#tüm nes entry'leri
türk opera-şan sanatçısı. (bkz: ayhan sicimoğlu)'nun kızıdır.
rafine zevkleri olan nevi şahsına münhasır insan, müzisyen, gezgin. kendisiyle ve kızı (bkz: ayşe sicimoğlu)'yla bir arkadaşım vasıtasıyla su ada'da tanışmış, seçtiği bir (bkz: blush) eşliğinde sohbet etmiştik. çok keyifliydi. sonrasında o, müzik grubu (bkz: latin all stars) ile sahneye çıkmıştı biz de saatlerce dans edip eğlenmiştik. yaptığı gezi programlarındaki kendine has tarzıyla güzel hayallere dalmanızı sağlıyor. hastasıyızzz.
başa çıkılmaz, alt edilemez, yenilmez kimse.
türk hakim, siyasetçi, 24. dönem chp ankara milletvekili. güçlü duruşu olan, kaliteli kadınları seviyorum.
"... hukukun verdiği güçle sonuna kadar da savaşırım, tek başıma da kalsam. birileri beğenmeyebilir, rahatsız olabilir, birileri de sessiz kalabilir, selamı sabahı kesebilir. ancak yargıçlığı nasıl yaptıysam siyaseti de öyle yapacağım, adaletle ve ilkelerle. birileri siyasetin yazılı olmayan kurallarını hatırlatabilir, her yere gülücük dağıtanlardan hoşlananlar olabilir, birileri karşılarında bir krema görmek isteyebilir ama ben bu çatıya pasta yapmaya değil, iktidarın tehlikeli sularda gezinmesini denetlemeye geldim. halkın bana verdiği yetkiyle geldim. ben krema, pasta değil (bkz: demir leblebi) olmayı tercih ediyorum.”
bir de meclis konuşması sırasında kürsüdeyken kendisine laf atan milletvekiline:
"beni susturabilecek tek şey bilgidir hanımefendi. o da sizde yok!" demişti.
bugün birden bire aklıma geldi. acaba neler yapıyor?
"... hukukun verdiği güçle sonuna kadar da savaşırım, tek başıma da kalsam. birileri beğenmeyebilir, rahatsız olabilir, birileri de sessiz kalabilir, selamı sabahı kesebilir. ancak yargıçlığı nasıl yaptıysam siyaseti de öyle yapacağım, adaletle ve ilkelerle. birileri siyasetin yazılı olmayan kurallarını hatırlatabilir, her yere gülücük dağıtanlardan hoşlananlar olabilir, birileri karşılarında bir krema görmek isteyebilir ama ben bu çatıya pasta yapmaya değil, iktidarın tehlikeli sularda gezinmesini denetlemeye geldim. halkın bana verdiği yetkiyle geldim. ben krema, pasta değil (bkz: demir leblebi) olmayı tercih ediyorum.”
bir de meclis konuşması sırasında kürsüdeyken kendisine laf atan milletvekiline:
"beni susturabilecek tek şey bilgidir hanımefendi. o da sizde yok!" demişti.
bugün birden bire aklıma geldi. acaba neler yapıyor?
içimde kanayan yaradır. ilk kez köpek sahiplendiğimizde daha 17 yaşındaydım. o kadar çok istemiştik ki babam dayanamayıp bir arkadaşının köpeğinin yavrusunu alıp dershane çıkışıma getirmişti. (hata burada başlıyor) tabii ne yavru bakımını biliyoruz ne tuvalet eğitimini. alıp eve getirdikten sonra sorunlar başladı. çişini yapmadığı yer, kemirmediği sandalye koltuk kalmadı. bir süre sonra biz ne kadar itiraz edersek edelim 7-8 aylıkken bir akrabamızın bahçeli evine gönderildi. çok ağlamıştım.
bu olay sonrasında çıkardığım dersleri paylaşmak isterim. öncelikle bakacağınız köpeğin sizin yaşam koşullarınıza uyacak bir cins olmasına dikkat edin. apartman dairesinde oturuyorsanız daha küçük bir ırk (yorkshire terrier, king charles spaniel, maltese terrier gibi...) , çok tüy dökmesinden rahatsız olacaksanız kısa tüylü bir ırk (pug, bull terrier, pinscher gibi...), onunla fazla gezemeyecekseniz daha sakin yapılı bir ırk (french bulldog, shih-tzu gibi...), siz de aktif ve sportmenseniz daha hareketli bir ırk (jack russel gibi...) tercih edin. sokak köpeği ya da büyük ırk köpekleri bahçeli bir eviniz varsa tercih edin.
köpekler hiç büyümeyen bebekler gibi. evde olmazsanız kediler gibi yalnız kalamıyorlar, daha duygusal ve size bağımlılar. bir köpek sahiplenecekseniz ona vakit ve emek harcamalısınız. her sabah ve her akşam enerjisini atması, tuvaletini yapması için gezdirmelisiniz.
aşı ve parazit bakımları, herhangi bir sağlık problemi olması durumunda bunu karşılayabilecek maddi gücünüz olmalı.
köpekler genellile kokarlar. bunu engellemek için bazı vitaminler, şampuanlar vs... var ancak çok da etkili olmuyor. tüyden, kokudan rahatsız olacaksanız ya da ailenizin yanında yaşıyorsanız ve onlar köpek bakmak konusunda sizin kadar hevesli değilse bunlar ciddi problem yaratacaktır.
her şeyden önemlisi o bir can. onu alıp birkaç ay sonra başkasına sahiplendirmeye kalkmanız onu ciddi bunalıma sokacak. o insan da bakamazsa ya sokakta perişan olacak, ya da barınağa gitmek zorunda kalacak. o kadar içler acısı durumda olanlar var ki tahmin bile edemezsiniz. özellikle büyük ırklar ya da pitbull gibi cinsler sahip de bulamadıkları için ölüme mahkum.
eğer gerçekten bütün sorumluluklarını alamayacaksanız, belirli bir düzen oturtmamışsanız, kılına-tüyüne-kokusuna çok takılacaksanız asla sahiplenmeyin.
ama eğer tüm bunlara hazırsanız karşılıksız, çıkarsız, saf sevgisiyle dünyanın en güzel şeyi.
bu olay sonrasında çıkardığım dersleri paylaşmak isterim. öncelikle bakacağınız köpeğin sizin yaşam koşullarınıza uyacak bir cins olmasına dikkat edin. apartman dairesinde oturuyorsanız daha küçük bir ırk (yorkshire terrier, king charles spaniel, maltese terrier gibi...) , çok tüy dökmesinden rahatsız olacaksanız kısa tüylü bir ırk (pug, bull terrier, pinscher gibi...), onunla fazla gezemeyecekseniz daha sakin yapılı bir ırk (french bulldog, shih-tzu gibi...), siz de aktif ve sportmenseniz daha hareketli bir ırk (jack russel gibi...) tercih edin. sokak köpeği ya da büyük ırk köpekleri bahçeli bir eviniz varsa tercih edin.
köpekler hiç büyümeyen bebekler gibi. evde olmazsanız kediler gibi yalnız kalamıyorlar, daha duygusal ve size bağımlılar. bir köpek sahiplenecekseniz ona vakit ve emek harcamalısınız. her sabah ve her akşam enerjisini atması, tuvaletini yapması için gezdirmelisiniz.
aşı ve parazit bakımları, herhangi bir sağlık problemi olması durumunda bunu karşılayabilecek maddi gücünüz olmalı.
köpekler genellile kokarlar. bunu engellemek için bazı vitaminler, şampuanlar vs... var ancak çok da etkili olmuyor. tüyden, kokudan rahatsız olacaksanız ya da ailenizin yanında yaşıyorsanız ve onlar köpek bakmak konusunda sizin kadar hevesli değilse bunlar ciddi problem yaratacaktır.
her şeyden önemlisi o bir can. onu alıp birkaç ay sonra başkasına sahiplendirmeye kalkmanız onu ciddi bunalıma sokacak. o insan da bakamazsa ya sokakta perişan olacak, ya da barınağa gitmek zorunda kalacak. o kadar içler acısı durumda olanlar var ki tahmin bile edemezsiniz. özellikle büyük ırklar ya da pitbull gibi cinsler sahip de bulamadıkları için ölüme mahkum.
eğer gerçekten bütün sorumluluklarını alamayacaksanız, belirli bir düzen oturtmamışsanız, kılına-tüyüne-kokusuna çok takılacaksanız asla sahiplenmeyin.
ama eğer tüm bunlara hazırsanız karşılıksız, çıkarsız, saf sevgisiyle dünyanın en güzel şeyi.
yalnızlığım şarkısına aşık olduğum müzisyen. mimar sinan üniversitesi devlet konservatuarı arp bölümü mezunu. kaliteli bir sesi ve duruşu var.
neredeyse 30 yıl önce kapanan türk mizah dergisi.
türk karikatürist. (bkz: limon), (bkz: leman), (bkz: l-manyak) dergilerinde çizdi; (bkz: erdil yaşaroğlu) ile (bkz: penguen) dergisini çıkardı. çok güldüğüm pek çok karikatürün çizeri.
anlatılmak isteneni komik ya da iğneleyici olması için abartan, çarpıtan resim türüdür. (bkz: selçuk erdem), (bkz: yiğit özgür) en çok güldüğüm çizerler.
özellikle cins hayvanları üreterek, sorumluluğunu üstlenemeyecek kişilere para ile satılmasına karşı olan akımın mottosu. hayvanlar sürekli çiftleştiriliyor, doğurtuluyor ve satılıyor. önceden bunu bazı üretim çiftlikleri yapardı şimdi evine 3-4 cins kedi-köpek alan üretime geçip satışa başlıyor. instagram, facebook gibi sosyal medya kanalları üreticilerin hesaplarıyla dolu. parayı veren hayvanı satın alıyor, bakabilir mi bakamaz mı kimsenin umurunda değil. acilen önlem alınmalı ve bu iş bu kadar kolay olmamalı. özellikle iri ırk köpekler barınağa düşerse sahiplenilmeleri çok zor. onları barınağa bırakmak ölüme terk etmekle eşdeğer. sokaklar, barınaklar aç ve sahipsiz hayvanlarla doluyken para vererek bu sisteme hizmet etmek o zavallı hayvanların sokaklarda perişan olmasına da hizmet etmek demek. bu nedenle satın alma, sahiplen!