#tüm amerikada-bir-cevelan entry'leri

yaşadığım şehrin ve yaptığım işin en sevdiğim yönlerinden biri. bir de seyahat etmenin. hiç tanımadığım ve belki de bir daha hiç karşılaşmayacağım onlarca insanla sohbet etmek, fikirlerini sormak, yol tarifi almak, belki kısaca hikayelerini dinlemek, biraz kendininkinden bahsetmek, iyi dileklerini almak, iyi dileklerini sunmak. hepsi bu kadar. çok da ilginç sohbetler olur çoğu zaman o kısacık diyaloğa sığanlar, tadından yenmez.
muhtemel sebepleri arasında başta hayat pahalılığı/geçim zorluğu vardır diye düşünüyorum. küçük şehirde alınacak 2500 istanbul’da alınacak 5binden daha çok yeter zira. sonra trafik, daracık evlere sığma çabaları, çocuk büyütmeye dair endişeler sıralanır bana kalırsa. zira sadece istanbul için değil, diğer birçok büyük şehir için de aynı sebepler hemen hemen geçerlidir.

büyük şehrin stresi de büyük oluyor. hep söylemişimdir büyük/pahalı şehirlerde hayat zenginlere güzel arkadaş. biz de bilirdik havuzlu sitemizde yahut villamızda home office çalışıp istanbul’un tadını çıkarmayı lakin aç idik, markette yedik sodexo parasını.
bakınız: anneden izin koparmak için yalvarmak!

izni alınca ne giyeceğim, yanıma yolluk ne alacağım telaşı başlardı. tadı başkaymış o günlerin, o dostlukların, o sevimli dertlerin. büyüdükçe anlıyor insan. bir de babasının yolluk yaptığı köfte ekmekleri özlüyor
uyurken üzerinizden bir kuştan ziyade yengeç kardeşlerin geçmesi muhtemeldir. düşününce pek çekici gelmedi bu fikir
anne, baba, kardeş, sevdiklerin. onların mutlu anlarını paylaşamamak, zor günlerinde yanlarında olamamak her geçen gün daha da batıyor.. gözü daima arkada kalıyor insanın. en azından benim. başımı yastığa her koyduğumda aklımdalar. keşke bu kadar zor olmasaydı
kafasını koyar koymaz uyuyan insanlara imrendirir. hayır arkadaş hiç mi derdiniz tasanız yok? hiç mi düşünecek bir şeyiniz, ne bileyim 10 yıl önce keşke söyleseydim dediğiniz bir cümleniz falan? bak sabah iş var benim gözler hala fal taşı
yanınıza olabildiğince az eşya alın, bir de mutlaka araştırma yapın. böylece gideceğiniz yerdeki az bilinen güzel yerleri, aktiviteleri, vs kaçırma riskini azaltmış, sürpriz hava muhalefetleriyle karşılaşmamış olursunuz.
muhtemelen uyumlu, geçinmesi kolay, güzel bir insandır.

yakın bir arkadaşımı çok sevdiğim bir restoranta götürmek için davet etmiştim heyecanla. neyse gittik oturduk menüye bakıyoruz. “ben bunu hayatta yemem, bunu normalde yerim ama şuan canım istemiyor, şunu yerim ama içindeki şu maddeyi yemem... menüde de hiç birşey yokmuş ya” derken derken birşey sipariş etti sonunda. sonra onu da beğenmedi içinde dereotu var diye.. böyle insanlar gerçekten pişman ediyorlar davet ettiğinize. o yüzden diyorum ki ne güzel insandır yemek seçmeyip karşısındakini zorlamayan insan.
istanbul havalimanı benim için eşittir doğa katliamı. düşünüyorum düşünüyorum başka birşey çağrıştırmıyor.
aklıma ilk gelen ablamla ben henüz çocukken, yaz tatili dönüşü babamın yolda ishal olması.. biz ablamla güle oynaya sallana sallana yürürken adamcağız canını eve atmak için helak olmuştu. sonra elbette azarı yemiştik ablamla. yazarken bile güleceğim geliyor.

canım babam, fedakar babam