#tüm dey entry'leri

star wars serisinin birkaç gün önce vizyona girmiş, serinin 8. filmidir. bu seride, kylo reni maskesiz izleyebiliyoruz. savaş sahneleri iyi, konusu klasik star wars. birkaç beklenmeyen şey yaşatarak, klasik star warstan dışarı çıkan tarafları olsa da, en azından benim için tatmin edici diye nitelendirilecek seviyedeydi. yalnız, bence disney, marvel serilerinden biraz fazla etkilenmiş, kahramanlığı olması gerektiğinden bi tık daha ön plana çıkarmış. öyle eski filmleri kadar ilgimi çekmese de, izlenesi efenim.
genelde genellemelerin kaide varsayılması ve genellemeyi bozanların istisna olarak nitelendirildiği sözdür. en baştan genellemenin yanlış olduğunu düşünürseniz, sizi değişik bir paradoks içine iticektir. özellikle de genelde kelimesiyle başlayarak bir genelleme ile tanımladığım için. ama bence bir istisna.
benim vurmadığım, vuranı görmediğim aksiyon. bi link ataydınız da izleyeydik.
bir yönetici olarak benim de kontrol ettiğim durumdur. aslen toleransımız çok yüksek, olabildiğince silmemeye çalışıyoruz fakat mümkün olmuyor her zaman. sözlüğün bir facebook sayfası olmadığının anlaşılmasını istiyoruz.

(bkz: entry silinme nedenleri)
küçük kelimesini gereksiz bulduğum ikilemdir. iyisinin yüreği çok büyüktür çünkü.
burunumuzun 2 kenarında bulunan, ufak deliklerdir. kıllı ve sümüklüdür. nefes almamıza ve kokunun vücudumuza girişi olarak kullanılsa da, birçok yaratıcı küfre ilham kaynağı olmuştur. vay bee.
güneş sistemimizin en minnak ve güneşe en yakın gezegeni. yanıyor buralar diyebileceğiniz bir sıcaklığa sahip güneşe bakan yüzü. kendi etrafında yavaş döndüğü için de, arka taraf kış kampına gayet uygun. yalnız hipotermi geçirme ihtimaliniz yüksek, siz yine de içliği 8 kat giyin. diğer gezegenlerden ters yönde güneş etrafında döner, ilginçtir.

edit: kedimin ismidir ayrıca.
güneş sistemimize ait bir gezegen. güneşe yakınlık olarak, merkür ve venüsten sonra 3. sıradadır. boyutu dünyaya göre ufak, yerçekimi de gayet düşüktür. sıcaklığı dünyaya yakındır, biraz daha sıcaktır sadece.

geçmişte, marsta yaşam olabileceği ihtimalinden sözediliyor. bununla alakalı biraz yazmak istedim açıkçası. marsta, dere kenarı olduğu tahmin edilen, geçmiş su yataklarına ait olabilecek birsürü iz bulundu. genelde düz mantık olarak, su eşittir yaşam mantalitesini izliyor bilimadamları. bunu da destekleyen çok veri var dünyada. su olan heryerde, güneş bile ulaşmamış olsa, bir enerji kaynağı bulunup bir şekilde yaşam devam ettirilmiş. heh konumuza dönersek, su varsa bile, düşük çekim gücü ve atmosferin inceliği, zaten gezegenin kullanılabilirlik ömrünü çok kısaltıyor.

dünyaya yaşamın marstan geldiği ile alakalı teoriler de mevcut. geçmişte yaşam barındırmış mı, çok merak ettiğim bir soru. umarım birgün cevabını bulabilir bilim dünyası.
saygıdeğer sözlük, bununla alakalı birçok farklı teori mevcuttur. burda bahsetmek istediğim aman rastgele oldu, aman allah yarattı filan değil. bahsetmek istediğim, daha çok olabilmiş olacak teorilerin en yüksek ihtimallerini tanımlamak. yani inorganik bir dünya, nasıl organik bir canlı yaratmış olabilir.

ilki, tamam gönlünüz olsun, allah ol dedi olduk.

ikincisi, yabancı bir göktaşının dünyaya çarpması ile birlikte, yaşam formunun dünyaya gelmesi. sonuçta, dünyamız milyarlarca meteorla dövüldü. hatta nemesis teorisi gayet başarılı bence. bu göktaşlarının, dünyamıza neler getirdiği birer muamma.

üçüncüsü, yine bir uzay hikayesi. canlılardan ziyade insanların hikayesi olabilecek bir teori, ama yine de burda durmayı hakediyor bence. bilim insanlarının çoğunun mars, ben ve benim gibi düşünen bilimadamlarının venüs olarak tahmin ettiği gezegende var olan yaşam, gezegenin kötü kaderi nedeniyle dünyaya taşınmış olabilir. detayını ilgili gezegenin başlığında paylaşacağım.

dördüncüsü ise yaşamın bizzat dünyada oluşmuş olma ihtimali. bildiğiniz üzere dünya milyon yıllardır şekil değiştiriyor, gerek göktaşları gerekse deprem, sel, rüzgar, sıcaklık değişimi gibi etkenlerle. dünyanın eski halinde, belki de bir mucize olan gezegen çekirdeğinin verdiği imkanla, kimyasal bir reaksiyonla ilk tek hücreli oluşmuş olabilir.

beşincisi ise, yaşamın kaynağının kökenimiz dna olması. ne şekilde oluştuğuyla alakalı detaylı bilgim yok, bilen yazsın.
yıldız ila gezegen arasında kalmış, kararsız bir gökcisimidir. kararsızlıktan kastım ise kafa karışıklığıdır. yoksa fiziksel form olarak gayet kararlıdır.

kendi güneşimizi düşünelim. hidrojen ve helyum yakıtlarını yakarak, daha ağır elementler oluşturur ve enerji verir. bu kahverengi cücelerde de bu yakıttan mevcuttur fakat kütlesi ve çekimi yetersizdir. nükleer bir reaksiyon başlamadan, birkaç milyon yıl ışırlar ve kapkaranlık birer cisme dönüşürler. bunların az büyüğü de kırmızı cüce oluyor efenim. bu kahverengi cücelerin boyutu, güneşin yüzde 1i ila yüzde 7si oranında değişir. şuan ışıyan milyarlarca kahverengi cüce, sönmüş ise daha fazlası olduğu tahmin edilir.

kütleleri yeterince büyük olmadığı için, enerjisi bittiğinde öyle kapkaranlık, sopsoğuk bişiye dönüşürler. öyle yıldızlar çökünce nükleer reaksiyon olur, çekirdeği içine kapanır, o çekirdekten karadelik oluşur filan, bu cücelerimiz için fasa fiso o. daha ufacık bunlar abisi, jüpiterden biraz büyükler sadece. kendi kendilerine sönüyorlar, o kadar.