Amerikan edebiyatının başarılı temsilcilerinden olan yazar. Kriptoloji alanında bilgi sahibi olduğunu her kitabında okuyucuya hissettirir.
Akıcı Bir dili olmasına rağmen yer yer fazla terimsel olan ifadeleri kitaplarında bulunduran yazar, amerikan edebiyatında bolca gördüğümüz sayfa sayısını arttırmak için yapılan uzun anlatımları kullanır. Özellikle karakterler hakkında olmak üzere mekânlar, örgütler, dinler hakkında gereksiz bilgiler verip sonuçtan uzaklaştırır.
Akıcı Bir dili olmasına rağmen yer yer fazla terimsel olan ifadeleri kitaplarında bulunduran yazar, amerikan edebiyatında bolca gördüğümüz sayfa sayısını arttırmak için yapılan uzun anlatımları kullanır. Özellikle karakterler hakkında olmak üzere mekânlar, örgütler, dinler hakkında gereksiz bilgiler verip sonuçtan uzaklaştırır.
bosna hersek'in denize kıyısı olan tek şehri. sırf bu özelliği yüzünden görülmeye değer, hareketli, cıvıl cıvıl bir şehir beklerseniz yanılırsınız. gayet sıkıcı, bir özelliği veya gece hayatı olmayan şehirdir kendileri.
İzmir'de orman yangını çıkmış ve 2 gün sonra (53 saatte) tamamen söndürülebilmişti.
Tarım ve Orman Bakanı'na yangın söndürme uçakları ile yangına neden müdahale edilmediği sorulduğunda ise "3 tane uçak motoru arızalı şekilde duruyor, 3 tanesi de yağ akıtıyor. Çalıştırabilenler varsa buyursunlar gelsinler çalıştırsınlar." Dedi. swh
Kaynak: link
Bakanın iddialarını çürüten raporları, sertifikaları, yardımları falan paylaşmıyorum bile. Zaten kendi ifadesi yeteri kadar kendisini bitiriyor. Söylediklerinin doğruluğunu kabul bile etsek...
Sarayın tuvaleti bozulsa teknik servis çağıracak adamlar,
Milyon dolarlık uçaklar bozulduğunda sanki ülkede hiç uçak teknikeri yokmuş gibi hiçbir şey yapmadan oturuyorlar.
Evet dağ başına yeni bir cami yaptırdık, yangın söndürme uçağından daha önemli (!)
Tarım ve Orman Bakanı'na yangın söndürme uçakları ile yangına neden müdahale edilmediği sorulduğunda ise "3 tane uçak motoru arızalı şekilde duruyor, 3 tanesi de yağ akıtıyor. Çalıştırabilenler varsa buyursunlar gelsinler çalıştırsınlar." Dedi. swh
Kaynak: link
Bakanın iddialarını çürüten raporları, sertifikaları, yardımları falan paylaşmıyorum bile. Zaten kendi ifadesi yeteri kadar kendisini bitiriyor. Söylediklerinin doğruluğunu kabul bile etsek...
Sarayın tuvaleti bozulsa teknik servis çağıracak adamlar,
Milyon dolarlık uçaklar bozulduğunda sanki ülkede hiç uçak teknikeri yokmuş gibi hiçbir şey yapmadan oturuyorlar.
Evet dağ başına yeni bir cami yaptırdık, yangın söndürme uçağından daha önemli (!)
tam adı theodore robert bundy olan amerikalı seri katil. 24 kasım 1946 yılında gayrimeşru olarak dünyaya geldi. annesiyle sorunlu bir ilişkiye sahip olan bundy 1974-1978 yılları arasında abd'nin çeşitli yerlerinde otuzdan fazla genç kadını öldürmüştür. yakışıklı bir yüze sahip ve hukuk eğitimi almış olan ted bundy bebek yüzlü seri katil olarak bilinmektedir. mahkemede kendi avukatlığını yapmıştır. 24 ocak 1989'da elektrikli sandalyede idam edilmiştir.
“biz seri katiller sizlerin oğulları, eşleriyiz. biz her yerdeyiz.” en ünlü sözlerinden biridir.
not: ted bundy'i ilk kez lisedeyken okuduğum brian innes'in kaleme aldığı sadist katiller kitabından öğrendim.
“biz seri katiller sizlerin oğulları, eşleriyiz. biz her yerdeyiz.” en ünlü sözlerinden biridir.
not: ted bundy'i ilk kez lisedeyken okuduğum brian innes'in kaleme aldığı sadist katiller kitabından öğrendim.
öncelikle kahvenin hikayesini ele almak lazım. kahve aslında yemen'den gelen bir bitki. bize suriyeli tüccarlar tarafından çekirdek halinde geliyor. yemende ise içimi biraz daha farklı. bizim gibi çekirdeği kavurmuyorlar. biz hem kavurup hem de öğütüyoruz. türk kahvesini diğerlerinden ayıran nokta budur.
kahve bir şekilde geliyor, nasıl içileceği bulunuyor ve akabinde kahvehaneler açılıyor. çaydan yaklaşık olarak bir 400 yıl önce kahve gündelik içeceğimiz oluyor. kahvenin etkilerinden biri olan yüksek uyku eşiği ise bazı din adamlarını harekete geçiyor ve yıllarca kahveyi ve kahvehaneleri yasaklamaya çalışıyorlar. bu amaçlarına da dördüncü murad han zamanında ulaşıyorlar.
avrupa'dan yaklaşık olarak bir 200 yıl önce oluşan kahve kültürümüz, yasaklar ve baskıcı rejimlerle sekteye uğramış, 18 ve 19. yüzyılda ise tekrar yükselmeye başlamıştır.
ilyaz bingül şöyle bahsetmiştir ;
“kahvehane, 16. yüzyıl istanbul’una damgasını vuran bir mekandır; çünkü mekanın ilişkileri, nesneleri ve akıp giden zamanı içindekiler için anlamlı kılma özelliğinin en yoğun biçimiyle deneyimlendiği kahvehane, şimdideş yaşamın sınırlamalarından, kısıtlamalarından sıyrılmış insan teklerinin sırlarını içerir; kahvehanedeki gövde bir başına orada bulunuşuyla -hamamda, çarşıda, kışlada, evde vs. oluşundan farklı olarak- şimdideş yaşamı çeşitlendirir; bu kişilerin oluşturduğu toplulukta yer tutan (türkiye türkçesinde de konuşmak; kon(/y)mak, yer tutmaktır) yüzer-gezer gövde-imgelerde savaş, şölen, ibadet türünden belli bir amaca ve nedene yönlendirilmiş bu ‘arkaik’ kalabalıkların tersine, her türlü kolektif eylem oluşumlarının gizli tohumları saklıdır; mesela şamanist “gizli erkek dernekleri”nin –kim bilir.”
“kahvehaneden önce birbirlerinin dar grupları içinde kümelenen tekil söz’lü kimlikler, kahvehanelerde yabancı, buralı olmayanlarla aynı zamanı ve aynı mekânı kullanıyorlardı.”
“şehrin kendini öbür yerleşim (köy, kasaba) birimlerinden ayıran en belirleyici öğelerinden biri olan ‘karşılaşma’ yada görünen ‘öteki söz’ yepyeni bir sosyolojik olgu olarak dikilir kahvehanedeki ‘göz’ün önüne.”
“‘kahvehanedeki göz’ün “temaşa”yı bir bilgi türü olarak yaşantısına kattığını söyleyebiliriz.”
“kahvehane karagöz’ün yayılmasında ‘matbaa’ işlevi gördü.”
“gerçekten de kahvehanede bir tür elçilik etkinliği gerçekleşir: başka bir zaman ve yere ait bir hikayeyi bugüne getirip seyircilerin gözlerine ve kulaklarına sunar.”
“küçük bir kasabada bile caminin dolayına kurulan kahvehane, birkaç ağacı ve onun sunduğu gölgeliğiyle oracıkta açtığı ufacık uzamı kolaylıkla, insanların orada birbirleriyle buluşmalarına olanak veren meydana dönüştürür. …. “yitik adamlar”ın hareket alanı şehir uzamında sınırlanırken, yersiz-yurtsuz mahalle yerleşimleriyle dıştan, kahvehanelerle içten şehrin uzamını genişletirler.”
kahve bir şekilde geliyor, nasıl içileceği bulunuyor ve akabinde kahvehaneler açılıyor. çaydan yaklaşık olarak bir 400 yıl önce kahve gündelik içeceğimiz oluyor. kahvenin etkilerinden biri olan yüksek uyku eşiği ise bazı din adamlarını harekete geçiyor ve yıllarca kahveyi ve kahvehaneleri yasaklamaya çalışıyorlar. bu amaçlarına da dördüncü murad han zamanında ulaşıyorlar.
avrupa'dan yaklaşık olarak bir 200 yıl önce oluşan kahve kültürümüz, yasaklar ve baskıcı rejimlerle sekteye uğramış, 18 ve 19. yüzyılda ise tekrar yükselmeye başlamıştır.
ilyaz bingül şöyle bahsetmiştir ;
“kahvehane, 16. yüzyıl istanbul’una damgasını vuran bir mekandır; çünkü mekanın ilişkileri, nesneleri ve akıp giden zamanı içindekiler için anlamlı kılma özelliğinin en yoğun biçimiyle deneyimlendiği kahvehane, şimdideş yaşamın sınırlamalarından, kısıtlamalarından sıyrılmış insan teklerinin sırlarını içerir; kahvehanedeki gövde bir başına orada bulunuşuyla -hamamda, çarşıda, kışlada, evde vs. oluşundan farklı olarak- şimdideş yaşamı çeşitlendirir; bu kişilerin oluşturduğu toplulukta yer tutan (türkiye türkçesinde de konuşmak; kon(/y)mak, yer tutmaktır) yüzer-gezer gövde-imgelerde savaş, şölen, ibadet türünden belli bir amaca ve nedene yönlendirilmiş bu ‘arkaik’ kalabalıkların tersine, her türlü kolektif eylem oluşumlarının gizli tohumları saklıdır; mesela şamanist “gizli erkek dernekleri”nin –kim bilir.”
“kahvehaneden önce birbirlerinin dar grupları içinde kümelenen tekil söz’lü kimlikler, kahvehanelerde yabancı, buralı olmayanlarla aynı zamanı ve aynı mekânı kullanıyorlardı.”
“şehrin kendini öbür yerleşim (köy, kasaba) birimlerinden ayıran en belirleyici öğelerinden biri olan ‘karşılaşma’ yada görünen ‘öteki söz’ yepyeni bir sosyolojik olgu olarak dikilir kahvehanedeki ‘göz’ün önüne.”
“‘kahvehanedeki göz’ün “temaşa”yı bir bilgi türü olarak yaşantısına kattığını söyleyebiliriz.”
“kahvehane karagöz’ün yayılmasında ‘matbaa’ işlevi gördü.”
“gerçekten de kahvehanede bir tür elçilik etkinliği gerçekleşir: başka bir zaman ve yere ait bir hikayeyi bugüne getirip seyircilerin gözlerine ve kulaklarına sunar.”
“küçük bir kasabada bile caminin dolayına kurulan kahvehane, birkaç ağacı ve onun sunduğu gölgeliğiyle oracıkta açtığı ufacık uzamı kolaylıkla, insanların orada birbirleriyle buluşmalarına olanak veren meydana dönüştürür. …. “yitik adamlar”ın hareket alanı şehir uzamında sınırlanırken, yersiz-yurtsuz mahalle yerleşimleriyle dıştan, kahvehanelerle içten şehrin uzamını genişletirler.”
4 Mayıs 1928 ingiltere doğumlu yazar. sadist katiller, işkencenin tarihi gibi kitapları kaleme almıştır.
1623 - 1640 yılları arasında hüküm sürmüş, osmanlı'nın son mareşal padişahı. ordu başında savaşa katılıp savaşan son padişahtır. osmanlı'nın 1922 yılında yıkıldığını varsayarsak yaklaşık olarak 280 yıl hiçbir padişah orduyla beraber savaşmamıştır.
travmatik bir çocukluk geçirmiştir. abisi genç osman'ın öldürülüşü, amcası deli ibrahim'in tahta çıkışı ve indirilişlerini görmüştür. çocuk yaşta tahta çıkmış resmen orada da büyümüştür. ondan önce bozulan devlet otoritesini ve yeniçerileri hizaya getirmiş az da olsa bir huzurlu zaman yaratmıştır. fiziki olarak en güçlü osmanlı padişahıdır. gürzüyle kelle alması ünlüdür. içki, tütün ve kahve yasaklarıyla ünlüdür. ironik olan ise yasakladığı şeylere kendisi aşırı bağımlıdır. ölümü de siroz hastalığından olmuştur.
travmatik bir çocukluk geçirmiştir. abisi genç osman'ın öldürülüşü, amcası deli ibrahim'in tahta çıkışı ve indirilişlerini görmüştür. çocuk yaşta tahta çıkmış resmen orada da büyümüştür. ondan önce bozulan devlet otoritesini ve yeniçerileri hizaya getirmiş az da olsa bir huzurlu zaman yaratmıştır. fiziki olarak en güçlü osmanlı padişahıdır. gürzüyle kelle alması ünlüdür. içki, tütün ve kahve yasaklarıyla ünlüdür. ironik olan ise yasakladığı şeylere kendisi aşırı bağımlıdır. ölümü de siroz hastalığından olmuştur.
turkuaz, yeşil, kırmızı, pembe, siyah, mor, mavi, turuncu, köyü gri, sarı renklerinden oluşan renklerle sözlüğe ayrı bir hava katmıştır.
Şimdilik turkuaz rengi kullanıyorum içimi açıyor.
Depresyondayken koyu gri rengi tercih ederim.
Pembe renginin tonunu pek beğenmedim. Yeşilin ve morun tonu güzel olmuş, cıvıl cıvıl.
Şimdilik turkuaz rengi kullanıyorum içimi açıyor.
Depresyondayken koyu gri rengi tercih ederim.
Pembe renginin tonunu pek beğenmedim. Yeşilin ve morun tonu güzel olmuş, cıvıl cıvıl.