ingiliz yazar, filozof ve kadın hakları savunucusudur. gerisinde "a vindication of the rights of women" gibi önemli feminist eserler bırakmıştır. bilim kurgunun öncelerinden olan mary shelley'in annesidir.
ingiliz gazeteci, yazar ve politik filozoftur. felsefi anarşizmin ilk modern destekçilerinden biridir. bilim kurgunun öncülerinden olan mary shelley'in babasıdır.
dünyada bucket listlerin en başında olması gereken yerlerden biri. dünyanın en az yağmur alan yerlerinden biri. bir bardak dolusu yağmur 117 yılda yağıyormuş.
bu kadar az yağmur yağmasına rağmen penguen vb bir çok deniz canlılarının göçmen kuşların yaşadığı yer.

atacama desert

ayrıca tripadvisor profilleri tarafından dünyanın en hızlı tüketilen ve yok edilen yerlerinden biri seçilmiştir. 20 yıl önce pumalarda koşan delikanlı kovboy tiplerinden geçilmeyen kurak yerlere artık çöl otellerinin yapılmaya başlandığı ve ucu bucağı görünmeyen turistik loungeların dolduğu görülüyor.

ayrıca bi gün yolunuz düşerse efsanevi ölüm vadisini de notlarınıza yazın. Ölüm Vadisinin de şöyle küçük hikayesi var. Burasının yüzeyi Mars’a benzediği için aslında Valle de la Marte (Mars Vadisi) adı verilecekmiş ama bir şekilde Marte (Mars) ve Muerte (Ölüm) kelimeleri karışmış ve Ölüm Vadisi olarak kalmış. dünyanın en güzel manzaralarını görebileceğiniz girintiler ölmeden önce listesini hak ediyor.
istanbul Havalimanına indiniz ve serüveniniz başladı. Dünyanın en büyülü şehirlerinden istanbul'u gezme hayalleriyle bu topraklardasınız.

çarpık yapılaşma, yeşil alanların giderek azalması, trafik kabusunun her geçen gün daha da çekilmez hale gelmesi, insan nüfusunun aşırı seviyelere ulaşması gibi noktaları göz ardı edip güzel bir tarihi yarımada turu yapmak istiyorsunuz.

sokakları simit, lahmacun ve kebap kokan, her cadde ve sokağı yamuk yumuk olan, boyasız, çirkin ve sıvasız tuğla binalarının arzu endam ettiği, kuralsızlığın kural olduğu bir şehir ile mi karşılaşacağız ? yoksa

Semt semt binlerce kez dizelerle buluşmuş yaşlı kent mi ? doğu roma, bizans, osmanlı gibi dünya tarihine başkentlik yapmış Eminönü, Sirkeci, Sultanahmet ve Ayasofya, Kapalıçarşı, Hanlar, Beyazıt, Laleli, Aksaray, Süleymaniye, Zeyrek, Vefa oradan Fatih, balat, haliç mi ?

dünyayı gezerken farkedeceksiniz ki en güzeli dibinizde.
Kışları huzur, yazları hüzün demektir. Çünkü bodrum’un güzelliğini en iyi kışın görebilirsiniz. Bodrum o sakinliğini, huzurunu ve güzelliğini size sadece kışın gösterir. Bu tıpkı bir sevgilinin tüm güzelliğini baş başa kalınan o romantik dakikalara saklaması gibidir. Sadece iki sevgiliye özeldir yani.
Bodrum’da yaşamak demek her sabah insanlara, hayvanlara ve denizin dalgalarına günaydın demektir. Mutluluktur yani. Dünyanın en güzel gün batımına her gün tanık olmaktır. Çatal adasının kıyısında kaybolan güneşe ruhunu vermektir. Edebidir, coşkuludur, şairanedir. Mandalina bahçesinde yürümek gibidir. Zeytin güzeli edasıyla salınmaktır bodrum’un dar sokaklarında. Beyaz evden gayrısını bilmemektir, sevmemektir. Begonvil döşeli evleri selamlamaktır. Ah be cancağzım sende yaşamak aşktır. Seni yaz aşkına düşenler anlayamaz sen mevsimsiz bir kara sevdasın. Ömürlük bir tutkuyla sevilmeye layıksın.
amerikan yapımı kara komedi - dram dizisidir. eşleri tarafından aldatılan kadınların kocalarını öldürmesini işleyen dizi fazlasıyla başarılı bir yapımdır.
son dönemde mentollü sigaraların satışının durması ve sigaraların da aşırı pahalanmasından sonra nane sever sigara saranlar arasında fazlasıyla tutulan filtredir.

Geçen hafta bahçeşehir gibi yoklukla imtihan edilen bir semtte oturan arkadaşıma alacağıma söz verdim.

mecidiyeköy’de Sürekli tütün aldığım yerin bana defalarca önermesine karşın “ben mentollü sevmiyorum yaa” diyerek geçiştirdiğim satıcı, bugün bana yok çekti.

Arkadaşımı da ha bugün ha yarın diye oyalamaktan çok utandığım için “neyse yaa istiklal’e gideyim, orada kesin vardır” diyerek, evime 2 durak uzaktaki taksim’in yolunu tuttum. Orada da tanığım 2 tütüncü yok çekince neye uğradığımı şaşırdım.

Ben bu filtreyi bulmadan yarın o arkadaşımı görmeye gidemezdim. İnat ettim ve hemen fünikülere atladığım gibi kabataş’a oradan ise beşiktaş’a yürüdüm. Köyiçi’nde sorduğum 3 tütüncü de yok çekince gayri ihtiyari “oha, yok artık” demişim. Neyse satıcı arkadaşa durumu anlatıp, özür dileyip, oradan da eli boş döndüm.

O filtreyi bulmadan bana rahat bir uyku yoktu artık. Gerekirse istanbul’daki bütün tütüncüleri tek tek gezecek ama o filtreyi bugün bulacaktım.

Hemen ilk vapurla kadıköy’e geçtim. Burada da yoksa artık bir sonraki durağım üsküdar olacaktı ki en nefret ettiğim semtlerden birine uzunca bir aradan sonra ilk defa gidecektim.

Kadıköy’e ulaştıktan sonra sırasıyla 3 tane tütüncü de yok çekti. Artık bir yandan ümidimi yitirmişken bir yandan da hayatında küfür etmemiş ben içimden kendime bildiğim bütün küfürleri ediyordum.(işte bok diyordum, aptal, gerizekalı gibi şeyler)*

Neyse son olarak ağır gören gözlerime ilişen ışıklı bir tabelada turuncu mu yoksa tütüncü mü yazdığını kestirmeye çalışırken kendi kendine “yok oğlum orada ne tütüncüsü ilk defa mı geliyorsun sanki” gibi iç seslerle kendimi kandırarak daha fazla vakit kaybetmeden üsküdar’a gitmem gerektiğini kendime tembihliyordum.

Yoluma tersti belki ama Altı üstü 100 metre uzağımdaydı ne kaybederim ki diyerek ışıklı tabelaya doğru yürüdüm tütüncü olduğunu görüp ümitsiz adımlarla şangır şungur sesler eşliğinde kapısını açıp içeri girip “yaa gizeh’in mentollü filtresi....” diyemeden karşımdaki teyze, peşimden elinde poşetlerle içeri giren oğluna “bu mentollü filtrelerden de getirdin mi” diye sordu. Ben yaşlardaki çocuğun evet diyen kafa hareketlerinden sonra oradaki taburenin üzerine çöktüm ve gözlerimden süzülen yaşları gizlemeye koyuldum.

Neyse ardından 13₺ bayılıp 120’lik gizeh mentollü filtreyi aldım.

Son olarak buraya kadar gelmişim şurada bir bira içeyim de eve öyle dönerim dedim. Şu anda üçüncü biramı yudumlarken bu entariyi karalıyorum.

Öte yandan Bu yaşadıklarımın ardında mentollü sigara içen herkesle arkadaşlığımı tekrar gözden geçirmeye karar verdim. Bilginiz olsun.
Anlamama halidir.

Evreni, yaşamı, insanları ve özellikle de kendimi anlamıyorum. yaşam gayemiz ne? Üremek ve beslenmek mi? Hayır sadece bunlar olamaz. Daha derin bir şey olmalı. Bu kadar karmaşık yaratıklarken nasıl olurda böylesi basit gayelerimiz olabilir ki. Buna katılmıyorum. Çünkü bunu anlamıyorum. Ben sadece bunlar için var olmadığımdan eminim. Fakat gayemin ne olduğunu da anlamıyorum orası ayrı bir muamma.
5 ağustos’ta verdiğim siparişte başıma gelen olay. müşteri istemediği halde siparişe muhayyel adlı dinci edebiyat dergisini ekleyip yollamanın nasıl bir açıklaması olabilir. İletişim kısmından yazdım yollamayın diye, siparişiniz sevk aşamasında gözüküyor, yapabileceğimiz bir şey yok şeklinde geri döndüler. elime geçer geçmez attım.