ne zaman yalnız değilsin ki? iyilikte, kötülükte, mutlulukta, ağlamakta...
pekâlâ yani bir zamanı var mı, şu zamanda yalnız değildim, gerçekten yalnız hissetmedim diyebileceğimiz?
bence yok. 
olması gereken de bu. yani hayat çift kişilik ama tek yaşanıyor. tek yaşanması da kötü bir şey değil. hatta daha güzel bir şey. 
yalnızlığı kötü bir şey olarak göstermek kötü. 
tekrardan yinelemek istiyorum. 
kimse senin iyiliğini, senin için istemez. herkes, kendisi için ister. çünkü; yanlarında kötü, hasta birini görmek istemezler. 
bu yüzdendir ki yalnızlığı suçlamayın, kirletmeyin, kötülemeyin.
yalnızlık iyidir, hoştur. yalnız atlatılan anlar daha bi'hoştur.
"aaa, bunda şunu mu anlatmak istedin?" dedi ve sabaha kadar konuştuk. 

korktuğum başıma geldi. hani hiç bilmediğin bir kasabaya gitmişsindir. bir şeylerden kaçmışsındır. orada seni tanıyan birine rastlamışsındır. korkmuşsundur, seni yakaladı diye, seni buldu diye... ama hiç bulamayacaktı. bulmaması gerekecekti ve sen hep kaçacaktın. kimsenin olmadığı, kimsenin seni bilmediği yerlere...
yuvarlakçay- köyceğiz.

koşun koşun gelin. çöpleri de dışarı atın. bira şişelerini sakın yanınıza almayın, atın doğaya gitsin. neme lazım, götünüze kaçabilir.
olay geçen hafta meydana geldi.
yer; marmaray anadolu yakası-süreyya plajı durağı. 

trenin en ucunda ayakta dikeliyorum. tren süreyya plajına geldi ve kapılarını açtı. tam bu sırada trenin öbür ucundan gelen bir çığlık, imdat sesi gelmeye başladı. kulaklıkla son ses müzik dinliyordum, ona rağmen duydum, yani bayağı bir şiddetliydi. kulaklığımı çıkarıp öne doğru yanaşmaya başladım. herkes normal hayatında. kimse sesi duymuyor sanki. herkes sağır olmuş bir anda! 
sese doğru yanaşamıyordum daha fazla, çünkü insanlar öyle bir konuşlanmışlar ki... öyle bir izliyorlar ki... ne güzel vallahi. bir tokat görebildim.(inşallah yanılgıya düşmüşümdür) adam, kadına öyle bir vuruyordu ki... sanki boks izliyorlardı aptal orospu çocukları!

bir erkek bağırıyordu, fotoğraf çekme, çekmeee bak çekersen böyle olur diyordu. maalesef, sadece sesleri duyabiliyordum önümdeki orospu çocukları yüzünden. güvenlik görevlileri akın etmişti. tüm insanlarımız trenin içinde olayı izliyordu. hatta makinist bir ara kapıları kapattı ki insanlar dışarı çıkmasın. çok garip, çok. yaklaşık 4 dakika trenin içinden dışarıyı izledik. kadının bağrışları, çığlıkları... herkes sanki zevk alıyordu. birisi; "hadi gidelim, kaptan işimiz gücümüz var "diye bağırdı. orospu çocuğu seni. senin işini de sikeyim gücünü de. it oğlu it. 

olaya bakmak için oturan kişilerden ayağa kalkanlar olmuştu. ayaktaki bazı fırsatçılar hemen kalkan kişinin yerine oturmuştu. ve bunu gören diğer tüm oturanlar ayağa kalkmaya korkuyordu. sonuçta oturmak için boş alan çok zor bulunuyor(!) onlar da ayrı bir orospu çocuğu. 

böyle bir olayı ellerim titreye titreye yazdım. bu gördüklerim en hakiki orospu çocukları. başka da bir şey demiyorum.
karpuz- peynir.

yani bu kadar zıt dünyaları olup birlikte güzel giden yiyecek kadarı yoktur.
2019 yılı için sınırlı sayıda basılan bilekliklerdir. İlk standa gelen gezginsozluk.org yazarlarına verilecektir. Verdiğimiz nickleri kaydediyoruz, sonra aynı yazar nickiyle almaya çalışmayın, dalga geçeriz.