#tüm begemos entry'leri

(bkz: serseri)

"hayat demek ölümü beklemek demektir. Az çok hepimiz denizi, yıldızları, ağaçları işte falanları filanları göreceğiz. Birçok şeyin tadına bakacağız sonra da ister istemez gidiyorum elveda şarkısını söyleyeceğiz. Öyle ise kalanında gideninde gönlü hoş olsun." sadri alışık
Mitolojiler diyalektikler üzerine kuruludur. Karşıtlıkların çatışmaları düzeni belirleyen bir şey olmuş. Türk mitolijisi çok bilinmeyen bir alan. Yeterli kadar çalışma yok. Filmler, diziler, resimler, edebiyat, müzik gibi birçok alana kaynaklık sağlayacak kadar güçlü bir damarımız var. Bu damarlardan biri de türk mitolijisinde geçen canavarlar. Yurt dışından ihraç etmemize kesinlikle gerek yok.

Edebiyatta son yıllarda işlenmeye başladı. mehmet berk yaltırık, ömer faruk yazıcı,barış müstecaplıoğlu öne çıkan isimler oluyor. Elbette yeterli değil ama yol açmaları bakımından önemli.

Türk tarihi, türk mitolojisi, türk sosyal hayatı, sözlü edebiyat çok geniş bir alan açıyor. Bu alanlardan biri de türk canavarları meselesi. Çok ilginç yaratıklar var. Mesela oğuz kağan destanında geçen yarı köpek yarı insan it-baraklar, düşmanını gıdıklayarak öldüren arçuri, ıssız yerlerde ortaya çıkıp insanları kaçıran cadı alyabani, yeni ölen insanların etleriyle beslenen ardov,kadın giysileri giyip evlerde gizlice dolaşan biçura, kanatsız ejderhalar bükrek ve sangal, evren kelimesine adını veren dev sürüngen, kızagan, karakoncolos, ubırlar vs vs.

Türk canavarları çok geniş bir alan. Bunlar kullanarak çok güzel işler yapılabilir.
Türk sinemasının efsanesidir. Küfür bir filme ancak bu kadar yakışır.
Ahmet Haşim bir yazısında ülkenin kalburüstü kesiminin yazlıklarından dönüşünü anlatıyor. Ancak bu insanlar adalardaki yazlıklarında mutlu olmayı, eğlenmeyi, adanın nimetlerinden yararlanmayı becerememişler. Mutsuzluklarını yanlarında götürüp gerisin geri getirmişlerdir. Bir de yazlıkları olmayan, İstanbul'da mecburiyetten kalmış ama buranın nimetlerinden sonuna kadar yararlanabilmiş, eğlenebilmiş insanları anlatıyor. Yazının sonunu da şöyle bağlıyor:

"Ne kış ne yaz bir dakika mesut olmayı bilmeyenler bir memleketi mesut etmeyi nasıl bilsinler? Sırf memleketin saadeti için şahsen mesut olmanın hünerini öğrenmeye mecburuz."

Ülkenin mutlu olması için önce kendimizi mutlu etmeliyiz çıkarımı çok hoşuma gitti. Mutsuz ve eğlenmeyi bilmeyen insanların yönettiği ülkede neler yaşadığımız ortada. Yılmaz Özdil bir yazısında diyordu ya : "okuldan bir kez kaçsalardı böyle olmazdı." Katılmamak elde değil.
Moğolistan'ın Sibirya bölgesindeki taygalarda rengeyikleri ile birlikte yaşayan halk. Rengeyikleri ile bağları çok enteresan.
Animist dünya görüşüne sahipler ve şamanizmi yaşamaya devam ediyorlar. Ancak çok uzun süre varlıklarını sürdüremeyecekler gibi.
selcen küçükestelin rengeyiği türkleri dukhalar çalışmasından doyurucu bilgiye ulaşabilirsiniz.
selcen küçüküstel'in dukha türkleri arasında yaşayarak onları gözlemleyerek 'kültürel antropoloji' alanında hazırlamış olduğu muazzam çalışma.

Bu alanda okuduğum veya izlediğim şeyler genelde 'siz farklısınız' yaklaşımı ile oluyordu veyahut kitaplar akademik dilin arasında boğulup kalıyordu. Ancak bu çalışma öyle değil. Merak eden, yargılamayan, genel geçer bilgilerin ve düşüncelerin gölgesine sığınmayan, üstten bakmayan bir akademisyen var. Dili, anlatımı muazzam derecede sade ve anlaşılır.
Dukhaların; bakış açısı, yaşayışı son derece net ve doyurucu olarak açıklanmış. Söylenen her şey söylenmesi gerektiğini kadar. Bir konuyla ilgili bilgiyi okuduğunuzda yorulmadan hazmedebiliyorsunuz.
Kültürel antroloji alanında akademisyen. Yıllar önce atlas dergisindeki yazısı ile tanımıştım kendini. O günden sonra takip eder oldum. Şu an magma dergisinde yazmaya devam ediyor.

rengeyiği türkleri dukhalar çalışması ile kendisine hayran bırakmıştır. alanında dünyanın en iyilerinden biri olacak bir akademisyene sahibiz.