birinci dünya savaşı'nda almanya, avusturya-macaristan imparatorluğu ve italya'dan oluşan blok.
italya’nın sonradan itilaf devletleri tarafına geçmesiyle, osmanlı devleti ve bulgaristan bu ittifaka katılmıştır.
ittifak devletleri, aşağıdaki haritada sarı ile gösterilmiş ülkeleri ve onların kolonilerini kapsıyordu.
italya’nın sonradan itilaf devletleri tarafına geçmesiyle, osmanlı devleti ve bulgaristan bu ittifaka katılmıştır.
ittifak devletleri, aşağıdaki haritada sarı ile gösterilmiş ülkeleri ve onların kolonilerini kapsıyordu.

Sanki Turkiyenin herhangi bir sehrindeymis gibi rahatca dil sorunu yaşamadan dolaşabileceğiz, mimarisi Turkiyedeki çoğu şehirden cok cok daha iyi (sehir merkezi icin diyorum, 3 km dışı bildigin kanarya mah.), tekrar gelicem, bu şehire neden daha once gelmedim dedigim muhteşem 1 hafta geçirdiğim Türk şehri. 2 devlet 1 millet neymiş gidince anlıyorsunuz..
dünya da motor sporlarında ki grurumuzdur kendisi. Pek çok aile ferdini motor kazasında kaybeden kenan sofuoğlu hala yarışmaya devam ediyor. geçtiğimiz senelerde bebeğinin ölümüyle bir acı daha yaşaması hepimizi çok üzdü. tüm ölümlerin ve acıların gerisinde kalması dileklerimle
son yarışında ki geçirdiği kaza videosunuburadan izleyebilirsiniz
son yarışında ki geçirdiği kaza videosunuburadan izleyebilirsiniz
dalından yenilebilen, şerbetle kaynatılıp içilebilen(bkz: erik kompostosu), tuzlu suda bekletilip kütürdetilebilen(bkz: erik turşusu) kendi halinde ama karşı konulamaz bir meyvedir. insanın aklına düşünce içinde ürperti uyandırır. yeşilini (bkz: papaz eriği) tuza banıp yemek ata sporudur.
ÇİĞKÖFTE' NİN HİKAYESİ
Çiğ köftenin hikayesi rivayete göre şöyledir; Hz. İbrahim döneminde yaşayan Urfalı bir avcı, avladığı bir ceylanı eve getirip hanımından yemek yapmasını ister. Evde ve yaşadıkları çevrede tek bir dal odun dahi kalmamıştır. Zira Nemrut, Hz. İbrahim'i ateşe attırmak için bütün yakacakları toplamıştır. Avcı bu durum üzerine eşinden bir çare bulmasını ister. Kadın, ceylanın budundan bir parça yağsız et alır ve bir taş üzerinde onu ezmeye başlar, sonra ezilmiş eti bulgur, biber ve tuzla yoğurur. Yeşil soğan ve maydanoz ekler. Çiğ köfte o gün bugündür dost meclisinin muhabbet kaynağıdır.
Çiğ köftenin yapılışı merasimle olur. Çiğ köfte sanatı biber ile eti terbiye etmektir. Kullanılacak et yağsız ve sinirleri alınmış ve oldukça iyi çekilmiş olmalıdır. Bıçakla çekilmişi ya da dibekte dövülmüşü makbuldür. Kişi başı bir çay bardağı bulgur kullanılmalıdır. Domates salçası, biber salçası, halka şeklinde dilimlenmiş limon, sarımsak, isot, pul biber, soğan, envai baharat (son zamanlarda köfte harçları çıktı) ve yeşillik...
Önce bulgur salçayla yoğrulmaya başlar. Sonra diğer malzemeler konur. Hamur yoğurur gibi yoğurmamak gerekir, böyle yoğurmak çiğ köfte literatüründe beceriksizlik olarak nitelendirilir. Yoğururken güç kullanmak çok önemlidir. Avucun içine köfte doldurulan köfte, elin avucun yumuşak bölgesi ile tepsiye sürtülür, tepsiye sürtülürken elde edilen ısı enerjisinin köfteye oldukça etki ettiği söylenir. Köfte yoğrulurken su yerine buz kullanmak yeğdir. Buz eridikçe köfte yoğrulur. Yarım saat, kırk dakika kadar yoğrulan köfteleri elimizde ufak parçalar haline getirerek sıkarak servise hazırlarız.
Sen çiğköfte için maniler,türküler yaz sıra gecesi yap adıyaman benim desin.
Dipnot: Etsiz çiğköfte olmaz, çiğköfte urfanındır.
Dipnot2: Adıyaman etsiz yapıyor bence başka bir isim bulmalı.
Çiğ köftenin hikayesi rivayete göre şöyledir; Hz. İbrahim döneminde yaşayan Urfalı bir avcı, avladığı bir ceylanı eve getirip hanımından yemek yapmasını ister. Evde ve yaşadıkları çevrede tek bir dal odun dahi kalmamıştır. Zira Nemrut, Hz. İbrahim'i ateşe attırmak için bütün yakacakları toplamıştır. Avcı bu durum üzerine eşinden bir çare bulmasını ister. Kadın, ceylanın budundan bir parça yağsız et alır ve bir taş üzerinde onu ezmeye başlar, sonra ezilmiş eti bulgur, biber ve tuzla yoğurur. Yeşil soğan ve maydanoz ekler. Çiğ köfte o gün bugündür dost meclisinin muhabbet kaynağıdır.
Çiğ köftenin yapılışı merasimle olur. Çiğ köfte sanatı biber ile eti terbiye etmektir. Kullanılacak et yağsız ve sinirleri alınmış ve oldukça iyi çekilmiş olmalıdır. Bıçakla çekilmişi ya da dibekte dövülmüşü makbuldür. Kişi başı bir çay bardağı bulgur kullanılmalıdır. Domates salçası, biber salçası, halka şeklinde dilimlenmiş limon, sarımsak, isot, pul biber, soğan, envai baharat (son zamanlarda köfte harçları çıktı) ve yeşillik...
Önce bulgur salçayla yoğrulmaya başlar. Sonra diğer malzemeler konur. Hamur yoğurur gibi yoğurmamak gerekir, böyle yoğurmak çiğ köfte literatüründe beceriksizlik olarak nitelendirilir. Yoğururken güç kullanmak çok önemlidir. Avucun içine köfte doldurulan köfte, elin avucun yumuşak bölgesi ile tepsiye sürtülür, tepsiye sürtülürken elde edilen ısı enerjisinin köfteye oldukça etki ettiği söylenir. Köfte yoğrulurken su yerine buz kullanmak yeğdir. Buz eridikçe köfte yoğrulur. Yarım saat, kırk dakika kadar yoğrulan köfteleri elimizde ufak parçalar haline getirerek sıkarak servise hazırlarız.
Sen çiğköfte için maniler,türküler yaz sıra gecesi yap adıyaman benim desin.
Dipnot: Etsiz çiğköfte olmaz, çiğköfte urfanındır.
Dipnot2: Adıyaman etsiz yapıyor bence başka bir isim bulmalı.

bayhan, firdevs, abidin, selçuk, bayhan. kanal d'de yayınlanan ilk popstarı izleyenler bu isimleri hatırlayacaktır.
en meşhur olayı deniz seki'nin; bayhan isimli yarışmacıya ''hapista yatmış birisi, toplumdan aforoz edilmeli'' dedikten 10 sene sonra kendisi torbacılıktan içeriye alınmış ve cezaevinde yatmıştır.
kaçırmıyor muyuz bazı şeyleri?
belki kendimiz belki de sosyal medyadan takip ettiğimiz onca insanı düşünün. gerçekten gezgin olanları.
en yakın arkadaşının düğününü kaçırıyorsun mesela. ya da yeğeninin ilk doğum gününü. kardeşinizin mezuniyet törenini. sen dünyanın bir ucundayken, en yakınlarınızın yıllar sonra açıp bakacağı fotoğrafların hiç birinde olmayacaksın. en zoru bu bence.
sevgilin olmaz. ya da olma ihtimali düşüktür. olsa bile yürüme ihtimali azdır.
bir diğeri çevrenizde ki insanların sizi sorguya çekmesi. ne zaman hayatını düzene sokacaksın, ne zaman düzgün bir işe gireceksin, ne zaman evleneceksin, ne zamana kadar bu böyle... diye uzar gider sorular. kimine cevap verirsin kimi canını çok sıkar. her ne kadar canını sıksa da bu sorular, kolombiya'nın küçük bi kasabasında o garip yemeklerini yerken bir de sen kendine sorarsın aynılarını. ne zaman hayatımı düzene sokacağım? işte buna cevap vermek gerçekten zordur. çünkü zehri almışsın bir kere. dünya'da ki onca güzellikleri görmeden geçen bir hayat anlamsız gelir sana.
güzellik demişken, kimi zaman bu güzellikler can sıkıcı olabilir. isveç, norveç, almanya gibi ülkelerde hissedersin en çok bunu. sürekli bi kıyaslama yaparsın kendi ülkenle. ''biz neden ülkemizde çevremizi kirletiyoruz, insanlara neden saygı duymuyoruz, trafikte neden sürekli kornaya basıyoruz'' gibi sorular aklını kurcalar. sonra ister istemez kendi ülkeni savunursun içinden. ''ama bizim de şuyumuz iyi'' gibi. sonuç olarak farkındalığın artar. rusyada komünizmden kalan izleri görürsün, amerika'da kapitalizmin nasıl çalıştığını. afrikanın o güzelliklerinin nasıl sömürüldüğünü. bilirsin. çok şey bilirsin ama bu kadar farkındalık kafanı yorar. çünkü düşünecek çok zamanın vardır. bilgisayarda video oyunları oynayarak ya da televizyonda dizileri izleyerek uyutulmuyorsundur.
ayağına diken batması, şarjının bitmesi, kaldığın hostelin pislikten geçilmiyor olması, aç susuz kalman, uyku tulumunun yeterince ısıtmaması olsaydı keşke gezgin olmanın zorlukları.
ha bu arada, gezgin olmanın dedim. turist olmanın değil. ya da çeşitli programlarla bir kaç ülkede bir kaç saat kalmış insanların değil.
edit: imla
belki kendimiz belki de sosyal medyadan takip ettiğimiz onca insanı düşünün. gerçekten gezgin olanları.
en yakın arkadaşının düğününü kaçırıyorsun mesela. ya da yeğeninin ilk doğum gününü. kardeşinizin mezuniyet törenini. sen dünyanın bir ucundayken, en yakınlarınızın yıllar sonra açıp bakacağı fotoğrafların hiç birinde olmayacaksın. en zoru bu bence.
sevgilin olmaz. ya da olma ihtimali düşüktür. olsa bile yürüme ihtimali azdır.
bir diğeri çevrenizde ki insanların sizi sorguya çekmesi. ne zaman hayatını düzene sokacaksın, ne zaman düzgün bir işe gireceksin, ne zaman evleneceksin, ne zamana kadar bu böyle... diye uzar gider sorular. kimine cevap verirsin kimi canını çok sıkar. her ne kadar canını sıksa da bu sorular, kolombiya'nın küçük bi kasabasında o garip yemeklerini yerken bir de sen kendine sorarsın aynılarını. ne zaman hayatımı düzene sokacağım? işte buna cevap vermek gerçekten zordur. çünkü zehri almışsın bir kere. dünya'da ki onca güzellikleri görmeden geçen bir hayat anlamsız gelir sana.
güzellik demişken, kimi zaman bu güzellikler can sıkıcı olabilir. isveç, norveç, almanya gibi ülkelerde hissedersin en çok bunu. sürekli bi kıyaslama yaparsın kendi ülkenle. ''biz neden ülkemizde çevremizi kirletiyoruz, insanlara neden saygı duymuyoruz, trafikte neden sürekli kornaya basıyoruz'' gibi sorular aklını kurcalar. sonra ister istemez kendi ülkeni savunursun içinden. ''ama bizim de şuyumuz iyi'' gibi. sonuç olarak farkındalığın artar. rusyada komünizmden kalan izleri görürsün, amerika'da kapitalizmin nasıl çalıştığını. afrikanın o güzelliklerinin nasıl sömürüldüğünü. bilirsin. çok şey bilirsin ama bu kadar farkındalık kafanı yorar. çünkü düşünecek çok zamanın vardır. bilgisayarda video oyunları oynayarak ya da televizyonda dizileri izleyerek uyutulmuyorsundur.
ayağına diken batması, şarjının bitmesi, kaldığın hostelin pislikten geçilmiyor olması, aç susuz kalman, uyku tulumunun yeterince ısıtmaması olsaydı keşke gezgin olmanın zorlukları.
ha bu arada, gezgin olmanın dedim. turist olmanın değil. ya da çeşitli programlarla bir kaç ülkede bir kaç saat kalmış insanların değil.
edit: imla
instagramda 88 milyon kişinin takip ettiği mankenin aslında standart dümdüz bir kız olması durumudur. çirkin değildir ama çılgın güzel ''waavv'' da değildir.yani ben bizim memleketten binlerce bu güzellikte kız bulurum.
İzmir şirince'de sevan nişanyan'ın araziyi paylaşıp tamamen gönülülük ve imece usulü ile oluşturulmuş öncülüğünü Ahmet Nesin'in yaptığı, lise ve Üniversite öğrencilerinin yılın belirli dönemlerinde dersler ve eğitimler alabildiği, mimari yapısı ile de son derece başarılı, doğanın içinde, doğaya saygılı bir eğitim alanı.
an itibari ile kalp krizi geçirdiği haberleri yayılmaya başlamış profesör , siyasetçi , akademisyen , yazar.
(bkz: ekmek için ekmeleddin)
(bkz: ekmek için ekmeleddin)