olup olmamasına göre değil.
şöyle ki sadece biz bu işten kazıklanmıyoruz, yaptığımız ihracatın neredeyse yarıya yakını avrupa birliği'ne olduğu için, elimiz kolumuz adamların bizim ürettiğimiz malları almasına bağlı demek yanlış olmaz. aksi durumda zaten uzun süredir açık halimizin olduğu dış ödemeler açığında (cari açık) ciddi sıkıntılar yaşarız.
ab'ye teknik olarak alınmamızın (sermayenin serbest dolaşımı) buyken, pratik olarak alınmamış olmamızın (vatandaşların serbest dolaşımı) sebebi gümrük birliğini oluşturmaktadır. bunu kabul ederek imtiyazlı ortaklık denen tanımı zaten kabul etmiş vaziyetteyiz.
son söz: mesele paraysa, tüm politikacılar aynı kafadadır.
ab ile imzalanan ve 1996 yılından itibaren geçerli olan gümrük birliği anlaşmasıyla, 1923'te imzalanan lozan barış antlaşmasıyla geri alınan haklarımızdan feragat ettiğimiz ayrıcalıklardır.
detay bilgi için: (bkz: gümrük birliği)
detay bilgi için: (bkz: gümrük birliği)
almancı türklerin oluşturduğu bir grup olan "yurtseven kardeşlerin" en çok popüler olmuş temsilcisidir.
ödüllü filminin bir an önce vizyona girmesini bekliyorum.
en iyi filmi "gegen die wand" olan yönetmendir.
en iyi filmi "gegen die wand" olan yönetmendir.
silahım ve üç şarjörüm dedikten sonra, "bir baktım silahta kurşun yok. ulaaan... neyse üzerinde çakı var, atladım aslanın üstüne, tak tak tak" demesini beklediğim politikacı.
tanım: "sosis ve politika halkın gözü önünde yapılmaz"
tanım: "sosis ve politika halkın gözü önünde yapılmaz"
tanım: yüz kızartıcı suçlar parayla ilgili olan suçlardır.
tanım II: örneğin en ağır cinsel suç olan tecavüz, parayla ilgili olmadığındanbir tür yüz kızartıcı suç değildir, ağır suçtur. ağır suçlar ağır ceza mahkemelerinde görülür ve karara bağlanır.
tanım III: "k" harfi güzel türkçemizde genellikle "ka" sesiyle okunur bu sebeple başlık "tck'ya göre" diye yazılması gerekir. bunun bir örneği de "ssk" ya da "sgk" olmaktadır. bunu "se-se-ke" ve "se-ge-ke" diye okuyanla henüz karşılaşmadım.
tanım II: örneğin en ağır cinsel suç olan tecavüz, parayla ilgili olmadığındanbir tür yüz kızartıcı suç değildir, ağır suçtur. ağır suçlar ağır ceza mahkemelerinde görülür ve karara bağlanır.
tanım III: "k" harfi güzel türkçemizde genellikle "ka" sesiyle okunur bu sebeple başlık "tck'ya göre" diye yazılması gerekir. bunun bir örneği de "ssk" ya da "sgk" olmaktadır. bunu "se-se-ke" ve "se-ge-ke" diye okuyanla henüz karşılaşmadım.