osmanlı'da kahvehane kültürü

öncelikle kahvenin hikayesini ele almak lazım. kahve aslında yemen'den gelen bir bitki. bize suriyeli tüccarlar tarafından çekirdek halinde geliyor. yemende ise içimi biraz daha farklı. bizim gibi çekirdeği kavurmuyorlar. biz hem kavurup hem de öğütüyoruz. türk kahvesini diğerlerinden ayıran nokta budur.

kahve bir şekilde geliyor, nasıl içileceği bulunuyor ve akabinde kahvehaneler açılıyor. çaydan yaklaşık olarak bir 400 yıl önce kahve gündelik içeceğimiz oluyor. kahvenin etkilerinden biri olan yüksek uyku eşiği ise bazı din adamlarını harekete geçiyor ve yıllarca kahveyi ve kahvehaneleri yasaklamaya çalışıyorlar. bu amaçlarına da dördüncü murad han zamanında ulaşıyorlar.

avrupa'dan yaklaşık olarak bir 200 yıl önce oluşan kahve kültürümüz, yasaklar ve baskıcı rejimlerle sekteye uğramış, 18 ve 19. yüzyılda ise tekrar yükselmeye başlamıştır.


ilyaz bingül şöyle bahsetmiştir ;


“kahvehane, 16. yüzyıl istanbul’una damgasını vuran bir mekandır; çünkü mekanın ilişkileri, nesneleri ve akıp giden zamanı içindekiler için anlamlı kılma özelliğinin en yoğun biçimiyle deneyimlendiği kahvehane, şimdideş yaşamın sınırlamalarından, kısıtlamalarından sıyrılmış insan teklerinin sırlarını içerir; kahvehanedeki gövde bir başına orada bulunuşuyla -hamamda, çarşıda, kışlada, evde vs. oluşundan farklı olarak- şimdideş yaşamı çeşitlendirir; bu kişilerin oluşturduğu toplulukta yer tutan (türkiye türkçesinde de konuşmak; kon(/y)mak, yer tutmaktır) yüzer-gezer gövde-imgelerde savaş, şölen, ibadet türünden belli bir amaca ve nedene yönlendirilmiş bu ‘arkaik’ kalabalıkların tersine, her türlü kolektif eylem oluşumlarının gizli tohumları saklıdır; mesela şamanist “gizli erkek dernekleri”nin –kim bilir.”
“kahvehaneden önce birbirlerinin dar grupları içinde kümelenen tekil söz’lü kimlikler, kahvehanelerde yabancı, buralı olmayanlarla aynı zamanı ve aynı mekânı kullanıyorlardı.”
“şehrin kendini öbür yerleşim (köy, kasaba) birimlerinden ayıran en belirleyici öğelerinden biri olan ‘karşılaşma’ yada görünen ‘öteki söz’ yepyeni bir sosyolojik olgu olarak dikilir kahvehanedeki ‘göz’ün önüne.”
“‘kahvehanedeki göz’ün “temaşa”yı bir bilgi türü olarak yaşantısına kattığını söyleyebiliriz.”
“kahvehane karagöz’ün yayılmasında ‘matbaa’ işlevi gördü.”
“gerçekten de kahvehanede bir tür elçilik etkinliği gerçekleşir: başka bir zaman ve yere ait bir hikayeyi bugüne getirip seyircilerin gözlerine ve kulaklarına sunar.”
“küçük bir kasabada bile caminin dolayına kurulan kahvehane, birkaç ağacı ve onun sunduğu gölgeliğiyle oracıkta açtığı ufacık uzamı kolaylıkla, insanların orada birbirleriyle buluşmalarına olanak veren meydana dönüştürür. …. “yitik adamlar”ın hareket alanı şehir uzamında sınırlanırken, yersiz-yurtsuz mahalle yerleşimleriyle dıştan, kahvehanelerle içten şehrin uzamını genişletirler.”