atletico madrid'in dünyaları kaçırdığı maç. resmen turu verecekler.
yaklaşan bayram tatili için eşimle birlikte belgrad'a gitmeyi planlıyorduk, otel araştırmaları, gezilecek yerleri sıralamalar basit sırpça kelimeler öğrenmeler filan derken lan bi uçak bileti bakayım dedim ne göreyim!
tek kişi gidiş dönüş maliyeti 3bin tl ve bu daha bir ay sonrası için.
ne edek la trenle mi gidek zalımlar?
tek kişi gidiş dönüş maliyeti 3bin tl ve bu daha bir ay sonrası için.
ne edek la trenle mi gidek zalımlar?
icloud.com üzerindeki verilerimin bir anda buhar olması. maalesef uzun ama detaylı olarak anlattım.
Mart ayı sonunda evimden çalınan kişisel ve iş amaçlı kullandığım Apple Macbook Pro bilgisayarımın içerisinde yaklaşık 100gb verim vardı (iCloud Drive masaüstü senkronizasyonu açıktı). Verilerin yedeğinin olduğu harici disk de çalındığı için verilerin sadece iCloud Drive üzerinde kalmıştı.
Polis, olay yeri inceleme, kamera kayıtları vs derken bi hafta geçti aradan. Verilerimin icloud üzerinde olduğunu düşünerek hiç dert etmedim. icloud.com’a girdim iCloud Drive kısmına geldim ve gördüğüm şey “iCloud Drive’ınız boş” yazısı oldu.
Ancak bi gariplik vardı. Sağ alt tarafta 0 öğe yazıyor ama kullanılabilir alan 107.62GB gözüküyordu. iCloud drive boş ama bişeyler yer kaplıyordu. Ayarlar kısmına girdim ve orada da verilerimin kapladığı yeri görüyordum. Ama verilerden eser yok.
iCloud üzerinde bir dosyayı sildiğinizde hemen kaybolmaz bilenler bilir. Belli bir süre sanırım 30gün tam emin değilim. Neyse dosya geri yükleye girdim orada da hiçbir şey gözükmüyordu.
Apple desteği aradım durumu anlattım. Benim kontrol ettiğim dosya geri yüklemeyi kontrol ettirdiler. Baktılar dosyalar gerçekten kayıp biz sizi kıdemli departmana aktaralım onların yetkisi geniş vs dediler. Kıdemli departmandan bi hanımefendiye bağlandım o da aynı kontrolleri yaptı, durum karşısında baya şaşırdı belli ki hiç yaşanmamış. Neyse kontroller sonrası durumu mühendislik departmanına aktaracağım diye belirtti ve onlardan dönüş beklememi söyledi.
Aradan 3-4 gün geçti ve beni aradılar, mühendislik departmanından cevap geldi sizden ekran görüntüsü istiyorlar dedi. Yukarıda attığım ekran görüntülerini yolladım. Tekrar döneceğiz dediler. Dönmediler.
Tekrar apple destek birimini aradım ve durumu baştan anlattım. Yeniden kıdemli departmana bağladılar, yeni bir temsilci ile görüştüm. Aynı kontroller yapıldı ve mühendislik departmanına aktaracağız bizden dönüş bekleyin dendi. Bu paragrafta anlattığım olay 2 kere yaşandı.
Tekrar apple desteği aradım yukardakileri yaşadım yine vs. Bana geri döndüler, verilerinizi kurtardık kontrol edelim birlikte dediler. Araç kullanıyordum ve yanımda tablet yada pc yoktu. (iphone harici bir telefondan icloud.com yada icloud drive a erişemiyorsunuz) Akşam 5-6 gibi eve geçicem o zaman kontrol edebilirim dedim, o zaman sizi akşam arayalım kontörlünü sağlayalım dediler. Akşam evde verilerimi kontrol ettiğimde durumun değişmediğini gördüm ve her görüştüğüm temsilcinin bana verdiği dahili numarasından ona ulaşmaya çalıştım. (ilk görüştüğüm hanımefendi bana yanlış numara vermiş ona hiç ulaşamamıştım) bir bant kaydı şu anda müsait olmadığını ve mesaj bırakmamı söyledi. Mesaj bırakmadım sonra yeniden ararım diye. Ertesi gün yeniden aradım yine müsait değil bant kaydı çıktı. Bu sefer mesaj bıraktım kim olduğumu ve sorunumu anlattım kısaca. Bir hafta bekledim geri dönüş olmadı.
Tekrar apple desteği aradım.. herşeyi en baştan anlattım, defalarca yeniden anlatıp başka temsilciler ile görüşmekten sıkıldığımı da özellikle belirttim. Yine kontroller yapıldı ve iş yine mühendislik departmanına sevk edildi.
Biraz önce beni aradılar(30 Mayıs 2018). Verilerimin kurtarılamayacağını söylediler. Daha önce kurtardık dediniz o neydi dedim. Mühendislik departmanı veri kurtarma işlemini yapmıştır ancak gizlilik gereği ne kadar verinin kurtarıldığını göremezler dedi. Yani kurtarma işleminde kurtarılan dosya 0 dedi. Ve verileri bir cihazınızdan silmişsinizdir o yüzden veriler gitmiştir dedi. Peki dosyaları sildiysem neden “dosyaları geri yükle” kısmında hiçbir veri gözükmüyor dedim. Bilmiyorum mühendislik departmanı bu konuda bize bir açıklama yapmadı dedi. Ücret ödediğim bir cloud servisinde verilerim aniden kayboluyor ve bir açıklama yapamıyorsunuz dedim. Haklısınız ancak durum böyle dedi. Konuşma kayıtlarının ne kadar süre ile tutulduğunu sordum, sürekli tutuluyor dedi.
Şonuç olarak yaklaşık 100gb verim icloud.com üzerinde buhar olup uçtu. İçerisinde yıllardır titizlikle arşivlediğim fotoğraf ve videolarım, şirkete ve çevreme yaptığım tüm tasarımlara ait çalışma dosyaları vardı.


Mart ayı sonunda evimden çalınan kişisel ve iş amaçlı kullandığım Apple Macbook Pro bilgisayarımın içerisinde yaklaşık 100gb verim vardı (iCloud Drive masaüstü senkronizasyonu açıktı). Verilerin yedeğinin olduğu harici disk de çalındığı için verilerin sadece iCloud Drive üzerinde kalmıştı.
Polis, olay yeri inceleme, kamera kayıtları vs derken bi hafta geçti aradan. Verilerimin icloud üzerinde olduğunu düşünerek hiç dert etmedim. icloud.com’a girdim iCloud Drive kısmına geldim ve gördüğüm şey “iCloud Drive’ınız boş” yazısı oldu.
Ancak bi gariplik vardı. Sağ alt tarafta 0 öğe yazıyor ama kullanılabilir alan 107.62GB gözüküyordu. iCloud drive boş ama bişeyler yer kaplıyordu. Ayarlar kısmına girdim ve orada da verilerimin kapladığı yeri görüyordum. Ama verilerden eser yok.
iCloud üzerinde bir dosyayı sildiğinizde hemen kaybolmaz bilenler bilir. Belli bir süre sanırım 30gün tam emin değilim. Neyse dosya geri yükleye girdim orada da hiçbir şey gözükmüyordu.
Apple desteği aradım durumu anlattım. Benim kontrol ettiğim dosya geri yüklemeyi kontrol ettirdiler. Baktılar dosyalar gerçekten kayıp biz sizi kıdemli departmana aktaralım onların yetkisi geniş vs dediler. Kıdemli departmandan bi hanımefendiye bağlandım o da aynı kontrolleri yaptı, durum karşısında baya şaşırdı belli ki hiç yaşanmamış. Neyse kontroller sonrası durumu mühendislik departmanına aktaracağım diye belirtti ve onlardan dönüş beklememi söyledi.
Aradan 3-4 gün geçti ve beni aradılar, mühendislik departmanından cevap geldi sizden ekran görüntüsü istiyorlar dedi. Yukarıda attığım ekran görüntülerini yolladım. Tekrar döneceğiz dediler. Dönmediler.
Tekrar apple destek birimini aradım ve durumu baştan anlattım. Yeniden kıdemli departmana bağladılar, yeni bir temsilci ile görüştüm. Aynı kontroller yapıldı ve mühendislik departmanına aktaracağız bizden dönüş bekleyin dendi. Bu paragrafta anlattığım olay 2 kere yaşandı.
Tekrar apple desteği aradım yukardakileri yaşadım yine vs. Bana geri döndüler, verilerinizi kurtardık kontrol edelim birlikte dediler. Araç kullanıyordum ve yanımda tablet yada pc yoktu. (iphone harici bir telefondan icloud.com yada icloud drive a erişemiyorsunuz) Akşam 5-6 gibi eve geçicem o zaman kontrol edebilirim dedim, o zaman sizi akşam arayalım kontörlünü sağlayalım dediler. Akşam evde verilerimi kontrol ettiğimde durumun değişmediğini gördüm ve her görüştüğüm temsilcinin bana verdiği dahili numarasından ona ulaşmaya çalıştım. (ilk görüştüğüm hanımefendi bana yanlış numara vermiş ona hiç ulaşamamıştım) bir bant kaydı şu anda müsait olmadığını ve mesaj bırakmamı söyledi. Mesaj bırakmadım sonra yeniden ararım diye. Ertesi gün yeniden aradım yine müsait değil bant kaydı çıktı. Bu sefer mesaj bıraktım kim olduğumu ve sorunumu anlattım kısaca. Bir hafta bekledim geri dönüş olmadı.
Tekrar apple desteği aradım.. herşeyi en baştan anlattım, defalarca yeniden anlatıp başka temsilciler ile görüşmekten sıkıldığımı da özellikle belirttim. Yine kontroller yapıldı ve iş yine mühendislik departmanına sevk edildi.
Biraz önce beni aradılar(30 Mayıs 2018). Verilerimin kurtarılamayacağını söylediler. Daha önce kurtardık dediniz o neydi dedim. Mühendislik departmanı veri kurtarma işlemini yapmıştır ancak gizlilik gereği ne kadar verinin kurtarıldığını göremezler dedi. Yani kurtarma işleminde kurtarılan dosya 0 dedi. Ve verileri bir cihazınızdan silmişsinizdir o yüzden veriler gitmiştir dedi. Peki dosyaları sildiysem neden “dosyaları geri yükle” kısmında hiçbir veri gözükmüyor dedim. Bilmiyorum mühendislik departmanı bu konuda bize bir açıklama yapmadı dedi. Ücret ödediğim bir cloud servisinde verilerim aniden kayboluyor ve bir açıklama yapamıyorsunuz dedim. Haklısınız ancak durum böyle dedi. Konuşma kayıtlarının ne kadar süre ile tutulduğunu sordum, sürekli tutuluyor dedi.
Şonuç olarak yaklaşık 100gb verim icloud.com üzerinde buhar olup uçtu. İçerisinde yıllardır titizlikle arşivlediğim fotoğraf ve videolarım, şirkete ve çevreme yaptığım tüm tasarımlara ait çalışma dosyaları vardı.
bayanlar için fazlasiyla uzak biz erkekler için oldukça yakin(hatta şuan askerim) zorunlu vatan millet hizmeti. üniversite mezunlari için 182 gün izin kullanilmazsa 160, uzun dönem erler için ise 365 izin kullanilmazsa 335 gün sürer. dönem dönem çikan bedelli türü ilede parasal olarakda halledilebilir, zamanlari belli olmasada hükümet yetkilileri ne zaman bedelli gündemimizde yok deseler bir kaç ay sonra çikan kanunla gelir.
anonim takilmadim için paylaşmak isterim gezgin takilan tayfa askere nasil gider?
otostopla askere gitmek
anonim takilmadim için paylaşmak isterim gezgin takilan tayfa askere nasil gider?
otostopla askere gitmek
Marmara Denizi'ndeki adada (Yassıada) yapılan duruşmalar, MBK tarafından atanan ve hakim Salim Başol'un başkanlık ettiği dokuz hakimden oluşan Yüksek Adalet Divanı yönetmekteydi.
Duruşmaların meşruiyeti ve adilliğine ilişkin farklı düşünceler mevcuttur. Mevcut yargılama usulünde yapılan değişiklikler sadece, mahkemenin kararlarının kesinliği ve bir de 65 yaşın üstündeki kişilere ölüm cezasının uygulanamayacağına ilişkin kuralın askıya alınmasından (açıkça Celal Bayar'ı hedefleyen bir değişiklikti bu) ibaretti.
Geri kalan sanıklar için yargılama usulleri Cumhuriyetin mevcut yasalarına göre uygulandı. Sanıklar aleyhine üç ceza, dokuz yolsuzluk ve yedi anayasayı ihlal davası açılmıştı.
Ağır Ceza ve yolsuzluk davalarının -ki bunların bazıları, Menderes'in gayri meşru çocuğunu öldürmesi, ya da Bayar’ın bir hayvanat bahçesini kendisine armağan edilmiş bir köpeği satın almaya zorlaması gibi, tuhaf dava ve suçlamalardı- bu kişilerin adlarını lekelemek için, büyük ölçüde etkisiz kalan bir çabayla açıldığı belliydi.
Anayasa davaları, anayasayı zorla değiştirme ya da Millet Meclisi'ni zorla feshetme teşebbüsü ile ilgili TCK'nun 146. maddesine dayandırılmıştı. Demokratlar 1960'ta CHP'nin faaliyetleri ve basın için Tahkikat Komisyonu kurmakla bu suçu işlemiş kabul ediliyorlardı. Ancak, eski anayasanın 17. maddesi, milletvekillerinin oylarından dolayı sorumlu tutulamayacaklarını yazıyordu. Üstelik Anayasanın, meclisin üçte iki çoğunluğuyla değiştirilebileceği hükmü de vardı (ki DP bu çoğunluğa sahipti).
Sonunda 123 kişi beraat etti, 31 kişi ömür boyu hapse, 418 kişi daha hafif cezalara ve 15 kişi ise ölüm cezasına çarptırıldı.
Bunlardan 11'i çoğunluk oyuyla ölüme mahkum olmuştu ve cezaları MBK tarafından hafifletildi. Öteki dört kişinin, yani Bayar, Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan‘ın ölüm kararları ise oybirliğiyle verilmişti. Bayar’ın ölüm cezası, ilerlemiş yaşı ve sağlık durumu nedeniyle hafifletildi, fakat Zorlu ve Polatkan 16 Eylül 1961’de ve Menderes, başarısız bir intihar girişiminden sonra ertesi gün idam edildiler.
MBK mahkûmiyetleri onaylarken, birçok yabancı hükümetten ve İnönü’den giden ricalara itibar etmedi. Genel olarak Türk kamuoyu o tarihten beri, ne kendilerinden önceki ve ne sonraki siyasetçilerden daha az meşruiyet içinde davranmayan ya da iktidarını onlardan daha fazla kötüye kullanmayan bu siyasetçilerin öldürülmüş olmasından üzüntü duymuştur.
Sonunda Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın cenazeleri Eylül 1990'da İstanbul'da bir devlet töreniyle yeniden toprağa verildi.
Duruşmaların meşruiyeti ve adilliğine ilişkin farklı düşünceler mevcuttur. Mevcut yargılama usulünde yapılan değişiklikler sadece, mahkemenin kararlarının kesinliği ve bir de 65 yaşın üstündeki kişilere ölüm cezasının uygulanamayacağına ilişkin kuralın askıya alınmasından (açıkça Celal Bayar'ı hedefleyen bir değişiklikti bu) ibaretti.
Geri kalan sanıklar için yargılama usulleri Cumhuriyetin mevcut yasalarına göre uygulandı. Sanıklar aleyhine üç ceza, dokuz yolsuzluk ve yedi anayasayı ihlal davası açılmıştı.
Ağır Ceza ve yolsuzluk davalarının -ki bunların bazıları, Menderes'in gayri meşru çocuğunu öldürmesi, ya da Bayar’ın bir hayvanat bahçesini kendisine armağan edilmiş bir köpeği satın almaya zorlaması gibi, tuhaf dava ve suçlamalardı- bu kişilerin adlarını lekelemek için, büyük ölçüde etkisiz kalan bir çabayla açıldığı belliydi.
Anayasa davaları, anayasayı zorla değiştirme ya da Millet Meclisi'ni zorla feshetme teşebbüsü ile ilgili TCK'nun 146. maddesine dayandırılmıştı. Demokratlar 1960'ta CHP'nin faaliyetleri ve basın için Tahkikat Komisyonu kurmakla bu suçu işlemiş kabul ediliyorlardı. Ancak, eski anayasanın 17. maddesi, milletvekillerinin oylarından dolayı sorumlu tutulamayacaklarını yazıyordu. Üstelik Anayasanın, meclisin üçte iki çoğunluğuyla değiştirilebileceği hükmü de vardı (ki DP bu çoğunluğa sahipti).
Sonunda 123 kişi beraat etti, 31 kişi ömür boyu hapse, 418 kişi daha hafif cezalara ve 15 kişi ise ölüm cezasına çarptırıldı.
Bunlardan 11'i çoğunluk oyuyla ölüme mahkum olmuştu ve cezaları MBK tarafından hafifletildi. Öteki dört kişinin, yani Bayar, Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan‘ın ölüm kararları ise oybirliğiyle verilmişti. Bayar’ın ölüm cezası, ilerlemiş yaşı ve sağlık durumu nedeniyle hafifletildi, fakat Zorlu ve Polatkan 16 Eylül 1961’de ve Menderes, başarısız bir intihar girişiminden sonra ertesi gün idam edildiler.
MBK mahkûmiyetleri onaylarken, birçok yabancı hükümetten ve İnönü’den giden ricalara itibar etmedi. Genel olarak Türk kamuoyu o tarihten beri, ne kendilerinden önceki ve ne sonraki siyasetçilerden daha az meşruiyet içinde davranmayan ya da iktidarını onlardan daha fazla kötüye kullanmayan bu siyasetçilerin öldürülmüş olmasından üzüntü duymuştur.
Sonunda Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın cenazeleri Eylül 1990'da İstanbul'da bir devlet töreniyle yeniden toprağa verildi.
Meclisin dağıtılması ve sıkı şekilde denetlenmiş seçimler; yeni bir partinin, Halk Fırkası’nın kurulması ve bu partinin bütün Müdafaa-i Hukuk örgütünü devralması, Mustafa Kemal Paşa’nın siyasal konumunu pekiştiren gelişmelerdi.
Doğmakta olan yeni Türk devletinin esas niteliği henüz belli değildi. Osmanlı Saltanatı yaklaşık 1 yıl önce kaldırılmıştı. Ülke, sadece Meclis başkanını değil bakanları, vekilleri de doğrudan seçmiş olan Millet Meclisi tarafından yönetilmekteydi. 1922’de halifelik yalnızca dinsel bir memuriyet olarak düşünülüyordu.
Ekim ayında meclis, meclis ikinci başkanlığı ve dahiliye vekaleti için hükümetin gösterdiği adayları reddedip, bu mevkilerden ilki için Hüseyin Rauf (Orbay)’ı diğeri için de Sâbit Sağıroğlu’nu seçince güvensiz bir durum oluşmuştu. Bu durum karşısında Başvekil Ali Fethi (Okyar) hükümeti, Mustafa Kemal Paşa tarafından ikna edilince hükümet istifa etti.
Bu gelişme meclise, bu hükümeti yeni bir vekiller heyetiyle değiştirme görevi yüklüyordu. Mustafa Kemal Paşa, kendisine yakın olan vekillere görev kabul etmemelerini telkin edince bu mümkün olmadı.
Meclis kendisine danıştığında Mustafa Kemal Paşa, seçilmiş bir cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı tarafından atanmış bir başvekili ve bir kabine sistemi olan Cumhuriyet ilan edilmesi teklifini sundu. Çoğunluk bu teklifi kabul etti ve 29 Ekim 1923’de Türkiye Cumhuriyeti ilan edildi. Cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ve ilk başvekili İsmet (İnönü)’ydü.
Bu karar bağımsızlık savaşında önemli rol oynayan Hüseyin Rauf, Ali Fuat (Cebesoy), Adnan (Adıvar), Refet (Bele) ve Kazım (Karabekir) başkentte olmadıkları bir dönemde alınmıştı. Bunlar, İstanbul basınındaki mülakatlarda bu ilana öfkeyle tepki gösterdiler.
Bu dönemde hükümet İstanbul’da son derece gözden düşmüştü. Bunun nedeni ise Cumhuriyetin ilanından çok, hükümetin iki hafta önce Ankara’yı resmen Türkiye’nin yeni başkenti yapmış olmasıydı.
Rauf’un (devletin müstebit olduğu yolundaki üstü kapalı suçlamasını içeren) eleştirel yorumları, Halk Fırkası meclis grubu içinde şiddetli bir tartışmaya yol açtı ve bu tartışma partiyi Aralık ayında neredeyse bölünme noktasına getirdi.
Kasım ayında İstanbul Barosu başkanı Lütfi Fikri basına, halifeye hitaben bir açık mektup göndererek, ondan daha etkin olmasını istemiş ve benzer bir mektup iki ünlü Hintli Müslüman Emir Ali ve Ağa Han tarafından hem başvekile hem de basına gönderilmişti.
Mektup Başvekil İsmet Beye ulaşmadan İstanbul’da yayınlanmış, bu ise İsmet Beyi ve meclisteki taraftarlarını sinirlendirmişti. Lütfi Fikri’nin mi yoksa gazetelern mi devlete ihanet ettiğini araştırması için İstanbul’da bir İstiklal Mahkemesi kuruldu. Gazete yöneticileri aklanmasına rağmen Lütfi Fikri beş yıl hapis cezasına mahkum edildi.
1 Mart’ta yeni yasama yılının başlamasının hemen ardından Hilafet kaldırıldı ve Osmanlı hanedanı mensuplarına ülkeden ayrılmaları bildirildi.
Yoğun tartışmalardan sonra Cumhuriyet Anayasası kabul edildi. Bu Anayasa 1876 Osmanlı Anayasası’nın yerini almıştı. 1876 Anayasası, 1909’da, Ocak 1921’de de değişikliğe uğramıştı.
Doğmakta olan yeni Türk devletinin esas niteliği henüz belli değildi. Osmanlı Saltanatı yaklaşık 1 yıl önce kaldırılmıştı. Ülke, sadece Meclis başkanını değil bakanları, vekilleri de doğrudan seçmiş olan Millet Meclisi tarafından yönetilmekteydi. 1922’de halifelik yalnızca dinsel bir memuriyet olarak düşünülüyordu.
Ekim ayında meclis, meclis ikinci başkanlığı ve dahiliye vekaleti için hükümetin gösterdiği adayları reddedip, bu mevkilerden ilki için Hüseyin Rauf (Orbay)’ı diğeri için de Sâbit Sağıroğlu’nu seçince güvensiz bir durum oluşmuştu. Bu durum karşısında Başvekil Ali Fethi (Okyar) hükümeti, Mustafa Kemal Paşa tarafından ikna edilince hükümet istifa etti.
Bu gelişme meclise, bu hükümeti yeni bir vekiller heyetiyle değiştirme görevi yüklüyordu. Mustafa Kemal Paşa, kendisine yakın olan vekillere görev kabul etmemelerini telkin edince bu mümkün olmadı.
Meclis kendisine danıştığında Mustafa Kemal Paşa, seçilmiş bir cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı tarafından atanmış bir başvekili ve bir kabine sistemi olan Cumhuriyet ilan edilmesi teklifini sundu. Çoğunluk bu teklifi kabul etti ve 29 Ekim 1923’de Türkiye Cumhuriyeti ilan edildi. Cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ve ilk başvekili İsmet (İnönü)’ydü.
Bu karar bağımsızlık savaşında önemli rol oynayan Hüseyin Rauf, Ali Fuat (Cebesoy), Adnan (Adıvar), Refet (Bele) ve Kazım (Karabekir) başkentte olmadıkları bir dönemde alınmıştı. Bunlar, İstanbul basınındaki mülakatlarda bu ilana öfkeyle tepki gösterdiler.
Bu dönemde hükümet İstanbul’da son derece gözden düşmüştü. Bunun nedeni ise Cumhuriyetin ilanından çok, hükümetin iki hafta önce Ankara’yı resmen Türkiye’nin yeni başkenti yapmış olmasıydı.
Rauf’un (devletin müstebit olduğu yolundaki üstü kapalı suçlamasını içeren) eleştirel yorumları, Halk Fırkası meclis grubu içinde şiddetli bir tartışmaya yol açtı ve bu tartışma partiyi Aralık ayında neredeyse bölünme noktasına getirdi.
Kasım ayında İstanbul Barosu başkanı Lütfi Fikri basına, halifeye hitaben bir açık mektup göndererek, ondan daha etkin olmasını istemiş ve benzer bir mektup iki ünlü Hintli Müslüman Emir Ali ve Ağa Han tarafından hem başvekile hem de basına gönderilmişti.
Mektup Başvekil İsmet Beye ulaşmadan İstanbul’da yayınlanmış, bu ise İsmet Beyi ve meclisteki taraftarlarını sinirlendirmişti. Lütfi Fikri’nin mi yoksa gazetelern mi devlete ihanet ettiğini araştırması için İstanbul’da bir İstiklal Mahkemesi kuruldu. Gazete yöneticileri aklanmasına rağmen Lütfi Fikri beş yıl hapis cezasına mahkum edildi.
1 Mart’ta yeni yasama yılının başlamasının hemen ardından Hilafet kaldırıldı ve Osmanlı hanedanı mensuplarına ülkeden ayrılmaları bildirildi.
Yoğun tartışmalardan sonra Cumhuriyet Anayasası kabul edildi. Bu Anayasa 1876 Osmanlı Anayasası’nın yerini almıştı. 1876 Anayasası, 1909’da, Ocak 1921’de de değişikliğe uğramıştı.
arap yarımadası karşısında, fars körfezi kıyısında oldukça stratejik öneme sahip iran’ın 30 eyaletinden birisi.
umman ve iran arasındaki dünyanın önemli boğazlarından olan hürmüz boğazı da bu eyalete bağlıdır.
yaklaşık 1,5 milyon nüfusu olan eyaletin yönetim merkezi ise bender abbas’tır.
umman ve iran arasındaki dünyanın önemli boğazlarından olan hürmüz boğazı da bu eyalete bağlıdır.
yaklaşık 1,5 milyon nüfusu olan eyaletin yönetim merkezi ise bender abbas’tır.
msn'den bu yana farklı chat platformlarını kullanırken mustarip olduğum konu olmuştur.
olay şu şekilde cereyan etmektedir: bir kullanıcıyla (arkadaş, akraba vb.) yazışıyorsunuz, arkadaş kendini kaptırmış bir hızda yazı yazıyor. sonucunda da ya sizin söylediklerniz arada kaynıyor gidiyor ya da onun demeye çalıştıkları anlaşılmadan buhar oluyor. havan kime yabancı, hızlı yazıyorsun diye takdir mi edelim seni şimdi?
ağır ol da molla desinler diyeceğim ayıp olacak ama lütfen yani iletişim hızı da mühim konu.
olay şu şekilde cereyan etmektedir: bir kullanıcıyla (arkadaş, akraba vb.) yazışıyorsunuz, arkadaş kendini kaptırmış bir hızda yazı yazıyor. sonucunda da ya sizin söylediklerniz arada kaynıyor gidiyor ya da onun demeye çalıştıkları anlaşılmadan buhar oluyor. havan kime yabancı, hızlı yazıyorsun diye takdir mi edelim seni şimdi?
ağır ol da molla desinler diyeceğim ayıp olacak ama lütfen yani iletişim hızı da mühim konu.
Evli, servis şoförü, çocukları olan ve kaza geçirmiş bir pedofili. 12 yaşındaki bir kız çocuğunu pendik Aydos ormanlarına çağırmış, gelirken de krem getirmesini istemiş. Tabi mesajlaştığı kişilerin kızın abileri olduğundan habersiz. Hastanelik olucak şekilde dayak yemiş, gösterilen videoda zaten durumu kabul etmiş ve Allah'a sığınmış. Videoyu içeriğinden ötürü paylaşıyorum. Tek yorumum, ülkede adaleti sağlamazsan, vatandaşlar kendi adaletini oluşturur.
27.09.2018 tarihinde İstanbul Küçükbakkalköy'de bankanız bireysel müşteri temsilcileriyle akıl almaz bir sorun yaşadım. Kredi çekmek istediğimi belirttim ve kredi işlemlerini başlattım, işlemler sırasında Birsen Öztaş isimle bireysel müşteri temsilciniz otomatik ödeme talimatı vermeden kredi çekmemin mümkün olmadığını söyledi. Başka tanıdıklarımın bu talimatı vermeden kredi çektiğini bildiğim için itiraz ettim ve bu paketi satın almadan gerekirse daha yüksek faiz ödemeyi kabul ederek kredi çekmek istediğimi söyledim. Birsen Öztaş mümkün olmadığını tekrar belirtti ve onu gerdiğimi söyledi. Onu gerecek hiçbir şey yapmadım sadece otomatik ödeme istemiyorum dedim. Daha sonra Öztaş'la iletişim kuramadığımdan tekrar sıra aldım ve Gülbahar Turan ile aynı konuşmaları yaşadım. Turan da otomatik ödeme olmadan olmaz dedi. Konuşmalar sırasında yan masada bulunan Öztaş, bana sözle sataşmaya devam etti. Tek suçum otomatik ödeme olmadan kredi çekmek istemek! Israrlarım sonucunda Gülbahar Turan sonunda 2,35 değil de 2,45 faiz oranıyla kredi çekebileceğimi söyledi. Çekmek istediğim kredide fark sadece 250 TL! En başından beri bunu neden benimle paylaşmadıkları sorduğumda bana: "Çektiğiniz kredi düşük olduğundan 250 TL'sizin için fazla gelir diye söylemedik dediler. Şaka gibi bir cevap. Bana hakaret eden bir cevap. Saçma bir cevap. Sonunda resmen savaşarak ve Birsen Öztaş'in bana "Ben de insanım, beni geriyorsunuz" demesine rağmen sizli konuşmaktan taviz vermeyerek, aylık sadece 20 TL fazla ödeyerek otomatik ödeme yapmadan kredi çekebildim. Ben neden bunu çekmek zorundayım? Bilinçsiz tüketicilere başka şans bırakmadan zorla paket satıyorsunuz. Çalışanlarınıza sattıkları paket başına prim vermek yerine adamakıllı maaş verin, tefeci gibi milleti kandırmaya çalışmasınlar.