#tüm alynklc entry'leri

Ülkeden ilk çıkışımda nerden alacağımı bilmediğim pul yüzünden yaşadığım stresi unutamam. Kontrol sırasına girdim, uçak saati geliyor, bir de duyuyorum ki pul buradan değil kapının yanındaki vezneden alınıyor. Haaaaaayyyyydaaaaa
Hem nefret edersin hem kopamazsın. Uyuşturucu mudur nedir anlamadığım bir olay istanbulda yaşamak. Gündüz o trafiğinde çile çeker kanser olursun, her türlü insanı görür deli olursun ama gece olur, her yer sessizleşir ve yine aşık olursun şehire. Güzeldir, kalabalıktır, yorar insanı
Ennnnn sevdiğim olaydır. Düşünsene, her türlü nazını çeken adamla yola çıkıyosun. Bizim ilk uzak mesafe gezimiz eskişehir olmuştu, birlikte bir şeyler keşfetmenin güzelliğini falan anlatmıcam, bilen bilir zaten. o otobüs/araba yolculuğu kısmını söylemek istiyorum. üzerine yayılmama izin verdiği için, her konforu sağladığı için, beni benden önce düşündüğü için yaşadığım en güzel en rahat yol deneyimiydi. sevgilinizle çıkın. çıkın çıkın gezin.
Doğma büyüme (aslında annem beni doğurmak için trabzona gitmiş) İstanbullu biri olarak sevgiliyi gezdirme işi bana düşmüştü. Erkek arkadaşım Balıkesirli ancak İstanbulu, avrupa yakasını benden daha iyi bilir. Ama yine de ben gezdirecektim. Neyse efenim, birlikte okuduğumuz şehir kocaeliden çıktık yola, ilk durak kadıköydü. Kadıköyde oyalanmadan hemen atladık eminönü vapuruna, aldık simitleri elimize. O kadar mutluydu ki martılara simit atarken, vapur gezisi tüm gün sürse şikayet etmezdim. Neyse efenim sonra dedik haydi tabana kuvvet, koyulduk yola. Daha önce galatayı hep uzaktan seyreden ben, biraz eminönünde dolaştıktan sonra tuttum benim adamı karaköyün girişinden galata yoluna çektim. Dedim ilk benimle çıkacaasın, rivayet var, anısı olacak. Ben güya istanbulluyum, hiç çaktırmıyorum yolları bilmediğimi. Azcık kaybolduk tırmandık falan derken bulduk yolumuzu. Çıktık birlikte en üste, sözlerimizi verdik. İnerken selvi yarim kafayı çarptı, ay ben gülerim. Demem o ki 1.80ve üzeri merdivenlerden inecekseniz dikkat edin. Sonra galatanın etrafındaki sokakları keşfettik yürüdük istiklal caddesine. Gezi parkında biraz soluklanıp itü de okuyan arkadaşımızı ziyaret ettik. Oradan yine tabanlara kuvvet, beşiktaşa inmeye karar verdik. Yine “istanbul benden sorulur yeaaa” tavrıma bok sürdürmeyişimden biraz yol karıştı ve aynı yolları birkaç kez yürüdük. Nihayet dolmabahçeye varınca birer çay içip güzel boğazı seyrettik. Dolmabahçedeki tesis konuma göre bulabileceğiniz en uygun yer belediye işlettiği için, küçük bir dipnot olsun. Ardından yine küçük bir yürüyüşle beşiktaş çarşıya vardık, biraz dolanıp arkadaşlar buluştuk. Anlatınca çok yol gibi görünmese de o gğn çok dolanmıştık. Güzel bir anımızdır.

Bir başka gün sirkeci cihangir gülhane taksim tavafı ettiydik.
Bir başka gün Beykoz Çengelköy arası canımıza okumuştuk.
Bir başka gün beşiktaş bebek arası ayaklarımıza karasular indirdiydik.

Sevgiliyle gidilen her yol, çekilen her çile güzel bir anı bırakıyor. İstanbul için rota çizmeyin. Bir yere gidin ve çevresinde dolanın yeter.
batı ataşehir diye batısını plazalar ve avmlerle anlamlandıramadığım bir şekilde elitleştirdikleri kadıköy üsküdar ve ümraniye üçlüsüne acaaaip yakın olan semt.
caddelerde rüzgarı çalmayı öğrenince marifetmiş gibi her fırsatta çalıp annemi bıktırdığım dönem. gerçi bıkmamış olabilir, kadıncağız hala saklıyor flütümü. üç parça halinde.........
bir yerde tv programındaki yetişkinler vs çocuklara karşı tepkilerini izleyince daha da hayran olduğum adam. çocuklara karşı tam bir pamuk şeker. yetişkinlere ettiği hakaretleri bağırmaları beni çok eğlendiriyor, bunun için yanıcam galiba.
yeni döndüğüm saraybosna gezisinden sonra gitmeyi düşünenlere birkaç tavsiye bırakmaya karar verdim. öncelikle 6 kişilik bir grupla gittiğimi belirteyim. konaklayacağımız yeri booking üzerinden bulduk, geceliği 20euroydu, konum olarak sebilden yukarı küçük bir tırmanış yapmanızı gerektiren bir yerde. ama evin sahibi muhteşem bir insan. ev çok temiz ve konforlu. sanırım boşnaktı ev sahibimiz, bize biraz savaş yıllarından bahsetti. insanları pek konuşmayı sevmiyor ama tarihi öğrenmek için yerlisiyle konuşmak her zaman daha iyidir. sarajevo garden apartment gideceklere tavsiyemdir. yemek olarak mutlaka başçarşıda böreğinizi ve cevapinizi yiyin. cevapiyi sebili arkamıza alıp dümdüz ilerlediğimizde karşımızda kalan lokantada yedik, iki katlıydı ama adını anımsamıyorum. böreği de tramvayın alt sokağında yemiştik sanırım. mutlaka başçarşıda yiyin, en iyi böreği orda bulabileceğimizi söylemişti ev sahibimiz. her türk mutlaka osmanlı restorana giriyor başçarşıda, yani adından heyecanlanıp gireceksiniz diyim çok bir olayı yok. biz türk mutfağına hasret olduğumuz için ilk oraya girdik ve yemekler hayalkırıklığıydı. gitmeden önce türk çok dediler evet ama turist olarak çok. dükkanları çoğunlukla boşnaklar işletiyor, türk çayı bulunur yazısına kanmayın, türkçe konuşan bulamazsınız :) biz kocaman türk çayı bulunur yazan yerde çay baklava yapalım dedik, baklavası kötüydü, çayı da pahalıydı. türkiyede vermeyeceğim parayı ödedim çaya. yine sebilin az aşağısında, inşaat halinde olan caminin karşısında nebo cafe var, mutlaka uğrayın, sahibi Oğuz abi, çok hoş sohbeti vardır, bulursanız bir çayını için.
kekik kokarmış sokakları, öyle duymuştum. erkek arkadaşım vesilesiyle ayvalık ve akçaydan ibaret olmadığını öğrendiğim şehir. merkezi küçüktür, denizi yoktur. insanları çok tatlıdır, tipik ege insanı. bandırma ile merkez arasında bir husumet var, hiç sevmezler birbirlerini. biraz emekli şehri gibi hissettirmişti bana, çok sakindir. sevilir ama özellikle insanlarının cana yakınlığından dolayı. özer hisar ayranı ile kapanış yapayım, bulamazsınız balıkesir dışında. öyle diyooolağ.