tek parti devletinin doğuşu (1923-1927)

Meclisin dağıtılması ve sıkı şekilde denetlenmiş seçimler; yeni bir partinin, Halk Fırkası’nın kurulması ve bu partinin bütün Müdafaa-i Hukuk örgütünü devralması, Mustafa Kemal Paşa’nın siyasal konumunu pekiştiren gelişmelerdi.

Doğmakta olan yeni Türk devletinin esas niteliği henüz belli değildi. Osmanlı Saltanatı yaklaşık 1 yıl önce kaldırılmıştı. Ülke, sadece Meclis başkanını değil bakanları, vekilleri de doğrudan seçmiş olan Millet Meclisi tarafından yönetilmekteydi. 1922’de halifelik yalnızca dinsel bir memuriyet olarak düşünülüyordu.

Ekim ayında meclis, meclis ikinci başkanlığı ve dahiliye vekaleti için hükümetin gösterdiği adayları reddedip, bu mevkilerden ilki için Hüseyin Rauf (Orbay)’ı diğeri için de Sâbit Sağıroğlu’nu seçince güvensiz bir durum oluşmuştu. Bu durum karşısında Başvekil Ali Fethi (Okyar) hükümeti, Mustafa Kemal Paşa tarafından ikna edilince hükümet istifa etti.

Bu gelişme meclise, bu hükümeti yeni bir vekiller heyetiyle değiştirme görevi yüklüyordu. Mustafa Kemal Paşa, kendisine yakın olan vekillere görev kabul etmemelerini telkin edince bu mümkün olmadı.

Meclis kendisine danıştığında Mustafa Kemal Paşa, seçilmiş bir cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı tarafından atanmış bir başvekili ve bir kabine sistemi olan Cumhuriyet ilan edilmesi teklifini sundu. Çoğunluk bu teklifi kabul etti ve 29 Ekim 1923’de Türkiye Cumhuriyeti ilan edildi. Cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ve ilk başvekili İsmet (İnönü)’ydü.

Bu karar bağımsızlık savaşında önemli rol oynayan Hüseyin Rauf, Ali Fuat (Cebesoy), Adnan (Adıvar), Refet (Bele) ve Kazım (Karabekir) başkentte olmadıkları bir dönemde alınmıştı. Bunlar, İstanbul basınındaki mülakatlarda bu ilana öfkeyle tepki gösterdiler.

Bu dönemde hükümet İstanbul’da son derece gözden düşmüştü. Bunun nedeni ise Cumhuriyetin ilanından çok, hükümetin iki hafta önce Ankara’yı resmen Türkiye’nin yeni başkenti yapmış olmasıydı.

Rauf’un (devletin müstebit olduğu yolundaki üstü kapalı suçlamasını içeren) eleştirel yorumları, Halk Fırkası meclis grubu içinde şiddetli bir tartışmaya yol açtı ve bu tartışma partiyi Aralık ayında neredeyse bölünme noktasına getirdi.

Kasım ayında İstanbul Barosu başkanı Lütfi Fikri basına, halifeye hitaben bir açık mektup göndererek, ondan daha etkin olmasını istemiş ve benzer bir mektup iki ünlü Hintli Müslüman Emir Ali ve Ağa Han tarafından hem başvekile hem de basına gönderilmişti.

Mektup Başvekil İsmet Beye ulaşmadan İstanbul’da yayınlanmış, bu ise İsmet Beyi ve meclisteki taraftarlarını sinirlendirmişti. Lütfi Fikri’nin mi yoksa gazetelern mi devlete ihanet ettiğini araştırması için İstanbul’da bir İstiklal Mahkemesi kuruldu. Gazete yöneticileri aklanmasına rağmen Lütfi Fikri beş yıl hapis cezasına mahkum edildi.

1 Mart’ta yeni yasama yılının başlamasının hemen ardından Hilafet kaldırıldı ve Osmanlı hanedanı mensuplarına ülkeden ayrılmaları bildirildi.

Yoğun tartışmalardan sonra Cumhuriyet Anayasası kabul edildi. Bu Anayasa 1876 Osmanlı Anayasası’nın yerini almıştı. 1876 Anayasası, 1909’da, Ocak 1921’de de değişikliğe uğramıştı.