#tüm jackie-brown entry'leri

hayatını başkalarının görüş ve düşüncelerine göre şekillendiren insanların yaptığı eylemdir. ait olduğu toplumdan dışlanma korkusu ve bu topluluğa aidiyetin pekiştirilmesi gerektiğine olan inancın sonucunda gerçekleşen anlamsız edimler bütünüdür.

nereye ve kime ait olduğunuzun bir önemi olmaksızın, kendini salt ait olma ihtiyacı güden tüm bireylerde görülebilir. malesef toplumsal baskının bir tezahürü olarak insanların inanmadıkları şeyi yapmaya zorlanmasıdır. bunu cuma mesajlarından tutun da, cumhuriyet bayramına kadar gönderilen copy/paste mesajlardan anlıyorsunuz.
cumhurbaşkanıyla halısaha maçı düzenleyecek kadar iktidara yakın kişilik acun ılıcalı’nın yarışmasında ünlü olmuş, hesapta alevi olan ama alevilik ile de yakından uzaktan ilgisi olmayan düzen adamıdır.
görünürde işçiyi iş kazalarından koruma maksatlı çıkarıldığı söylenen, aslında tamamen işvereni işçi haklarının getirdiği sorumluluktan kurtarma amacı güden kanunlar dizesidir. örnek vermem gerekirse; işçi bir depoda görevli diyelim ve burada çalışması için başına bere, ayağına da çelik burunlu ayakkabılardan giymesi gerektiği ile ilgili bir talimname çıkarılır ve bunun da dayanağı olarak iş güvenliği kanunu ıvır zıvırı gösterilir. işte burada aslında korunmak istenen işçi değil, işçinin uğrayabileceği iş kazası sonrası işverenin sorumluluğunu ortadan kaldırmaktır. yoksa kim siker işçiyi.
iktidar yanaşması bir komşumuz var. adamın eskiden sultan ahmet’te çin’den, iran’dan kaçak getirdiği halıları sattığı ve 3 kişinin zor girebileceği kadar küçük bir dükkanı vardı. adam şimdi aldı yürüdü, 3 tane oteli + eski sağlık bakanıyla ortak olduğu hastanesi var. eski halı dükkanı büyüdü, nuruosmaniye’de über lüks, klimalı, spotlu, deri koltuklu mağazaya dönüştü. halı işinde pek para yok sanırım ki adam 2 yıldır istanbul’a gelen turistlerin kalitesizliğinden dem vuruyor. 2 liralık döner ayran kuyruğuna giriyorlar diyor.

tanım: istanbul’un kalitesiz turistlerinin vazgeçemediği yiyecek ikilisi.

edit: imla
cinsiyet ayırt etmeksizin çok kişiye yardım ettim. kitabı olmayanlar vardır diye izmir fuarlarından kitap alıp yolladım. sinema bileti yolladım. türktelekom havabus, migros sanal market, biletix kodları yolladım. yeri geldi kitap alışveriş sitelerinden kitap yolladım, kimi öğrencilere yemek gönderdim, ne kadar ukalalık yapsa da yaşına ve cehaletine verdiğim bir hanım kızımıza iş için yardımcı oldum, yüksek lisans ödevlerini yaptığım bir arkadaşımızı mezun ettim.

ancak şunu açıkça söylemeliyim ki, gruplardaki kızlar kadar kendini beğenmiş, dünyayı ben yarattım havasında olan kızları başka yerde tanımadım. bu kızların hepsi bir de eğitimli; üniversite okuyan ya da mezun. ülkenin eğitimlisi de cahil.

başlıkta söylenen ise bir realite. malesef bu var. yardım isteyen bir kızın başlığının altında ona yürüyen mi dersiniz, terslenince işi sululuğa ve goygoya vuranlar mı dersiniz. bu kızları ukala ve kendini beğenmiş yapan bu ve bunlar gibi yavşaklardır.

not: tüm gruplardan aylar önce ayrıldım. üyelerin %99,9’u boş beleş insan.
çocukluğumdan beri ailemden öğrendiğim bir şey var, o da bir yere geç dahi kalsam mutlaka kahvaltı yapıp öyle çıkarım.

ancak nedir bu hafta sonu dışarda kahvaltıya gidelim olayı bir türlü anlayamadım. öğle yemeği ya da akşam yemeği olur tamam anlarım, gidersin yersin kebabını, balığını, ne bileyim evde yapması zor olan, dışarda daha iyi yapılan şeyleri keyif için ara sıra git ye tamam da yahu milletin evde yüzüne bakmadıkları peynire yumurtaya zeytine dışarda adam başı minimum 50 lira bayılınca ne oluyor?

2-3 ay önde kızın biriyle tanıştım. bir kaç defa cafe vs tarzı yerde buluştuk. sonra iş ciddiyse akşam yemeğine gidersiniz de, ulan kız bana kahvaltıya gidelim demez mi! en nefret ettiğim şey.

beykozun, çatalcanın bilmem ne köyünde böyle yerler var. adam boş arsasına 2 tane hamak koymuş, 3 tane tavuk salmış ortaya, sineğinden doğru dürüst yemek yiyemezsin ama serpme köy kahvaltısı ayağına ailece gittiysen 250-300 liranı alıyorlar. işin ilginci bu mekanlar her daim full çekiyor. ben daha sinek avlayan kahvaltı mekanı görmedim. mesela avcılar’dan küçükçekmece yönüne giderken yanyolda sabah adamın biri arabasını çekmiş, tabakta kahvaltı veriyor ve önü bildiğiniz sıra oluyor.

sabah daha afyon patlamadan aç karnına evden çık, bir dünya yol git, sonra evdekinden daha kalitesiz şeylere 1 aylık kahvaltılık parasını bırak gel. merak ediyorum bu işten ne keyif alınıyor?

edit: imla