Doğruluğuna inandığım genellemelerdir. Sümeyye'ler Emine'ler anne gibidir. Eren'ler yerinde duramaz bomba gibidir djdjd Sonraa Aleyna'lar eyşan potansiyelli cimcimelerdir 💁
almayı istediğim çadır ulaşabildiğim incelemelerini okudum,kurum-söküm videolarını izledim ve youtube'de bulanan az sayıda da olsa inceleme, yorum videolarına göz attım özellikle sıcak ve güneşli geçen yaz kampları icin düşündüm bu ürünü sabahlar içerisinin karanlık ve dışarı ya göre daha soğuk olduğunu okudum genel yorumlar iyi ama bazı kullanıcılar çadırda terleme sorunu yasıyormuş bunun gergi iplerini düzgünce yapılarak halledilebileceğini söylüyorlar ama en çok merak ettigim şey havalandırma,klasik 2 kapı ve kapının üstünde bir sineklik var havalandırmayı saglamak icin dış tenteyi çıkarmak bir çözüm ama bu çadırın olayı zaten dış tene sayesinde güneş'i yansıtıp isiyi azaltmaya ve iceriyi karanlık tutmaya calismak olduğu icin dış tente olmadan kullanmayı düşünemiyorum ehhh kapıyı gece açık bırakıp yatarsak sabah gün isini ile uyanacağız çadırın sag ve sol üst tarafında iki tane havalandırma mevcut ama yetersiz olduğu söyleniliyor çadırı kullanan yazarlar görüşlerini eklerse sevinirim bende aldıktan sonra edit ekleyerek olumlu ve olumsuz yönleri ile bir düzenleme yaparım. ARPENAZ 3 FRESH&BLACK KAMP ÇADIRI - 3 KİŞİLİK - BEYAZ QUECHUA

edit:husky burton aldim kampta bir arkadaşın nadirini detaylı inceleme firsati buldum evet içerisinde karnalik oluyor,kurulumu kolay ama sicagi engellemek konusunda cooook bir fark olmuyor en onemlisi havalandırma bana yetersiz geldi.
Aslında düşününce, bir çoğumuz oldugumuzdan farklı bir hayat sürüyoruz. insanlar bizi yüzeysel ve gelişi güzel tanıyor/tanıtıyoruz. Daha doğrusu biz olmak istediğimiz kişi oluyoruz. Harika bir entellektüel, mükemmel derecede vicdanlı ve inanılmaz paylaşımcı. Sorunsuz bir hayatımız var gibi görünüyor. Cunki biz öyle istiyoruz. Halbuki hepimiz faturaları düşünüyoruz, ailemizle aramızdaki sorunları, geleceğimizi, ay sonunu nasil getirecegimizi, aşk acılarımızı, işsizligimizi.. o yüzden bu sosyal pencere, bizim arka penceremiz sadece perdeyi istediğimiz acidan açıp, istediğimiz görüntüyü veriyoruz
1946’da başlayan rekabete dayalı çok partili süreç kaçınılmaz olarak din sorununu siyasetin konusu haline getirdi. Dine karşı tutumlarını ilk gözden geçiren parti, bu yılların hükümet partisi CHP oldu; bu yıllarda sonradan taviz olarak nitelenecek bazı kararlar alındı. DP’liler kendilerinden önce başlamış olan dine yönelik politikaları devam ettirdiler.

DP hükümeti, iktidarının daha ikinci ayında ezanın Türkçe dışında herhangi bir dilde okunmasını yasaklayan ceza kanunun ilgili maddesini değiştirdi. Bunu diğer değişiklikler izledi. Temmuz’da radyodan Kur’an okundu; radyodaki başkaca dinî programlar üzerindeki yasak kaldırıldı. Ekim’de, velilerin istediklerini belirten bir mektup vermeleri halinde okullarda din derslerinin okutulmasına karar verildi.


CHP, başlangıçta “demagojiye açık” bu kararlara itiraz etmedi ve hatta CHP’li milletvekilleri Arapça ezan okuma tercihi veren değişiklik lehine oy kullandı. Hükümetin Meclis’ten çıkarttığı bu kararları ve başkaca tasarrufları, DP’nin karşısında yer alan ve bir kuşak boyunca iktidar olmuş CHP’yle özdeşleşen politikalara karşı muhalif duyguların açığa çıkmasına ortam hazırladı.

1951 başlarında özellikle Atatürk’ün büst ve heykellerinin parçalanması ve başkaca gelişmeler, DP için sınırlı bir tepki; CHP içinse mevcut düzene tehdit olarak algılandı. CHP’liler, Atatürk’ün kurduğu parti olarak son gelişmeleri kaygıyla karşılayıp, hükümetin Atatürk inkılâplarını korumak hususunda gerekli önlemleri almadığını ve hatta irticaî gelişmeleri teşvik ettiğini ileri sürdü.

Kendilerini herkesten daha çok Atatürkçü gören DP yöneticileri, irticai unsurları denetim altına almak konusunda ciddiyetini karşı tedbirler alarak gösterdi. Bunlar arasında en önemlisi, Atatürk’ün büst, heykel ve resimlerini korunmaları için hükümete yetki veren “Atatürk’ü Koruma Kanunu”nun Meclisten geçirilmesiydi. 1954 seçimlerinden önce partiler, istismara kadar giden boyutlarda dini, malzeme yapmışlarsa da, din, seçim sonucunu etkileyen faktör olarak belirmedi.

DP, dört yıllık icraat başarısıyla daha büyük zaferle yeniden iktidar olmuştu. DP hükümeti, 1950’li yılların başında Atatürkçü inkılâpları gözden çıkarmadan dinî özgürlük alanını genişletmişti. Ancak, 1955’ten itibaren parti içindeki muhalefet ve giderek ağırlaşan ekonomik koşullar sebebiyle destek kaybetmeye başlayınca DP yönetimi, dini daha açıkça kullanmaya yöneldi.

1956 sonrası hissedilen enflasyonlu yıllarda yaşanan sıkıntıları hafifletmek için hükümetin verdiği tavizler ülkede İslamî eğilimleri daha da güçlendirdi. 1958 yılına gelindiğinde dinî gericiliği kışkırtmama konusundaki duyarlılığına karşın DP, İslamî canlanış ile özdeşleşmişti.

Bu özdeşleme, 1959’un ikinci ayında Londra’da yaşanan Gatwick uçak kazasında Başbakan Menderes’in sağ kurtulmasını “mucize, ilahi takdir” gibi dinî anlayışlarla karşılanmasıyla doruk noktasına ulaştı. Siyasal İslamcılar bu durumdan yararlanarak Vatan Cephesi kampanyasında, cepheye katılmayı “dinî” bir görev gibi sunmayı da başardı ve hükümetin politik olarak işine gelen bir durum hasıl oldu.
Gezegenleri asıl ısıtan şey, yıldızlarının ışığına maruz kalmasından çok o gazların gezegen atmosferinde kalmasıdır. Sülfür ve karbon tabanlı atık gazların, gezegen atmosferini sarmalayarak güneş ışınının gezegeni terk etmesini engelleyerek, gezegenin aşırı ısınmasına sebebiyet verir. Ahanda bu olaya sera etkisi denir.

En yakın komşumuz venüse bakıcak olursak, ne denli tehlikeli bir etki olduğu görülebilir. Sera gazları kullanımı, fosil tabanlı yakıtlar, gezegenimizin ömründen yedi, yiyor, yemeye devam edicek.
(bkz: ev arkadaşım) salonu yatak odası yapmak nedir arkadaş, tamam eve ilk o taşınmış ama bana saçma ona göre ise gayet modern gelen bir fikir 😒 odasında yaşam alanı yokmuş kitap yazmak için geniş alana ihtiyacı varmış bık bık bık.... Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda peki sevgili gezgin arkadaşlarım 🤗🙏
Maalesef ben ve türevlerimdir. Özellikle beklediğin kişiden gelen bir mesaja hemen yazarım cevap veririm. Ama karşıdaki kişi saatler sonra dönüş yapar. Benim anında verdiğim mesaja. İşte hep bu yüzden kaybedenler biz oluyoruz. Umursamamayı öğrenmemiz lazım. Tabi ünlü filozof cemil ipekçinim de dediği gibi "can çıkar huy çıkmaz"
insan yığınları büyük hırsıza kızmaz.
özlemi o'dur… insan yığınları yalancıya kızmaz.
kendiside yalancıdır da, ondan…
insan yığınları yoksula kızar. “aptallığından” der.
yığın, toplum değildir.
yığın, otoriteye itaat ederek hareket eder.
toplum, bireylerden oluşur, sorgular örgütlenir.
kitlenize bakın, anlarsınız.
yığın mıdır, toplum mudur?
kararınızı ona göre verin.
aydın bir kişi; "öğrenmeyi öğrenmiş kişidir."
90 kuşağının yaşadığı sevinç. aklı yettiğinde bu yana farklı iktidar görmemiş biz 90 kuşağı oy kullanmaya başladığımızdan beri de oy verdiğimiz pek kimse kazanamamıştı, yeterli oy çoğunluğu sağlanasa bile.

ilk örneği istanbul büyükşehir belediye başkanı ekram imamoğlu oldu, devamının gelmesi umuduyla.

tarihe not düşülsün, sımayli
kendisi bugün imamoğlu'na destek veren ünlülere ateş püskürtüp, vatan haini ilan etmiş, kendisinin vergi muafiyetinden faydalanarak aldığı milyonluk arabayı yokmuş gibi sayıp, milyoner olduklarını belirtmiştir.
(siyasetçi filan değilim) diyerek de gerçekten olmadığını kendisi kanıtlamıştır.
haber kaynağı

bunun üzerine chp tarafından kendisinin meclis faaliyetleri yayınlanmış. adam dürüst, gerçekten "siyasetçi filan değilmiş" hiç bir iş yapmamış bu kadar süredir.
kenan sofuoğlu'nun ünlülere tepkisi - volvox-8L3wp