Gelip giden ruh hali, dürtü. Napıyorum ben bu kadar rahat zaman geçmemeli diye dusundururken bir yandan da işe girip köle olup napicam diye dusundurur. Çeşitli çelişkiler.
(bkz: akin dil eğitim) gerek sosyal medya sayfaları gerek arkadaşlarımdan olsun sürekli duyduğum kurum. kendim de düşünüyordum hatta Kadıköy şubesine gittim bilgi almak için fakat sınıfların 55-60 kişi olduğunu duyunca kafamda soru işareti oluştu. Online dersin de fiziksel ders kadar faydası olur mu supheliyim. Tecrübelerinizden yararlanmak amaçlı açılmış bir başlık buyrun sevgili yazarlar.
son 15 yıldır aralıksız hergün gerçekleştirdiğim eylem. yakın çevrem fazla kilolarımın sebebinin bu alışkanlık olduğunu söylüyorlar. ben ise bu duruma düz mantık bakıyorum. acıkınca yemek yersin, kendini aç bırakmanın bir saçmalık olduğuna inanıyorum. bazı insanlar mesela inançları uğruna 30 gün aç kalıyorlar, onlara şaşırıyorum. (bkz: munchies)
Binali Yıldırım'in MTV zammını tiye almak için yaptığı mükemmel espri ile aklıma gelen eski MTV programı. 2 kadın 1 erkeği,2 erkek 1 kadını veya 2 gay erkek 1 diğer gay erkeği tavlamak için yaptığı saklabanliklari konu alan TV programı.
yapmak istediğim ama bir türlü icraate dökemediğim eylem, aileyle nerede yaşıyorsak orada tıkılıp kalıyoruz ama bir çok şehir varken neden buradayım diye kendime sık sık soruyorum, istanbuldayım
-işim yok
-gelirim yok
-kiralar yüksek
-trafik kötü
-hava pis, yıldızları bile göremiyoruz
bilmiyorum, daha sahil kenarlarında urla gibi huzurun olduğu yerlerde yaşamak varken neden geliyor herkes istanbula, iş var ama kiraya verdiğin para yola verdiğin para ile zaten yaşayamıyorsun.
iş bularak gidilebilir ama pek iş ilanı düşmüyor, gelirim yok ki iş bulmadan da gitmek hayal gibi böyle saçma bir döngüde kısır kaldım, ama mutsuzum.
gitmesek mi kaçıp birlikte?
-işim yok
-gelirim yok
-kiralar yüksek
-trafik kötü
-hava pis, yıldızları bile göremiyoruz
bilmiyorum, daha sahil kenarlarında urla gibi huzurun olduğu yerlerde yaşamak varken neden geliyor herkes istanbula, iş var ama kiraya verdiğin para yola verdiğin para ile zaten yaşayamıyorsun.
iş bularak gidilebilir ama pek iş ilanı düşmüyor, gelirim yok ki iş bulmadan da gitmek hayal gibi böyle saçma bir döngüde kısır kaldım, ama mutsuzum.
gitmesek mi kaçıp birlikte?
gümlet medya projesi ; start-up,yatırım ve girişimcilik hakkında güzel bilgilerin konuşulduğu, yerli podcast.
04/04/2015'de ilk bölümlerini yayınladıklarının üzerinden , entry tarihi itibariyle 126 bölüm geçmiş.
podcast alanında türkiye'de güzel işler yapan, ufuk açan nadir kanallardandır.
web sayfası
04/04/2015'de ilk bölümlerini yayınladıklarının üzerinden , entry tarihi itibariyle 126 bölüm geçmiş.
podcast alanında türkiye'de güzel işler yapan, ufuk açan nadir kanallardandır.
web sayfası
biri cikip ya aldatacaksin ya da aldatilacaksin dese, eminim gözü kapalı herkes aldatmayı seçecektir. oysaki aldatmak diğerinden çok daha fazla acı vericidir.
bir başkasına gerçekte olduğundan başka bir gerçeklik sunarak, kendi konforunu bozmak istememek. bir kişiyi, pozisyonu elde edebilmek için çeşitli stratejiler geliştirerek ve sadece kendi amaçlarını düşünerek, bilinçli veya bilinçsiz samimiyetsizlikler göstermek. bilinçsiz olmasının nedeni, insanın bütünlükten yoksun olduğunu farketmemesi ve aldatırken bile kendini gayet samimi sanıp kendini kandırması halidir. halbuki gerçekleşmeyen her vaat bir aldatmadır.
bir başkasına gerçekte olduğundan başka bir gerçeklik sunarak, kendi konforunu bozmak istememek. bir kişiyi, pozisyonu elde edebilmek için çeşitli stratejiler geliştirerek ve sadece kendi amaçlarını düşünerek, bilinçli veya bilinçsiz samimiyetsizlikler göstermek. bilinçsiz olmasının nedeni, insanın bütünlükten yoksun olduğunu farketmemesi ve aldatırken bile kendini gayet samimi sanıp kendini kandırması halidir. halbuki gerçekleşmeyen her vaat bir aldatmadır.
1. öğretmen yetiştiren fakültelerin işlevselsizliği
2. yapılan stajların sözde staj olması
3. öğretim programlarının işlevselsizliği
4. ders kitaplarının işlevselsizliği
5. öğretmen kılavuz kitabı saçmalığı
6. '' benim çocuğum ..... '' ile başlayan sonu gelmeyen cümleleri kuran ebeveynler.
diye uzayıp gidebilecek sorunlar.
ayrıca yeni mezun olan ve göreve yeni başlayan şahsım için yüzüme tokat gibi çarpan sorunlardır da.
ilk gün heyecanla tin tin tin sınıfa girdim tanışma, oyunlar derken günü bitirdik. 2. gün, 3. gün derken bir baktım cuma günü olmuş ve ben sınıf defteri denen şeyi tamamen unutmuşum. teeee yıllar önce sınıf defterini bununla doldururum dediğim meşhur kalemimi çıkardım ve açtım ve defteri. önce biraz birbirimize baktık, sonra biraz daha, biraz daha... lan? ben sınıf defteri doldurmayı bilmiyorum ki.halbuki stajda yaptım. yaptım değil mi? orada her şeyi öğrenmiş olmam lazımdı değil mi? diyerek ilk bomba patladı
öğretmenler odasına gidiyorum. yeniyim daha, konuşmaktan ziyade dinliyorum... allahım o da ne? bütün zümrelerim, anlaşmışlar gibi, aynı sayfada haftayı kapatmış. ama nasıl olur? hani her çocuk özeldi? hani sınıflarımız homojen değildi? hani öğretim programlarının esnekliği?
sorunu hala kendimde arayıp dururken ikinci haftaya giriyoruz. demokrasi dediğimiz değerli kavramı anlatacağım kuzucuklarıma ama nasıl? kılavuz kitabım var çok şükür... açmaz olaydım. demokrasi, demokratik çözümler,uygulamalar tüm bunları anlatmak için bana önerilen süre bir ders saati. bu bir ders saatinde ders kitabındaki soruları cevaplayıp, çalışma kitabındaki etkinleri yapıp, okulumuzdaki demokratik uygulamalardan birinin resmini çizeceğiz. ha bir de fakültede öğrendiğim öğretim tekniklerini de uygulamam lazım...
neyse diyip meslek aşkı ile başlıyorum bir sonraki haftaya. veliler haftalar geçmesine rağmen çocuklarını her gün sınıfın içine kadar getirip, sırasına oturtmaya kararlı. başa çıkamıyorum. ama bugün bir farklılık var. velim sinirli. yanına gidip konuşacağım ama ben gitmeden başlıyor kükremeye '' benim çocuğum.............'' , '' benim çocuğuma kimse .............. '' o cümle kurdukça ben sakinliğimi korumak için inanılmaz bir savaş veriyorum. velim diğer bir öğrencimin yanına gidip '' bir daha benim çocuğumla alay edersen seninle görüşürüz'' diyerek kulağını çekiyor. '' sizin bu sınıfta bir evladınız varsa benim yirmi beş evladım var, dokundurmaaamm !!! '' diyerek sinirle,en sert çıkışımı yapıp kadını sınıftan çıkartıyorum.
hala şokunu atlamadığım ve beş haftada yaşadığım sorunlar. gelecek günlerde ideallerimi kaybetmekten korkuyorum sözlük.
2. yapılan stajların sözde staj olması
3. öğretim programlarının işlevselsizliği
4. ders kitaplarının işlevselsizliği
5. öğretmen kılavuz kitabı saçmalığı
6. '' benim çocuğum ..... '' ile başlayan sonu gelmeyen cümleleri kuran ebeveynler.
diye uzayıp gidebilecek sorunlar.
ayrıca yeni mezun olan ve göreve yeni başlayan şahsım için yüzüme tokat gibi çarpan sorunlardır da.
ilk gün heyecanla tin tin tin sınıfa girdim tanışma, oyunlar derken günü bitirdik. 2. gün, 3. gün derken bir baktım cuma günü olmuş ve ben sınıf defteri denen şeyi tamamen unutmuşum. teeee yıllar önce sınıf defterini bununla doldururum dediğim meşhur kalemimi çıkardım ve açtım ve defteri. önce biraz birbirimize baktık, sonra biraz daha, biraz daha... lan? ben sınıf defteri doldurmayı bilmiyorum ki.halbuki stajda yaptım. yaptım değil mi? orada her şeyi öğrenmiş olmam lazımdı değil mi? diyerek ilk bomba patladı
öğretmenler odasına gidiyorum. yeniyim daha, konuşmaktan ziyade dinliyorum... allahım o da ne? bütün zümrelerim, anlaşmışlar gibi, aynı sayfada haftayı kapatmış. ama nasıl olur? hani her çocuk özeldi? hani sınıflarımız homojen değildi? hani öğretim programlarının esnekliği?
sorunu hala kendimde arayıp dururken ikinci haftaya giriyoruz. demokrasi dediğimiz değerli kavramı anlatacağım kuzucuklarıma ama nasıl? kılavuz kitabım var çok şükür... açmaz olaydım. demokrasi, demokratik çözümler,uygulamalar tüm bunları anlatmak için bana önerilen süre bir ders saati. bu bir ders saatinde ders kitabındaki soruları cevaplayıp, çalışma kitabındaki etkinleri yapıp, okulumuzdaki demokratik uygulamalardan birinin resmini çizeceğiz. ha bir de fakültede öğrendiğim öğretim tekniklerini de uygulamam lazım...
neyse diyip meslek aşkı ile başlıyorum bir sonraki haftaya. veliler haftalar geçmesine rağmen çocuklarını her gün sınıfın içine kadar getirip, sırasına oturtmaya kararlı. başa çıkamıyorum. ama bugün bir farklılık var. velim sinirli. yanına gidip konuşacağım ama ben gitmeden başlıyor kükremeye '' benim çocuğum.............'' , '' benim çocuğuma kimse .............. '' o cümle kurdukça ben sakinliğimi korumak için inanılmaz bir savaş veriyorum. velim diğer bir öğrencimin yanına gidip '' bir daha benim çocuğumla alay edersen seninle görüşürüz'' diyerek kulağını çekiyor. '' sizin bu sınıfta bir evladınız varsa benim yirmi beş evladım var, dokundurmaaamm !!! '' diyerek sinirle,en sert çıkışımı yapıp kadını sınıftan çıkartıyorum.
hala şokunu atlamadığım ve beş haftada yaşadığım sorunlar. gelecek günlerde ideallerimi kaybetmekten korkuyorum sözlük.
gün içinde yapacağı bir açılışta açıklayacağı düşünülüyor. olası bir ters hareket ile istifa etmiyorum da diyebilir. o zaman yer yerinden oynayacaktır.
21 yüzyıl dünya'sında uzay çağı tartışmaları yaşanırken, türkiye'deki skolastik yönetim anlayışının özgür halka uyguladığı kanunlardan biridir. türkiye denilen bu ülkede yaşayan insanların nüfusu 80 milyondur. bu nüfusun yaklaşık 25 milyonuna göre belirlenen kanunlar, yasaklar, kurallar diğer 55 milyon insana sorulmamaktadır. bu ülke de devlet halkın kazancından yaklaşık %55 oranında vergi alır. kadınların doğum şekline müdahale eder. yediği içtiği şeylere yasaklar koyabilmektedir. bu ülkede sözcükler (bkz: özgürlük) insanlar arasında ve yönetim arasında farklı anlamlar ifade etmektedir. yönetimin bu kadar katı ve otoriter olabilmesinin sebebi kendini destekleyen 25 milyon halkı silahlandırıp ülkeyi koruduğunu iddia etmesidir. kanun koyucular çeşitli algı sistemleri ile halkı baskı ve korku altında tutarak tıpkı bir hayvanat bahçesindeki görevlilerin hayvanlara davrandığı gibi insanları da kontrol altında tutmaya çalışmaktadır. bu ülkede daha çok şeyler var çok değişik ve ilginç bir ülke ileri ki zamanlarda filmlere belgesellere konu olacak şekilde dramlar, komediler, trajediler yaşanmaktadır.