#tüm son-ortadogu-bukucu entry'leri

Türkiye'de geri dönmesini istediğim en önemli festivallerden biri.

Diğeri için (bkz: efes pilsen blues festival)
Kilo alıp verme konusunda çok başarılı ingiliz oyuncu.

İnsanlar kilo almak veya vermek için yıllarını ve parasını heba ederken bu amcamız kısa aralıklarla bir 40 kilo alır bir 29 kilo verir. Kıskanılası bir tip.
Evime 2 km uzaklıkta kurulan her hafta kesin gideceğim deyip de gidemediğim pazar.

Ya kutsal cumartesinin etkileri ya da farklı bir iş beni hep alıkoymuştur. Ama bu pazar kesin gideceğim. swh
ABD'nin geçen hafta Türkiye'den çelik ithalatına uyguladığı yüzde 50 oranındaki gümrük vergisini yüzde 25'e indirmesinin hemen ardından hükümetimizin müttefikine yaptığı jesttir.

Yakın zamanda abd menşeili ürünlerin gümrük vergileri %50 oranında artırılmış ve hemen ardından bu zam özellikle alkollü içeceklere anında yansımıştı.

acaba bu indirim de hemen fiyatlara yansıyacak mı?
1957 yılı ABD yapımı favorilerim arasında olan drama/suç filmidir.

Konusu kısaca bir katil zanlısının suçlu mu suçsuz mu olduğunu tartışan 12 jüri üyesinden 1 kişinin diğer bütün üyeleri tek tek ikna etmesi anlatılır.

Tek mekanda geçmesine rağmen diyaloglarıyla kendine bağlayan bir filmdir.
İstanbul aşığı orhan veli kanık'a ait güzel şiir.

İstanbul'da Boğaziçi'nde,
Bir fakir Orhan Veli'yim;
Veli'nin oğluyum,
Tarifsiz kederler içinde.

Urumelihisarı'na oturmuşum;
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum:

"İstanbul'un mermer taşları;
Başıma da konuyor, konuyor aman, martı kuşları;
Gözlerimden boşanır hicran yaşları;
Edalım,
Senin yüzünden bu halim."

"İstanbul'un orta yeri sinama;
Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama;
El konuşur, sevişirmiş; bana ne?
Sevdalım,
Boynuna vebalim!"

İstanbul'da, Boğaziçi'ndeyim;
Bir fakir Orhan Veli;
Veli'nin oğlu;
Tarifsiz kederler içindeyim.
murathan mungan'ın sahnelenen ilk tiyatro oyunudur.

Oyun adını, istanbul türküsü isimli şiirde geçen "İstanbul'da Boğaziçi'nde bir garip orhan veli'yim" mısrasından alır. İlk kez 1981 yılında kent oyuncuları tarafından sergilenmiştir.
tiflis'te hostelde tanıştığım 2 almanla gecenin bir yarısı içmeye başladık. İlk başlarda gırgır şamata güzel gidiyordu. Sarhoş olmaya başladığımı hatırlıyorum gözlerim kayıyordu ve tamam daha da içip artık bokunu çıkarmayayım dediğimi de hatırlıyorum.

Sonrası işte çok ilginç çünkü hatırladığım tek şey hiçbir şey hatırlamadığım.

Gözümü açtığımda bozuk bir yolda, hoplaya zıplaya, hiç tanımadığım bir iranlının arabasında ermenistan'a gidiyordum. Ticaret için gelmiş tiflis'e. dönerken yol kenarında sırt çantama dayanmış ve sızmış halde beni görmüş. Bir şey oldu herhalde diye durmuş. Ne olduğunu sormuş bana ben de ermenistan'a gidiyorum otostop çekiyorum gibi şeyler söylemişim. Sarhoş olduğumu anlayınca ilk başta almak istememiş ama orada yolun kenarında bırakmak yerine yolda ayılınca bir yerde indiririm nasılsa diye almış arabasına.

Bir sonraki gün gerçekten de ermenistan'a gidecektim ama biraz erken davranmışım. Neyseki o kafayla bütün eşyalarımı eksiksiz toplamışım, parama ve pasaportuma sahip çıkmışım. En önemlisi iyi birine denk gelmişim. Beni erivan'a kadar götürdü. Hatta Ermenistan sınırında polisler vize için problem yaptığında 2 saat kadar beni bekledi. Sonuç olarak erivan'a sağ salim ulaştım.

Son olarak söylemek istediğim şey Yalnızken ve yoldayken sarhoş olmayın. bazen aklıma geldikçe acaba o gece ne oldu diye kendimi yiyip bitiririm. Belki hoş bir anı oldu benim için ama sonu çok kötü de bitmiş olabilirdi.