#tüm seyyahnerede-0 başlıkları

niğdeli şehit piyade sözleşmeli er muhammed osman akagündüzün abisi, kk tarafından şehidin cenazesine gönderilen çelengi dereye atması olayıdır. teröriste terörist diyemeyen chp çelenk gönderemez demiştir.
çok doğru bir tepki olduğunu düşünüyorum. kk, afrin operasyonu hakkında çuvallamıştır. başta operasyon yapılmasına karşı çıkmış daha sonra en büyük destekçisiyiz demiş, daha sonra yine çark edip operasyonu destekliyoruz demiştir. hatta milletvekilleri "kamuoyunun tepkisini almayacak olsak operasyona destek vermeyiz" diye alçakça açıklama yapmıştır. dağdaki pkk'lılara piknikçiler diyen bir anamuhalefet partisi var maalesef. benim nazarımda bir ülkenin en önemli organıdır anamuhalefet partisi. hatta hükumetten daha önemlidir. ama maalesef atatürk'ün partisi olarak kurulan parti şuan pkk'nın koruyuculuğuna soyunmuştur. unutmayın akp'li olmamak chp'li olmak demek değil, aynı şekilde chp'li olmamak akp'li olmak anlamına gelmemektedir. o şehit abisinin alnından öpüyorum.
20 ocak 2018'de başlayan özgür suriye ordusuyla birlikte afrini ypg'den temizlemek için yaptığımız operasyon.
fırat kalkanında şehit düşen 72 askerimize ithafen operasyona 72 uçak katılmıştır. bu savaşın nasıl yapıldığının kısa özeti şudur; birinci olarak ypg, uçaklarla havadan bombardımana tutulmakta ve özellikle tanksavarların patlatılması hedeflenmektedir. ikinci olarak tanklar ve obüslerle dakikada 40 füze atarak teröristlere göz açtırmamak ve özgür suriye ordusunun afrine girişi için yol açılmak. operasyon başladığından beri 1 askerimizin burnu bile kanamamıştır allaha şükür. abd'nin 2011'den beri özenle eğittiği ypg'li teröristlerin ölecek olması ve verilen muhimmatların teker teker patlatılacak olması abd'yi endişelendirmektedir
*şuana kadar olan önemli gelişmeler:
-afrinde ypg'ye ait 153 hedef vuruldu
-tanklarımız sınırı geçti.
-amerikanın ypg'ye verdiği silahların bulunduğu muhimmat deposu patlatıldı
-ypg, rusların kendilerini sattığını ve artık rusyanın da ypg'nin düşmanı olduğunu açıkladı.
-türk komandoları ve bordo bereliler bölgeye girdi.
- beşar esad operasyonu kınadı
- avrupa ve abd basını operasyonu, türkler kürt halkını ve çocukları vuruyor, etnik temizlik yapıyor diye lanse etti.
- abd bu operasyonun yapılmasının yanlış olduğunu asıl hedefin deaş/daeş/ışid olması gerektiğini söyledi.
-askerlerimiz Suriye sınırından 13 km içeriye kadar girdi. amaç sınırdan 30 km içeride güvenli bölge oluşturmak.
edit :
-bmgk toplandı. endişelendiklerini söylediler.
-allah kahretsin maalesef şehit geldi şehit sayısı şuanda 4 oldu.
-ingiltere operasyonu desteklediğini açıkladı
-trump 24 ocak günü erdoğan ile görüşecek.
-pentegondan açıklama yapıldı : doğu suriyedeki pyd birlikleri tsk ile savaşa girerlerse abd yardım yapmayı kesecektir.
+++ bilgi geldikçe editleyeceğim
inat değil mi yazmayacağım tanım buna. bilmeyen yoktur hırsızlığın ne olduğunu. ben size hırsızlığın ve güvensizliğin müslüman topraklara gelişini hafif sarkastik ve öyküleştirerek anlatacağım sadece.
"çeşme başındaki zincirli bardak" : geleneğimizdir, kapanmayan sevap defterimizdir çeşme yaptırmak. ölmüşlerimizin adına yaptırırız bazen, ismini de çeşmenin üstüne yazarız, bir de bardak koyarız metalden. susayan kişi bardağa suyunu doldurur ve yudum yudum içer. bardağı havaya doğru kaldırıp son yudumları içerken başımız da yukarıya doğru kalkar ve içtiğimiz suyun sevabından nasiplenecek kişinin ismini görürüz. "elhamdülillah allah razı olsun deriz". çeşmeyi ilk gördüğümüzde ismi okumayız çünkü susuzluktan farketmeyiz. o bardağı
yukarı kaldırırken okuruz o ismi. altı üstü bir çeşme diyip geçmeyin. bu kadar ince düşünürmüş atalarımız bir çeşme yaptırırken bile. eee ne alaka hırsızlık falan diyorsunuz biliyorum. insanlar çeşmeye gelip o bardakla su içer gidermiş yıllarca. sonra bir gün
bardak çalınmış. insanlar günlerce elini suya dayayıp içmiş o sulardan. ihtiyaç sahibidir belki diye hüsnü zan yapmışlar ilk zamanlar.
bir daha bardak konulmuş, yine çalınmış. bu böyle devam etmiş. daha sonra o bardağa zincir takılmış. yoldan geçen herkes o zincirli bardağı görüp gittiği yerde hırsızın ve hırsızlığın olabileceğini düşünerek güvensizlik yaşamış. işte o çalınan bardaktan sonra; ne rahmetli ismiyle anılmış, ne de güven kalmış.


çeşme başında zincirli bardak
yar çeşmeden geçiyor bakmıyor hiç bu yana
e yar birazcık dursan yüzüne baksak
ciğerim yandı yine çeşme derdime ortak
(bkz: bollywood) filmlerinde hint müziği eşliğinde uzun uzun dans edilen bölümlerdir. devlet tarafından desteklenir. bu kadar uzun yapılmasının 2 sebebi vardır. birincisi ülkede insanların üzerinde fakirlik, kasvet ve zorluklar hakim olduğundan insanları eğlendirip sıkıntılarını unutturmak hedeflenmiştir. psikolojik olarak bunun araştırmaları yapılmıştır ve etkili olduğu gözlenmiştir. ikincisi kültürlerini dünyaya tanıtmak ve turist çekmektir. özellikle son 8-9 yılda hint dizi ve filmleri dünyaya açılmış ve turist sayısıda artmıştır.
profil fotoğrafının ne anlama geldiğini bilmeyen insandır. ama sevgiden yapmaktadır. mutluluğunu paylaşmak isteyen kişilerdir. geneli kadındır. tüm çocuklar güzeldir ama onunki en güzelidir ve kimsenin bu güzellikten mahrum kalmasını istemezler
sadece kadın yolcuların binebileceği belli bir saatten sonra yol güzergahı içinde istediği yerde inebileceği otobüstür. şoförleri de kadındır.
maalesef ülkemizin her yerinde sayıları azımsanamayacak kadar çok olan sapıklarla dolu. otobuslerde fren yaptı, yol verir misiniz, çok sıkışık ayağına taciz edilen kadınlar için yapılmış bir önlemdir. isteyen istediği otobüse elbet biner. pembe otobüs var diye kadınların diğer otobüslere binmeleri yasaklanmadı. pembe otobüsten memnun olup binmek isteyen bir çok vatandaşa hizmet etmek de belediyenin görevidir. özgürlük özgürlük diye bağıran insanların da, pembe otobüse binme özgürlüğü isteyen kadınların düşüncelerine saygı göstermesi beklenir.
!!! AMA !!!
kendine hakim olamayan sapıklar yüzünden insanları ayrıştırmanın da büyük bir hata olduğunu düşünüyorum. Taciz sorununu kadınları ayrı otobüslere alarak değil, erkeklerin kadınlarla paylaştıkları alanlara daha fazla saygı göstermelerini sağlayacak bir eğitim ve çeşitli yaptırımlarla sağlanabilir. kadınları ayırarak tacizi engellemeye çalışmak, meselenin sadece etrafından dolanmak anlamına gelmektedir.
çetin mi çetin mücadeleler verip savaştan galip ayrılıp hatta destanlar yazılıp masa başında -anlaşmalar, pazarlıklar ve üçkağıtlar- ile kazandıklarımızdan hatta daha fazlalarından vazgeçmek zorunda olma durumudur. çok acı bir olaydır ve defalarca ülkemizin başına gelmiştir. en yakın ve son zamanlarda tekrar gündeme gelen savaşta kazanıp masada kaybettiğimiz anlaşmalardan biri de Lozan'dır. misaki milli sınırlarına göre musul'un bizim toprağımız sayılması gerekirken lozan'dan sonra bıze kalan topraklar hatayı bile kapsamamaktadır. ya sen doğru düzgün askerin bile olmadan, silahın cephanen bile olmadan 7 düvele karşı savaşmış ve savaştan galip gelmişsin. savaştığın ülkeler rusya ingiltere fransa falan süper güçler yani. bunları yenmişsin, masada galip edasıyla otursana. yapamamışız işte veya yapmamışız yorum sizin artık.
osmanlı da 1787 yılında avusturya ve rusyayla savaşa girmiş. 2 yıl sonra fransız ihtilali olmuş. avusturya da rusya da imparotorluk ya. fransız ihtilali ile milliyetçilik yükseliyor bunlar korkmuş ve savaştan çekilme kararı almış. savaştığın taraf savaştan çekilmek istiyor kaybetmiş yani. e hazır kaybetmişken yap anlaşmaları kopar koparabildiğini. ama yok ne yapmışız avusturya ile ziştovi anlaşmasını imzalamışız. biz aldığımız toprakları geri vermişiz karşılığında onlar da aldıklarını bize geri vermiş. elde var sıfır. rusya napıyor peki. çekilirken yaş anlaşması yapıyor 1792'de kırımın rusyaya ait olduğunu tanıyacaksın diyor. biz de kabul ediyoruz.
1897 türk yunan savaşı, prut savaşı, trablusgarp savaşı... vb
amsterdamda satışı legal olan uyuşturucu maddedir kendileri. vücudı zehirler halisülasyon görmene neden olur. zararsızdır.
2 sene önce ukraynadan semih diye bir arkadaş bulmuş getirmiş bu illeti. istanbulda öğrenci evinde kalıyoruz. beyler dedi bunu denemeniz lazım mükemmel birşey. istiyodum ben zaten denemeyi. küçük keçi b*ku gibi birşey. salondayız hepimiz, yedik biz bunu limoni bir tadı vardı saçma sapan. neyse bekliyoruz kafasının gelmesini 10 dakika geçti yok 20 dakika geçti yok. ben bu arada beyin gücümü kullanarak salonun ışığını açıp kapıyorum bizimkilere söylüyorum aaa aynen lan felan diyo. fatih kafasını akvaryuma sokmuş benim beta balığımla tartışıyo. yiğit muhabbet kuşunu ısırıyo, sen ısırırken iyiydi falan diyo. Ama bunların hepsini sanki hep yaptığımız şeyler gibi hissediyorum. bi anda dedim ki kendime, ulan sen beyin gücünle ışığı nasıl kapıyosun. meğer gözlerimi kapıyormuşum sadece. dedim beyler biz gittik uçuyoruz şuan. fatih kafasını akvaryumdan çıkardı s*ktir lan bana niye birşey olmadı o zaman falan diyo. anladılar onlar da en sonunda uçtuklarını. neyse dedim ben bi aşağıya ineyim hem hava alırım hem de sigara içerim. tek gitme biz de gelelim dediler. tamam dedik giyindik iniyoruz aşağıya ama in in bitmiyo. üçüncü katta oturuyoruz ama 20-25 dakika merdiven indik. ara sıra oturduk merdivende dinlendik nefes nefeseyiz. indik birer sigara yaktık etrafa bakınıyoruz tam önümüzden geçen ve dümdüz olan yol, yılan gibi kıvrım kıvrım. karıncaların ayak seslerini falan duyuyoruz. ışıklar falan daha parlak geliyor gözümüze. ben hafiften üşümeye başladım hadi çıkalım eve dedim. yine uzun bi yol macerasından sonra geldik eve geçtik salona takılıyoruz. evden bir kapı açılma sesi. dedim eyvah katil girmiş eve öldürecek bizi. adım seslerini duyuyoruz ve yaklaşıyor. yiğit dedi kapı açılınca kuşu atarım ona doğru, o anlık bir irkilmeyle çullanırız üstüne. ben, katil tam girince odaya beyin gücümle ışığı kapatırım saldırırız döveriz diye plan yapıyorum. fatihin kafası hala akvuryumun içinde balıkla tartışmasına devam ediyor. kapı bir açıldı içeri giren semih. beyler hadi yiyelim şu mereti çok güzel olacak falan diyo. tam o anda gözümün önüne flashback geldi. hepimiz mantarların etrafında yuvarlak oluşturmuşuz konuşuyoruz, o anda semihin telefon çalıyo, bize, ben telefonla konuşup gelicem kızla kavga ettik de bugün diyo. haydaaaa. semihin telefon görüşmesi tam yarım saat sürmüş. biz semihin gittiğini unutmuşuz gömmüşüz mantarları. yaşadığımız her şey 6-7 dakika falan sürmüş. bana sorsan en az 3 saat geçmiştir derdim. dedim bu böyle olmaz zaman kavramı yok, bitmiş bizde. kola içince kendimize geliyormuşuz içelim de ayılalım yoksa bu gece haberlere çıkacaz. fatih kafasını akvaryumdan çıkardı abi bende bi sıkıntı yok siz için diyo. neyse içtik hepimiz kendimize geldik. geçtik salona herkes yorgun, bi köşeye atmış kendini. ben de kıvrıldım koltuğun birine gönderdim beyin dalgasını kapadım ışığı uyuduk sabaha kadar. sabah kuş yanıma gelmiş yüzümde geziyo tırnakları batıyo, uyandırdı beni ve bana bir bakışı var, abi nolur kafesime götür beni dermişcesine. koydum kafesine 2 gün ötmedi kuş nasıl bir travma yaşadıysa garibim. balık desen hayattan soğumuş diplerde geziyo hep. fatih balıkla konuşup anlaşabildiklerine yemin ediyo. yiğitin dudakları ve dili kışun ısırıklarıyla yara olmuş. ben beynime çok güvenmeye başladım finallere çalışmadan girdim bu sene hepsini alttan alıyorum. mahvetti resmen bizi meret. deneyin ama mutlaka
annem soruyo hep
annem- ne zaman evlenecen, bak Hatçenin
kızı seni beğenmiş bir konuş istersen.
ben-anneee
a-bu konuyu ne zaman açsam kızıyon kaçıyon
b-anneee gözünü seveyim kaç kere dedim anca gezgin biriyle olur başka olmaaaz
a-olum tatillerde gezersiniz işte nolcak
b-anne kaç kere konuştuk ben seyyahım benim işim gezmek.
a-evde kalcan biliyon dime?
b-gezcem anne gezcem ne evi hihihihi
a-çok komiksin, espiri anlayışını babandan almışsın belli, o da hiç espiri yapamaz. neyse biz sana bakarız
b-hiihhihihihihi
Balkan orduları hızla ilerliyordu geçici rejimde bütün bölgeyi temsil etmiyordu.
Korkulan nokta; Yunanistan ve Sırbistan'ın işkombi nehrinde bölmesiydi.
Arnavutluk'u ilgilendiren en önemli kararlar Londra'da açılan büyükelçiler konseyinde verilmiştir.
Avusturya-Macaristan ve İtalya Arnavutluk Devletinin kurulması taraftarıydı. Rusya'da tam zıttı olarak
Sırbistan ve karadağın yanındaydı. İngiltere ve Almanya tarafsız kaldı.
Başta Osmanlı idaresinde fakat altı gücün himayesinde bir Arnavutluk'un kurulmasına karar verildi.
Daha sonra bu karar değiştirildi ve kongre bağımsızlığın gerekli olduğuna karar verdi.
Yetki hakkı olduğu iddia eden iki otorite vardı. Bunlar kemal rejimi ve uluslararası komisyondur.
Uluslararası komisyon giderek kontrolü eline almaya başladı.
Arnavutluk'ta akim yapılan büyük arazilerin yarısı malikanelere aitti. Köylülerin çoğu dindar
Müslümanlardı. Bu yüzden köylülere Osmanlıların onlara dediği Hristiyan güçlerin oyuncağı olmayı
kabullenmeyip isyan başlamıştır.
Köylü isyanı devam ediyordu. Örgüt programı merkezi yoktu. Sadece Osmanlı taraftarları ve yeni
siyasi örgütlenmeye karşı kişileri bir araya toplamıştı.
Saldırıların ana hedefi uluslararası komisyondu. Sonuç olarak hükümet konusunda nihai kararın 1.
dünya savaşında alınmasına karar verildi.
Bu bölgede bu dönemde iki düşünce vardı.
Osmanlıya hala gönülden bağlı bir devlet.
Uluslararası komisyonun oluşturduğu alman prensi Arnavutların başına geliyordu.